GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
16 Ocak 2016 Cumartesi

CHP Kurultay yapıyor…

CHP’de genel başkanlık yarışı, ülke gündeminin değilse de, CHP gündeminin en tepesinde yer alıyor... Kongreleri bitirdiler, nihayet kurultay yapılacak… O da bitince bakalım ne yapacaklar! CHP’yi ve ülkeyi kurtaracak adaylar ortaya çıktı. Hepsi de “en iyi ben kurtarırım” diyor ama neden ve nasıl kurtaracakları anlaşılmıyor. Liderlik için gerekli birikimin vasatı pek aşamadığı görülüyor. Yani, Kemal Kılıçdaroğlu rakipsiz…

Sosyal demokrasilerde kadroların belirleyici rolü olduğunu biliyoruz. Gelin görün ki CHP’de böyle bir kadro oluşumu yok. Muhtemelen, sosyal demokrat kadroların oluşmasına ihtiyaç duyulmuyor. Bir de sosyal demokrat kadro meselesiyle uğraşmak istemeyen liderler buna izin vermiyor olabilir...

Bir kere daha görüyoruz ki kurultay sürecinde ortaya çıkan tablo sıkıntılı; CHP, ülke gündemine pek hâkim değil gibi... Kamuoyunda genel kanı bu.

Peki, sorun ne?

Benim görebildiğim kadarıyla, CHP’de Kemalistler, Aydınlanma devrimiyle gelen Modern Cumhuriyet’i yeni bir dille tanımlamakta, Cumhuriyet devriminin niteliğini tahlilde zorlanıyorlar.

Türk Aydınlanması, Osmanlı ile başlayan kapitalist sisteme entegrasyonun 200 yıllık uzun hikâyesidir. Antiemperyalist mücadele dönemi ise Kurtuluş Savaşı ile sınırlıdır. Sonrası, tam olarak kapitalist sisteme entegrasyon sürecidir. Bu sürecin sol dünya görüşü peydahladığına inanmak için çok naif olmak gerekir. CHP’nin ortanın solu, sosyal demokrasi açılımları, sonuç alınamasa da, ses getirmişti. Fakat CHP’nin mülkiyet ve üretim ilişkilerinde, üretim araçlarının mülkiyetinde sol bir iddiayla ortaya çıktığı, siyaset yaptığı, sol bir program oluşturduğu görülmemiştir. Atatürkçülerin sözünü ettiği devrim, burjuva devriminden başkası değildir.

CHP’nin 1950’den beri doğru dürüst iktidar olamamasının nedeni ise, üretim ilişkilerini ve üretici güçleri geliştirecek siyasal programlar üretememesidir.

Hal böyle iken, CHP’de sol yumruk havada siyaset yapanları ben anlamıyorum. Hadi bir elleri havada, diğer elle parti programını açıp hiç okumuyorlar mı? CHP için maksimum sol, sosyal demokrasidir. Lakin sosyal demokrasi fikrini de geliştirmek ve derinleştirmek için neredeyse hiç çaba harcanmıyor. Yani bildiğiniz sağcı bir siyasal parti olarak CHP yoluna devam ediyor ama partililer solcu olduklarını söylüyorlar. İdeolojik bulanıklık var; ne ki, kimse bu meselenin üstüne gitmek istemiyor.

Bütün guruplar tuttukları köşeleri tahkim etmekle meşgul. Bu meşguliyetin ülke geleceğine hiçbir şey katmadığını göremeyecek kadar kendi içine kapanmış gurupların siyasetten anladığı bu! Dolayısıyla, bitmez tükenmez parti içi iktidar çatışmalarını siyasetin merkezine koyan, iç tutarlılığı olmayan bir siyasal partinin %25 oy alması, bence, büyük bir başarıdır.

Bir cemaat gibi kendi içine kapanarak siyaset yapan örgüt, Atatürk’ün huzurunda secde etmekten medet umuyor. En son, çerçeveli Atatürk fotoğrafı dağıtıyorlardı. Kenan Evren’in ruhu şad olmuştur. Solcuların ise CHP’de ne yaptıkları, ne dedikleri, ne aradıkları hiç belli değil.  Sosyal demokrat siyasette iki kanat hareketini oluşturması umulan her iki cenah da hayli sorunlu.

CHP’de yapılan siyasetin görünürde üç ayağı var; Atatürkçülük, antiemperyalizm, Gezi ruhu…Atatürkçülük, Cumhuriyet devrimine bağlılığı ifade eder. Antiemperyalizm, Kurtuluş Savaşı’nın karakterinden zuhur eder ve aynı zamanda, 68 kuşağının devrimci mücadelesinin esin kaynağıdır. Gezi ruhu ise ne ifade ediyor, pek anlaşılmıyor; CHP’lilerin Gezi ruhu daha çok nane ruhunu andırıyor. Bu üç ayak üstüne oturtulan siyasetin altı boştur. Çünkü her üç kavramın da günümüz dünyasındaki karşılığı tartışılmıyor; ilk iki kavramda ortaya çıkan anlam kaymaları ve değişim konuşulmuyor.

Aslında, CHP’de genel başkanlık sorunundan ziyade, çok daha derinlerde, bir tür yok oluşun bütün belirtileri var. CHP, sanki gelmekte olanı değil de gitmekte olanı temsil ediyor.

CHP, Cumhuriyet’in en muhafazakâr zümresine dönüşen Kemalistlerin ve Atatürk’ü statükonun simgesi olarak gören laik kesimlerin siyasal partisi olmaktan öteye geçemeyecek gibi. Bir de Alevilerin varlığı ile ortaya çıkan din grubunun CHP’de kendine açtığı yer var… Bu Kurultay’da, “CHP’nin genel başkanı kim olacak?” diye sormak çok anlamlı değil…

İlle de sormak gerekiyorsa; mesela, “Ne olacak bu CHP’nin hali!” diye sorulabilir…