GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
23 Nisan 2023 Pazar

Çocuklar için çağrı günü: Milyonlarca çocuğumuz var!

Önce, 23 Nisan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nasıl başladı, tarihi arka planı hakkında, özet bir bilgi paylaşmak istiyorum!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; 1921’den itibaren kutlanmasına başlanan, Türkiye’nin ilk milli bayramıdır. Bunun üç sebebi var. İlki; 23 Nisan 1920’de, TBMM’nin açılmasıdır. İkincisi; 1 Kasım 1922’de, saltanatın kaldırılması nedeni ile, resmi bayram olan Milli Hakimiyet Bayramı. Üçüncüsü; Himaye-i Etfal Cemiyeti (Bugünkü Çocuk Esirgeme Kurumu) tarafında kutlanan “Çocuk Bayramı”.

23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olarak kutlanması, Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin, 1927 yılında bu günü, Çocuk Bayramı olarak ilan etmesi ve kutlamasıyla başlıyor! Cemiyet, 1908 yılında, savaş yıllarında yetim kalanları ve gazilerin yardıma muhtaç çocuklarını, koruma amacıyla, Kırklareli’nde bir dernek olarak ilk nüvesini oluşturuyor; Cumhuriyet döneminde ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün himayesi altında, 1921 yılında çıkarılan bir nizamname ile kurularak, merkezi Ankara’da olmak üzere, vakıf statüsünde çalışmalarına devam ediyor.

Başlangıçta, yalnızca, şehit ve gazilerin yetim ve yoksul çocuklarını koruma, barındırma, besleme, sağlık ve eğitim gibi konularda hizmet verme amacı ile,dernek statüsünde kurulan Himaye-i Eftal Cemiyeti, bugün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı olarak ve Çocuk Esirgeme Kurumu adı altında, çok yönlü amaç ve faaliyetler doğrultusunda, bir kamu teşebbüsü olarak, hizmetlerine devam ediyor.

Cemiyetin, 23 Nisan’ı Çocuk Bayramı olarak ilan etmesinin ardındaki saik; bayram vesilesi ile toplumsal farkındalık yaratarak, yetim ve yoksul çocuklara bağış yoluyla yardım toplamak ve toplumsal dayanışmayı artırmak. Böylece, 1927 yılına kadar “Milli Hakimiyet Bayramı” olarak kutlanan bayram, Cemiyet’in çabaları ile bu tarihten itibaren aynı zamanda “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmaya başlanıyor. Hatta, bu ilk Çocuk Bayramı’nda, Atatürk’ün arabalarından birini çocuklara tahsis ettiği; Cumhurbaşkanlığı Bandosu’nun konser verdiği; Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin Ankara’daki yerleşkelerinden birine “Çocuk Sarayı” adını verdiğibinada, İsmet İnönü’nün de çocuklarıyla katıldığı,bir çocuk balosu gerçekleştiriliyor.

Çocuk Bayramı, nihayet 1981 yılında, kanunda yapılan bir değişiklikle, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adını alıyor. 1979 yılında, UNESCO tarafından “Dünya Çocuk Yılı” ilan edilmesinin ardından, TRT; 23 Nisan Bayramı’nı, tüm dünya çocuklarını kapsayacak bir projeye imza atarak, “TRT 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği” adı altında,bir etkinlikle kutlamayabaşlıyor.

Günümüzde, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, sadece Türkiye’de değil, KKTC, Azerbeycan ve Kosova’da ise “Kosova Milli Bayramı” olarak, aynı zamanda, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan vb. gibi bazı diğer ülkelerde dekutlanıyor.

Bu kısa tarihi özgeçmişten de anlaşılacağı gibi, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; Himaye-i Etfal yani bugünkü Çocuk Esirgeme Kurumu’nun, kökeni Osmanlı’nın son dönemine kadar uzanan, şehit ve gazilerin yoksul ve kimsesiz çocuklarını korumak adına başlattığı, sonraları, tüm yoksul ve yardıma muhtaç çocukları ve anneleri de içine alacak şekilde,misyonunu genişleten, toplumsal yardımlaşma ve dayanışma çabalarının ürünüdür. Bu vesile ile, Himaye-i Etfal’in 1921’deki kuruculuğunu ve uzun yıllar yöneticiliğini yapmış olan, Dr. Fuat Umay’ı da rahmet ve şükranla anmak isterim.

Konunun bam teli ise; Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mızın temelinde yatan, böylesine ulvi amaç ve hissiyatın, bugünkü genç nesillere ve toplumun tüm kesimlerine hatırlatılmasına, her zamankinden daha fazla duyulan ihtiyaçtır. Ülkemizdeki, korunma ve barınmaya muhtaç kimsesiz çocuklar; aileleri yardıma muhtaç yoksul çocuklar; eşit bir şekilde eğitim hakkından faydalanamayan çocuklar; çocuk infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlü çocuklar, işçi çocuklar; yetiştirme yurtları, tarikat vb. kamu ya da özel kurumlarda tacize ve şiddete uğrayan çocuklar; aile içi şiddete ve tacize maruz kalan çocuklar; sakat ve engelli çocuklar; depremde ailesi kaybolan ya da sakat kalan çocuklar vb. gibi çocuk hakları ve sorunları gibi konulardaki, istatistikleri paylaşmayacağım. Zira, isteyen herkes, bu verilere, kolayca internetten erişebilir.

Ancak, bu verilere ulaşmak, tek başına, eyleme geçilmedikçe, bir anlam ifade etmiyor...Bunun için toplumsal farkındalık oluşturmak gerekiyor. Çocuklarımızı, geleceğimizin en önemli garantisi olarak görmek, evvela, çocuklarımıza yatırım yapmak...Yalnızca, kendi çocuklarımıza değil elbette. Toplumun yekün olarak, kalkınabilmesi için, tüm çocukların ortak acılarına ve sorunlarına çare bulmak aslolan.

Ben derim ki; bu bayram, çocuklarımıza şunu anlatalım; Çocuk Bayramı, yoksul ve kimsesiz çocuklara bağış toplamak, yardım etmek, onları en azından bu günde ziyaret etmek, onların ihtiyaçlarını öğrenmek ve onlara yalnız olmadıklarını hatırlatmak için yapılıyor. Bu bir kutlama değil aslında. Bu bir çağrı günü...

Ve şunu da ilave edelim; tek bir çocuğun dahi, yatağına aç girmeyeceği, tacize ve şiddete uğramayacağı, küçük yaşta çalışmaya zorlanmayacağı, çağdaş eğitim imkanlarına ve yeterli sağlık hizmetlerine, kolaylıkla erişebileceği güne kadar, bu bayram,aynı zamanda, “Çocuklar için çağrı günü” olarak da anılsın. Ne zaman ki, tüm çocukların refah içinde yaşadığı bir güne kavuşuruz, ancak, o zaman bayramımızı layık olduğu gibi, coşkuyla kutlayabiliriz.

Bu bağlamda; çocuklarımıza,ailede, okulda ve toplumda hak ettikleri yeri vermek, yaşadıkları ya da maruz kaldıkları, tüm haksızlıklara ve sömürülere itiraz edebilmek için, mücadele etmeazmini hiç yitirmemeliyiz.Aydınlık yarınları inşaa etmede, yeni nesillere ancak böyle rol modeli olabilir ve ışık tutabiliriz.

Yolumuz uzun. Yolumuz zor. Yolumuz engellerle dolu. Ama yollarını çizmede önderlik edeceğimiz ve uğruna dünyaları vereceğimiz milyonlarca çocuğumuz da var!