GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
12 Aralık 2016 Pazartesi

Burhan Kuzulaşmanın âlemi yok!

Adına ne derseniz deyin. Etrafımız sarılmış dostlar.
Adı, kısaltması, menşe-i etnik ya da dini kökeni ne olursa olsun.
Hedefleri, niyetleri aynı… Türkiye Cumhuriyeti’ni köşeye sıkıştırmak, dize getirmek, Türk milletine acı çektirmek ve de Türk’ün kanını akıtmak üzere programlanmış bir grup kan emicinin eylemlerine yoğun şekilde maruz kalıyoruz.
Özellikle de son dönemde, 7 Haziran’dan bu yana artan bir saldırı trafiği söz konusu. Yurdun farklı bölgelerinde gerçekleşen 17 terör saldırısında 384 kişi şehit düşmüş. Bu rakama 240 vatan evladını şehit verdiğimiz 15 Temmuz ihanetini de eklersek, 1,5 yılda 624 şehitten söz ediyoruz.
Tabi ki binlerle ifade edilen gazilerimiz...
Bu bilanço çoğunluğu canlı bomba ya da bombalı araç kullanılarak gerçekleştirilen eylemlerle ilgili…
Doğu-Güneydoğu illerinde yoğunlaşan terörle mücadele ya da sınır ötesi operasyonlar sırasında yitirdiğimiz canlar hariç…
Onları da eklediğimizde ne denli büyük bir savaşın ortasında olduğumuzu daha iyi anlıyoruz.

Saldırının nerede kimin tarafından yapıldığı ya da kimlerin hedef alındığının bir önemi yok.
Zaten fark etmiyor da…
İster 20 Temmuz 2015’teki gibi Kobani’ye destek için giden sosyalist gençleri hedef alsın ister 10 Ekim 2015’te Barış Mitingi için Ankara Garı önünde toplananları…
Yahut 12 Ocak 2016’da İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki Alman turistleri… 
Veyahut 13 Mart’ta Ankara Kızılay’da evlerine gitmek üzere durakta otobüs bekleyen masumları…
Veyahut 12 Mayıs’ta Diyarbakır Sur’a bağlı Dürümlü’deki köylüleri…
Veyahut 28 Haziran’da İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ndeki canları...
Veyahut 21 Ağustos’ta Gaziantep’te kına gecesine katılan çoğunluğu çocuk 51 vatandaşımızı…
Veyahut 10 Aralık’ta İstanbul Beşiktaş’ta maç çıkışı hedef alınan polislerimizi…  
Hiç fark etmez…
Etmemeli…
Tetiği kimin çektiğinin, namlunun kime doğrultulduğunun, bombanın nerede, kim tarafından hangi maksatla infilak ettirildiğinin hiçbir önemi yok.
Hedef alınan Türkiye’nin bütünlüğüdür.
Hedef alansa öyle PKK; TAK, IŞİD/DEAŞ, FETÖ falan da değildir.
Onlar maşadır.
Sadece maşa…
Kim tutarsa ona hizmet ederler…
Ve genellikle memleketin birlik ve bütünlüğünü hedef alırlar…
Üst akıl ya da dış güçler falan demeyeceğim.
Kısaca emperyalist vampirler demeyi tercih ediyorum onlara…

Yukarıda örnekler sıraladığım saldırıların kimini PKK/TAK, kimini IŞİD/DEAŞ üstlenmiştir.
Ve ‘şehit’ diye verdiğim rakamlar arasında Alman turistler de vardır.
Niyet bellidir çünkü.
Türkiye kazanmasın… Turist gelmesin…
Kaos olsun, korku salsın dört bir yanı…
Memleket birilerinin önünde diz çöksün, teslim olsun…
Hala bu noktada soru işareti taşıyanlar olduğunu sanmıyorum.

-Efendim bu olayların sorumlusu hükümettir, AK Parti’dir.
-Efendim iyi de Kürt açılımı yaptılar, bu iş PKK’ya yaradı.
-Efendim istihbarat zafiyeti söz konusu…
-Bu FETÖ denilen alçakları da yıllarca koruyup, kolladılar.
-Bu işten şunlar kazançlı çıkar bunlar zarar görür vs..

Bu sorulara herkes kendince farklı yanıtlar verebilir. Ama sırası değil. Acımız taze… Yaramız kanıyor.
Böylesine alçak bir saldırıdan dakikalar sonra olayı ‘başkanlık sistemine bağlama’ gafletinde bulunup Burhan Kuzu’laşmanın alemi yok.
Yahut sosyal medyadan “Neden Gavur İzmir’de bombalı saldırı olmuyor” diye sorup daha sonra kendi sorusunu daha büyük ve alçakça bir nefret diliyle yanıtladığını zanneden bana göre meczup üniversite öğrencisinin durumuna düşmekten Allah hepimizi korusun.
**
Benzer saldırılardan sonra hep aynı soruyu sordum.
Ama bu 15 Temmuz’dan önceydi. Şimdi sormuyorum. Çünkü güzel ülkemizde “Milli istihbarat” denilen şeyin hiç olmadığını, “eniştenin istihbaratının daha güçlü olduğunu” bize 240 şehide mal olan 15 Temmuz’da gördük.
O yüzden istihbarat nerede, neden bir hafta keşif yapılan bir terör eylemini önceden öğrenemiyoruz da patlamadan hemen sonra onlarca kişiyi gözaltına alabiliyoruz türünden sorularımıza cevap verecek bir merci yok.
Daha önceki saldırılardan sonra “MİT Müsteşarı’nın derhal görevden alınmasını” önermiştim.
Şimdi önerimi değiştiriyorum. MİT Müsteşarı’na üstün hizmet madalyası takılsın.
Hem de bir tane de değil… 624 tane madalya birden takılsın.

Sonuç itibariyle Beşiktaş’taki hain saldırının ardından yapılacak tek bir şey var.
Bir olmak, iri olmak ve diri olmak…
Çünkü bizim gidecek yerimiz yok. Başka Türkiye de yok!
Meydanı 3-5 soysuza, haine, ajan provokatöre, emperyalist vampirlerin eli kanlı maşalarına bırakacak halimiz de yok.
Bir Galatasaraylı taraftarı ve Çarşı hayranı olarak diyorum ki bundan sonraki ilk maçta Beşiktaş Stadı’nı tıka basa dolduralım. Ve Yasin Öztekin’in yaptığını yapalım. Polisimizi bağrımıza basalım.