GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
26 Aralık 2013 Perşembe

Büyük Rüşvet’in olası sonuçları (2)

Erken genel seçim en fazla rağbet gören senaryo Cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçimin birleştirilmesi…
Gül-Erdoğan denkleminde ibre bariz şekilde Gül’ü gösteriyor.
Hem içerde hem de dışarıda Gül’ün koltuğunu koruyacağı beklentisi hakim...
Yolsuzluk-Rüşvet operasyonlarının 2. hatta 3. dalgasının engellenmesi için canhıraş bir mücadele ortaya koyan hükümetin 30 Mart’ta ciddi bir kan/oy kaybı yaşaması halinde, Erdoğan’ın koltuğunun tartışmaya açılacağı biliniyor.  
İl Başkanlarına hitap ederken ‘ekonomik istikrar’ ve de ‘çözüm süreci’ mesajları veren, bir anlamda kendisini bu iki kazığa bağlayarak, üstü örtülü bir şekilde ‘Ben gidersem istikrar da bozulur, PKK ile yapılan anlaşma da’ diyen Erdoğan, siyasi açıdan zor günler geçiriyor.  
*
Beklemediği yerden gelen çok sert operasyonla birlikte yaşadığı ‘ihanet’ psikolojisi sürpriz istifalarla artabilir.
Erdoğan Bayraktar’ın zehir zemberek sözleriyle İdris Naim Şahin’in vedasını doğru okumak lazım… Çünkü bu iki isim de Erdoğan’ın çeyrek asırlık yol arkadaşları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden bu yana beraber yol yürüdüğü, güvendiği isimlerdi.
Bayraktar’ın ‘yaptıysam onun talimatıyla yaptım, o da istifa etmeli...’ açıklamasıyla Şahin’in “Hükümet etmede, niyetlerinden emin olunmayan bürokratik ve politik dar bir oligarşik kadronun tavsiye, yönlendirme ve etkinliğinin tercih edildiği görülmektedir” ifadeleri çok şeyi anlatıyor aslında.
Şahin’in başkan adaylığı beklentisi, Bayraktar’ın istifa dayatmasına isyan ederek fevri bir Oflu çıkışı yaptığını düşünenleriniz olabilir. Yine de Erdoğan gibi karizmatik bir liderle yol ayrımı yaşarken meydan okumak başka bir anlama gelir, cesaret ister.
Demek ki Erdoğan’ın son dönemde iyice hissedilen ‘sözü üzerine söz söylenmez’ hali ortadan kalkmış. Gezi Parkı’nda gençlerin öncülüğünde yıkılan korku duvarları yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra parti içinde de yıkılmış sanki.  
Tüm bu olanların hukuki açıdan nasıl sonuçlanacağını merak etmiyorum.
Çünkü görünen köy kadar net ve açık…
Bu savaşın tek bir kazananı olacak.
Erdoğan kazanırsa tüm sanıklar aklanacak, piri pak ilan edilecek.
Kaybederse…
İşte kapalı kapılar ardındaki senaryolar asıl bu ihtimalden sonra başlıyor.
Türkiye’yi 3 dönem üst üste oylarını arttırarak yöneten hükümete hala sağlıklı bir alternatif olduğunu söylemek mümkün değil.
CHP’nin son dönem özellikle yerel seçim hamlesi üzerinden bir şeyler yapmaya çalıştığını görüyoruz. Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın terk ettiği ‘merkez parti’ imajına sahip çıkarak CHP’yi merkeze çekmeye çalışıyor.
Büyükşehirlerde MHP’li, DYP’li, ANAP’li hatta AK Partili isimlere yer veren Kılıçdaroğlu, 30 Mart’ta yüzde 30-35 oy oranına ulaşacakmış gibi görünüyor.
Kılıçdaroğlu’nun merkez aşısı tutarsa asıl hamlesini 30 Mart’tan sonra söyleyebilir. Ama şu anda yerel seçimlere dönük hazırlığa ağırlık veriyor.
Toplumsal algıdaysa ana muhalefet misyonunu yerine getiren isim belli.
Fethullah Gülen…
*
Gülen cemaatinin CHP’ye oy vermesi tarihsel seyir açısından çok kolay değil. Ama gelinenh noktada AK Parti tarafından istenmeyen adam ilan edilen hatta Türkiye’ye tuzak kuran uluslar arası bir örgütün başı diye tanımlanan Gülen’in ‘Bir defaya mahsus’ CHP’yi işaret edebileceği konuşuluyor.

Bir taraftan da tüm bu yapılardan bağımsız ‘alternatif parti’ hazırlıkları yapanlar var.
Ayrıca AK Parti içinde de ‘ayrılık hareketinin’ tohumları yeşermeye başladı.
Attığı twetler ve yaptığı açıklamalarla Erdoğan’ı Kılıçdaroğlu’ndan bile daha keskin sözlerle eleştiren Ertuğrul Günay ve arkadaşlarının, cemaate mensup diğer isimlerle birlikte istifa edip parti kurabileceğine dair senaryolar bile rağbet görüyor.
Dış kaynaklı senaryolarda ise Erdoğan’ın uluslar arası aktörlerce gözden çıkarıldığı konuşuluyor. Büyük Patron’un yani ABD’nin İran’la yürütülen ‘kara para trafiğinin’ yanı sıra Irak’ın kuzeyiyle yapılan petrol temelli anlaşmalar, Hamas ile, Suriye ile, Mısır ile dahası ‘Ortadoğu’da’ tek başına racon kesen Erdoğan’ın kalemini kırdığı yorumları yapılıyor.
Yani Amerikalıların Erdoğan’ı ‘deliğe süpürmeye’ karar verdiği…
 
Şimdilik nokta koyalım.
Çünkü gündemin hızı bizi her an yeni bir yorum yapmaya zorluyor.
Bakalım Mevla neyler… Neylerse güzel eyler diyelim ya da.