Kadını eve kara çarşafla kapatıp demokrasiyi savunduklarını söyleyen erkekler var. Eve kapattıkları kadını, sadece üreme aleti gibi, malı gibi görenlerin elbette Mustafa Kemal’i sevmesi beklenemez. Çünkü Mustafa Kemal O kadınları özgürleştirip, sosyal ve kültürel hayata sokuyordu.
Atatürk, laik olmak tek başına din ile devletin ayrışması değil, bağımsız olarak kendini tanımlayanların cumhuriyeti olmasını istemekteydi. Kader diye bir şeyin olmadığının topluma yansımasıdır. DEMOKRASİ, tanımından yanaydı. Zaten bilincin demokrasi diye bir kaygısının olmadığını da biliyordu. Laikliğin matbaanın şeytan icadı diyenlere başkaldırısından yana olduğu bilincindeydi.
EVET, MUSTAFA KEMAL TÜRKLERİN BAŞINA GELMİŞ EN GÜZEL ENERJİYDİ.
Toplumsal bilincin insana en akılcı bir yatırım olduğunu biliyor, bilginin uygulanamaz ve davranışa dönüştürülemez tarafında değildi. Atatürk bu topluma anılarındaki hızın devamlılığını yaşattı ve Türk halkını devrinden heyecanlandırdı. O çağımızın genişleyen hudutlarında bilimin yeni meydan okuma alanlarında gezerdi. Bugün ki dinsel güdümlü dersler yerine, hafıza gelişimi, hızlı okuma, mega matematik ve fizik derslerini koyar, çağdaş ve aydınlık düşünceye yeni koridorlar açardı. Bugün ki uyumsuz sallantılar da olmazdı.
Onu seyrekleştirmeye çalışanlar, kendilerini seyrekleştirdiklerinin farkına varamadılar. Etrafı temizleme hızı yerine, kendilerini kirletme hızı aradılar.
Evet Mustafa Kemal Türklerin başına gelmiş en büyük, en güzel enerjiydi. Düşüncelerinin eylem meyveleri ülkenin her noktasındadır.
Bunu bilmezden gelenlere bu sözler bir kez daha kapak olsun.