GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
28 Kasım 2016 Pazartesi

İki önemli uyarı!

Birçok açıdan Tuğrul Türkeş’in açıklamaları manidar… 7 Haziran seçimlerinden sonra oluşan sisli atmosferde deyim yerindeyse ‘kapağı AK Parti’ye atarak, başbakan yardımcılığı koltuğunu kapan’ Türkeş, babasının partisi MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AK Parti’ye yanaşmasından duyduğu rahatsızlığı ifade etmiş.   
Bahçeli ile Türkeş arasındaki ilişki herkesin malumudur. Başbuğ babasının ardından veliaht prens edasıyla aday olduğu olaylı kurultayda aldığı yenilgiden yıllar sonra aktif siyasete dönen Türkeş’in Bahçeli ile aralarındaki ‘rekabete dayalı husumetin’ geçen onca seneye rağmen sönmediği/dinmediği biliniyordu. Son kurultayın divan başkanı yapılması bile bu düşünceleri ortadan kaldırmaya yetmemişti.
Hatta bu açıdan Türkeş’in kapağı AK Parti’ye atmasının Bahçeli’ye iyi geldiği bile söylenebilir.
Lakin görünen o ki Tuğrul Bey Devlet Bey’in Reis’e yanaşmasından hayli rahatsız.
Bunun görünen iki nedeni olabilir. Birincisi elbette Bahçeli’nin AK Parti’ye yanaşmasının ‘AK Parti’de Türkeş’e olan ihtiyacı’ ortadan kaldıracak olmasıdır. Yani Tuğrul Bey’e ‘ihtiyaca binaen verilen o koltuk’ Bahçeli’nin hamleleriyle sallanabilir.
İkincisi de Tuğrul Bey’in yeni evine yaranma refleksiyle eski evine dair çok özel bir sırrı açık etme gayreti… Yani bir hamleyle hem cici koltuğunu hem de cici partisini koruma başarısı!
Uyarılarına gelince…
Kafa karıştırıcı görünse de son derece ayakları yere basan tespitleri var Tuğrul Bey’imizin.
Merhum Özal’ın da benzer bir tuzağa çekildiğini ve referandumu yüzde 49,8’le kaybettiğini hatırlatan Türkeş, yüzde 49,9’un seçim kazandıran ama referandumu kaybettiren bir oran olduğunu söylüyor ve ekliyor. Yüzde 49,9’da olsa kaybedilen bir referandum cumhurbaşkanlığı makamının meşruiyetini tehlikeye sokar.
Doğru mu?
Yüzde yüz doğru…
Böyle bir oran mümkün mü? Yüzde yüz mümkün…
Kamuoyu yoklamalarına göre referandumun ‘evet’ oranı yüzde 60’ı buluyormuş.
Ki İzmir’deki sonuçlara bakarak ben de benzer oranları makul bulabilirim.
Ama Türkiye pek çok açıdan ‘olağan üstü’ bir süreç yaşıyor. Ve olası referanduma toplumun olağan dışı bir tepki vermesi ihtimal dâhilindedir.
Ankara’daki temaslarım sırasında bu ihtimalin yani Türkeş’in altını çizdiği ihtimallerin göz ardı edilmediğine şahit olmuştum.
Erdoğan’ın referandum tuzağına çekilerek yok edilmek istendiği konuşuluyordu.
Lakin ben Devlet Bey’in Türkeş’in ifadesiyle “Ortada bir davet olmaksızın, birden bire ortaya atılarak” başkanlık sistemiyle ilgili çıkışını olağanüstü kurultay süreçlerine dönük bir minnet borcu olarak görüyordum.  Yani Meral Akşener’in 50 adım öne çıktığı neredeyse “genel başkan” olarak görüldüğü bir ortamda Anadolu’nun muhtelif il ve ilçelerinden yağmur gibi gelen ‘Asliye hukuk mahkemesi’ kararlarıyla tarih olan olağanüstü kurultay taleplerine dair bir teşekkür adımı…

Uzun lafın kısası 1 Kasım akşamından itibaren Devlet Bey siyaseten bitmişti.
En yakın arkadaşlarının bile “istifa et” çağrısı yaptığı, oransal olarak değilse de TBMM’deki sandalye sayısı bakımından MHP’yi HDP’nin gerisine düşüren, aldığı onca seçim yenilgisine rağmen koltuğuna sıkı sıkı tutunmaya çalışan “yavru muhalefet partisinin yaşlı ve aksi lideri” görüntüsüyle kendi tabanı/seçmeni tarafından da üzeri çizilen bir siyasetçiydi artık.
Başta Meral Akşener olmak üzere Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi popüler rakipler tarafından sıkıştırılan Bahçeli bu süreci bir şekilde atlatmayı başardı.
Tabi ki Başkent’in puslu ortamı kurt siyasetçiye hayli yardımcı olmuştur.
AK Parti için siyasi dönüm noktalarından biri kabul edilen 7 Haziran sonrasının idaresinde özellikle yüzde 60’ı bulan muhalefet bloğunun birlikte hareket edememesi ve başta meclis başkanlığı olmak üzere 1 Kasım’a yürünen süreçte hayli emeği geçen Devlet Bey’in, tüm bu olanların ardından ortaya çıkan parti içi isyanı bastırırken ‘dost kuvvetlerden’ yardım alması kadar doğal ne olabilirdi ki?
Ama yine de Tuğrul Türkeş’in açıklamalarını dikkatli okumak lazım.
Diyor ki Türkeş: Devlet Bey kurt siyasetçidir. Mutlaka bir stratejisi vardır. Meclis’te 40 milletvekiliyle iktidar partisine bir zarar veremezsin ama yanlış bir adım attırırsan referandumda yüzde 49 dahi alsa AK Parti referandumu kaybetmiş olur ve opsiyonlardan biri de takviminden önce seçim yenilemek olabilir.
Anlaşılan o ki Kurt siyasetçilik bulaşıcı…
Bence Tuğrul Bey’e de bir parça bulaşmış. 
Yeni partisinin hassas noktalarını iyi kavramış.
Partiyi harekete geçirmenin tek yolunun Reis’i harekete geçirmek olduğunun ziyadesiyle farkında.
“Özal’ı yıkan da yüzde 49,8’lik referandum sonucu olmuştu” diyerek Saray’daki Reis’e oldukça okkalı bir mesaj veriyor.
Ve de böyle bir sonucun seçilmiş cumhurbaşkanının meşruiyetini tartışmaya açacağını hatırlatarak…
Türkeş’in Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajı dikkatli okuyunca aklıma gelen ilk şeylerden biri Tuğrul Bey’in birileri tarafından konuşturulmuş olduğuydu. Tehlikeyi sezen ama konuşmaya gücü, cesareti olmayan birileri tarafından…
İşin ucunda “Başkanlık sistemine hatta Reis’e karşı olma yaftası” varken hem de…
Türkeş’in ‘Çok dikkatli olmalıyız” diyerek AK Parti’yi bekleyen siyasi tehlikeye yani referanduma karşı uyarısını bir kenara not edelim.
Başka bir tehlikenin ayak sesleri yüksek sesle duyulmaya başlandı. Önemli bir uyarı da ekonomi dahası kriz uzmanı Vefa Tarhan’dan geldi.
“AK Parti’nin varlık sebebi olan” 2001 ekonomik krizini bir yıl öncesinden İzmir’deki bir konferansta ilan ettiğini söyleyen Prof. Dr. Vefa Tarhan’a göre ekonomimiz kötü değil, çok kötü… Hatta yoğun bakım ünitesi gerektiren bir seviyede…
Kriz tahmincisi profesör twitter hesabından yaptığı seri açıklamalarla üst üste yapılan ve saatler süren Ekonomik Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarına da dikkat çekiyor. Çoğunluğu kamu bürokratlarından oluşan EKK toplantılarından sonra yapılan açıklamaların sorunu teşhis etmekten bile uzak olduğunu anlatan Prof. Tarhan’a göre 2001’in de üzerinde bir ekonomik krizle karşı karşıyayız.

Elbette felaket tellallığı yapmayalım. Ama doğru teşhis-doğru tedavi ile ölümcül kanser hastalığının bile üstesinden gelinebildiğini unutmamak lazım.
Belki Türkeş’in uyarıların bir anlamı olmayabilir AK Parti için… Önlemi alınır siyaseten…
Lakin Prof. Tarhan’ın uyardığı üzere 2001 benzeri bir kriz söz konusu olursa; her şeyi tarumar etmeye yeter. Ne iktidar kalır ne muhalefet!  3 Kasım 2002’de olduğu gibi!
Prof. Tarhan ‘inşallah bu kez yanılan ben olurum” diyor. İşte bu temenniye katılıyorum. İnşallah yanılan siz olursunuz sayın hocam… İnşallah! Herkesin ve de hepimizin dahası Türkiyemizin iyiliği için!