GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
30 Ekim 2015 Cuma

Bitse de gitsek…

Artık saatler kaldı. Herkeste aynı soru…
Ne olacak? Ne değişecek?
Bizim de günlerdir anlamakta hatta anlatmakta zorlandığımız husus bu…
Bayraksız, mitingsiz, gürültüsüz, polemiksiz, kavgasız silik bir süreç yaşadık. Son 1,5 yılda 4. kez sandık başına gittiğimizden olsa gerek, kulaklarımızda hala önceki seçimlerin gürültüsü, sokaklardaysa seçmekten yorulmuş, bıkmış yığınlar…
Dahası herkesin yüzüne yansıyan ‘Bitse de gitsek’ havası…
*
Son düzlükte herkesin yanıtını aradığı soruya yanıt vermeye çalışırsak; iktidar partisinin her türlü olumsuzluğa rağmen gücünü koruduğu hatta bir parça yükselttiği düşünülüyor.
CHP’nin de aynı şekilde bir parça da olsa oyunu yükseltmesi bekleniyor. MHP için ciddi düşüş senaryoları yazılırken HDP’nin 7 Haziran kadar olmasa da oylarını önemli ölçüde koruduğu varsayılıyor.
7 Haziran’dan yana yaşanan bin türlü olumsuzluğa rağmen ‘granitleşmiş tabanından’ güç kaybetmeyen AK Parti dışında ‘tek başına’ iktidar için çalışan yok.
Zaten sokakta da ekseriyet ‘tek başına iktidar olmaya en yakın partinin’ AK Parti olduğuna inanıyor hala… CHP’nin kampanyası da iddialı… Ancak CHP tek başına iktidardan çok ‘koalisyonun büyük ortağı’ olmak için çalışıyor gibi…
Ne 7 Haziran’dan sonra bir anda patlak veren 100’ün üzerinde asker, polisimizi şehit düşüren PKK terörü, ne Suruç ve Ankara’da 150’ye yakın insanımızı aramızdan alan Ortadoğu kökenli canlı bombalar, ne dalgalanıp durulan ekonomik rakamlar, ne piyasalardaki kriz psikolojisi…
İktidar partisinin granit tabanından kıymık bile koparamadı, koparamıyor.
7 Haziran’da CHP’ye kulak veren ama oy vermeyen dar gelirli kitledeki olası hareketliliğin önünü de benzer vaatlerle kesen AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da seçim meydanlarından çekip, kritik aday rotasyonlarıyla sürece en motive olmuş parti görünümünde…

Zaten halkın önünde kaç seçenek var ki!
Üniversite sınavında bile 5 seçenek var.
Kimse kusura bakmasın…
AK Parti seçmeni de dahil olmak üzere belki de toplam oy kullanan seçmenin yarısı ‘daha iyi bir alternatif göremediği’ için ‘kötünün iyisi’ olarak gördüğü partiye yöneliyor.
İktidar partisinin burnu sürtülsün, tek başına iktidar olamasın diye HDP’ye oy veren mi ararsın AK Parti’ye yönelik endişelerinin etkisiyle CHP’ye yönelen mi?
HDP var diye MHP’yi seçen mi ya da!

Sağlıklı demokrasilerde bir partiye oy vermenin ön koşulu, o partinin programı, tüzüğü, adayları, beyannamesidir. Bizde seçmenin belki de yüzde 5’i en çok 10’u bu kritere bakıyor.
Oyunu kullanırken kime vereceğinden çok kime vermeyeceğinden hareket ediyor.
İzmir’e dönersek; milletvekili dağılımında değişiklik hesabının yapıldığı kentlerden biri de İzmir…
Çünkü 7 Haziran’da burun farkı diye tabir ettiğimiz rakamlarla vekil çıkaran partiler oldu.

Siyaset topuna Binali Yıldırım’ın girişiyle motive olan AK Parti teşkilatı 7 Haziran’a nazaran 1 Kasım’dan daha fazla umutlu... Özellikle Yıldırım’ın aday olduğu ve önceki seçim istatistiklerinde AK Parti’nin daha fazla oyu bulunan birinci bölgede 5.vekilin hesapları yapılıyor.
Yıldırımlı AK Parti’nin hedefi yüzde 30…
Bu oran yakalanırsa her iki bölgede de 5.vekiller noktasında iddialı duruma gelebilir AK Parti…
7 Haziran’da yurtdışı oyların sayımıyla birlikte yarışı yüzde 27’nin biraz üzerinde tamamlayan AK Parti, bu kez İzmir’de uzun yıllar tutunduğu 30 bandına yeniden tutunabilmenin hesabını yapıyor.

Kentteki siyaset dozu öyle düşük ki;
Vali Mustafa Toprak’ın eski bir yarayı kanatan ‘özel idare mallarıyla ilgili’ flaş direnişi de olmasa neredeyse ‘sıfır’ kutuplaşmayla gidecekti İzmir sandığa…
Ne örgüt, ne adaylar ne de Kocaoğlu…
Eski günlerdeki gerginliklerden Atatürk, laiklik, cumhuriyet değerleri üzerinden yaratılan korku tünelinden eser yok!
Sanki CHP 2 Kasım’daki potansiyel koalisyon ortağını ürkütmemek adına sessiz, köşesiz bir kampanya yürütüyor kalesi olduğunu iddia ettiği kentte…
Ne yolsuzluk iddiaları, ne hukuk devletine dair endişeler, ne rejime dönük potansiyel tehditler…
Ekonomik kaygı ve azan/azdırılan terör…
Artan ekonomik kaygılara dair partiler somut vaatlerle öne çıkmaya çalışıyor. Asgari ücretten, emekli maaşına, gençlere iş, aş hatta internet paketine kadar…
  
İzmir’de de Ege’de de Türkiye genelinde de aşağı yukarı aynı hava var.
Ama İzmir uzun bir aradan sonra ilk kez bu kadar sakin ve de sessiz bir seçim dönemi yaşıyor.
Bu sessizlik AK Parti’nin işine gelecek bir sessizlik…
Bu kentteki kavgalardan çoğunlukla yenik ayrılan AK Parti, sessiz ve derinden ilerliyor. Oylarında da belirgin bir yükseliş bekliyor.
Beşinci vekili yakalayabilirler mi bilmiyorum ama 8.vekili çıkarmak için yurtdışı oylarına ihtiyaç duymayacaklarını söyleyebilirim şimdiden…
CHP de hem HDP’ye yönelen seçmeninin bir kısmından hem de MHP’nin kafası karışık tabanından oy bekliyor. Dolayısıyla da kıl payı kaçırdığı 7.vekilleri bu kez Ankara’ya uğurlamak istiyor.

7 Haziran’ın flaş partileri HDP ve MHP idi. 1 Kasım’ın flaş partileri CHP ve AK Parti… Çok değil 3-4 puanlık oy hareketliliği küçükten büyüğe doğru gerçekleşecekmiş gibi görünüyor. Ama ufukta yine 4 partili bir TBMM fotoğrafı var.
Ve tek başına iktidar imkansız değil ama zor.
*
Hep partilerin beklentilerini yazdık şu ana kadar…
Peki, ben, siz yani biz ne bekliyoruz 1 Kasım’dan…
Her şeyden önce biraz huzur…
Sağlıklı bir demokrasi, anlayış, uzlaşı, birlikte yönetim… Yeniden tek parça hissetme, birlikte yaşayabilme imkanı… Gerisi gelir nasılsa…