GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
14 Kasım 2016 Pazartesi

Ah muhalefet vah muhalefet!

Tabi ki üzerine kitap yazılsa az gelecek bir vakıadır 15 Temmuz! Sebepleri üzerine ayrı sonuçları üzerine ayrı… Biz bugün 15 Temmuz’un Türk siyaseti açısından ne anlama geldiğini sorgulayacağız.
Bunun için öncelikle 14 Temmuz’a bakmak gerekir!
Manzara neydi? 3 Kasım 2002’den itibaren AK Parti karşısında yenilen, yenildikçe yenilen, yenilmelere doymayan muhalefetimizin zemini kaynar kazandan farksızdı.
Fokurdamanın en yoğun olduğu parti tabi ki MHP idi…
Hatırlanacağı üzere pek çok aday söz konusu olsa da 50 küsur ilde mitingi andıran toplantılar düzenleyen Meral Akşener’in MHP Genel Başkanı olacağına kesin gözüyle bakılıyordu.
Anketler Akşener’i en azından ‘ana muhalefet lideri’ adayı olarak öne çıkarıyordu.
Ne mi oldu?
Anadolu’da MHP kurultay sürecine dair karar vermeyen sulh hukuk mahkemesi kalmadı.
Yetmedi TOMA’lar devreye girdi.
Ve allem edildi, kallem edildi MHP kurultayı yaptırılmadı.

15 Temmuz’dan sonra ise Akşener’e dair FETÖ ithamları yoğunlaştı.
Hatta partiden ihraç edildi.
MHP’deki değişim hareketinin ana muhalefet partisi CHP’yi de tetiklemesi bekleniyordu. "Olağan kurultayda adayım" diye yola çıkan Muharrem İnce başta İzmir olmak üzere CHP oylarının yoğunlaştığı Batı’da ilgiyle takip ediliyordu.
Parti tabanı yüzde 25’e demir atan partilerinin başında 6.seçim yenilgisini alan genel başkan ve kadrosunun değişmesi konusunda daha yüksek sesle konuşmaya başlamıştı.
Hatta çok sayıda ‘eski tüfeğin’ imzasını taşıyan bir ‘değişim çağrısı’ ilanı için ulusal gazetelerden fiyat teklifi alınmıştı.
Ne mi oldu?
15 Temmuz’un ardından tıpkı MHP’de olduğu gibi ‘değişim’ cephesi çöktü.
Yenikapı ruhu siyasete hâkim oldu.
Devletin yaralarının sarılması önceliği siyasetteki değişimcilerin önüne kocaman bir set çekti.

Buradan bakıldığında 15 Temmuz’un önemli sonuçlarından birinin Türk siyasetindeki değişim taleplerini ortadan kaldırması yahut ileri bir tarihe ertelemesi olduğu söylenebilir. Bir anlamda 15 Temmuz muhalefetteki değişim cephelerine yönelik de bir darbe olmuştur.
Muhalefette değişim mümkün olsaydı ne olurdu?
İntegral Araştırma şirketi olarak son dönem yaptığımız tüm araştırmalarda seçmenin mutsuzluğunu tespit ediyoruz.
Seçmen mutsuz ve de umutsuz…
Gidecek bir yer arıyor. Bunun için de her seçimde yüzde 25 oranında kayma/sapma gösteriyor.
Yeni parti ihtiyacı var mı sorusuna Mayıs 2015’te yani darbeden iki ay önce verilen yanıt yüzde 52,5 ‘evet’ idi. Yani iki seçmeden biri Türkiye’de yeni bir partiye ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. Ki aralarında AK Parti seçmenlerinin oranı da azımsanmayacak derecede yüksek...

Darbeden sonra bu beklenti yüzde 10 oranında düşmüş gözükse de muhalefetin içinde bulunduğu çaresizlik inanıyorum ki bugün sahaya çıksak bizi aynı oranlarla yüzleştirecektir.
Altını çizerek defaten söyler dururum.
Türkiye’de iktidarın en önemli sigortası muhalefettir.
Yenilen, yenildikçe yenilen, yenilmelere doymayan, yenildikçe koltuklarına daha sıkı sarılan/tutunan muhalefet liderleridir.
Kimse kusura bakmasın!
AK Parti bu tablodan memnun gözükebilir.
Lakin her seçimde iktidarın en çok yarısı kadar oy alabilen bir ana muhalefet partisinin olduğu bir ülkede yaşanan muhalefet boşluğu iktidarları 15 Temmuz gibi uçurumlara sürükler.
Ve Türkiye’nin yüzleştiği en büyük ihanet şebekelerinden biri olan FETÖ’nün bu denli azmasında bana göre iktidar kadar muhalefetin de rolü, günahı vardır.
Muhalefet görevini yapmadığı, yapamadığı için iktidar atını istediği gibi sürmüş, oynatmış ve bugünlere gelinmiştir.
Eğri oturup, doğruyu konuşacağız.
Muhalefet dediğin iktidarın koltuklarını sallar…
Attıkları her imzayı, verdikleri her kararı bir kez daha gözden geçirmeyi zorunlu kılar.
Bizdeki durum biraz farklıydı.
Dönemin Başbakanı Erdoğan grup toplantısında açıkça şunu söylüyordu bir tarihte…
“Ey Kılıçdaroğlu… Biz senden memnunuz. Çünkü sen o koltukta oturduğun sürece biz buradayız”
Daha ne söyleyeyim ki!
Benim bildiğim ya da normal demokrasilerde var olan muhalefet iktidarı gerektiğinde düzeltir gerektiğinde değiştirir.
Bizim muhalefetin durumu ortada…
MHP mi?
Bahçeli başında olduğu sürece muhalefetten bile saymak doğru değil…
HDP’yi görmezden geliyorsun diyenler için söyleyeyim…
7 Haziran’dan sonra iyi bir sınav veremediklerini, bu milletin onlara yüklediği misyonu kavrayamadıklarını ve terör örgütüyle araya mesafe koyma konusunda gereğini yapamadıklarını birçokları gibi ben de görüyorum.
Bağımsızlığı, tarafsızlığı ne kadar tartışılırsa tartışılsın. Bir savcının ‘ifade davetine’ gitmemek hatta reddetmek herhangi bir vatandaş için hangi sonucu doğuruyorsa, milletvekili için de aynı sonucu doğurmalıdır. Partisine bakılmaksızın…
Devlet bazen Habur’a çadır kurmak zorunda kalabilir.
Ama gerektiğinde devletliğini de yapmak zorundadır.
Gözaltına alınarak ifadelerine başvurulmasını bu açıdan doğal karşılıyordum.
Keşke ‘tutuksuz yargılama’ yoluna gidilmiş olsaydı diyebilirim en fazla…