GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Aralık 2012 Cuma

Ben olsam…

Empati gibi görünse de içinde büyük bir iddia barındırır ‘Ben olsam’la başlayan cümleler.  Pek azında empatik bir durum söz konusudur.
Maç izlerken ya hakem ya teknik adam oluruz mesela.
—Ben olsam ilk onu 11’e almazdım.
—Ben olsam kırmızı kartı çoktan çıkarmış üstüne bir de penaltı vermiştim.

Ya da dost sohbetlerinde başbakan /cumhurbaşkanı oluruz kimi zaman.
Sıklıkla belediye başkanı…
Hatta ceylan derisinde oturan bir vekil!
—Ben olsam önce şu işportadan başlarım arkadaş…   
—Ben olsam o kanunu veto ederdim.
Son dönemde sıklıkla muhalefet lideri oluyoruz.
— Ben olsam şu Tayyip’e haddini şöyle bildirirdim…  
Bizim için fark etmiyor. Kimi zaman ‘Obama’ bile oluyoruz.
—Ben olsam Esat’ın tepesine çoktan binmiştim.

‘Ben olsam’la başlayan cümlelerin kurucuları tanıdıktır. Yerine göre değişir ama sıradan insanlardır. Bakkal, manav, kasap bazen… Ya da üniversiteli bir işsiz… İşinden memnun olmayan bir çalışan… Gözü yüksekte bir bürokrat, ezilen bir memur...
Ama hepsinin bir ortak noktası vardır. İddia! En azından kendilerini yerine koydukları kişiler kadar ehil görürler. Hatta onlardan daha ehil…
Malum, İzmir bir haftadır çöple yatıp, çöple kalkıyor.
4 milyonluk kentin çöpü herkese dert oldu.
Doğal ve psikolojik ömrünü tamamlamış Harmandalı’nın yerine iki yıldır alternatif arayan ama Buca Kaynaklar, Torbalı Taşkesik ve Menemen’den püskürtülen Aziz Başkan, sessiz ve derinden giderken sır gibi sakladığı yeni adresin deşifre olmasıyla yeniden başa döndü.

Ama ne dönüş?
Kızılca kıyamet!!
Karşıyaka’dan başlayan isyan kısa sürede siyasi sonuçlar doğuracak noktaya ulaşınca Başkan Kocaoğlu en başında yapması gerekeni yaptı.
Yeni adresin en büyük muhatabı Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak’la baş başa çöp zirvesiydi o da.  
İşte dayanamadığım an…
Ben olsam bunu en başında yapardım. Sadece Cevat Durak’la da değil İzmir’in tüm belediye başkanlarını ‘çöp tesisine yer bulma’ maddesiyle toplar, gerekirse kent dışında bir otele kapatır, arama konferansı modeliyle bu sorunu çözene kadar bırakmazdım.
Gerekirse ‘kısa çöp/uzun çöp’ çektirir, yazı tura atar yine de bu sorunu çözmeden bırakmazdım.
Her ne kadar ‘bertaraf fabrikasından’ söz ediyor olsak da…
Çöp deyince herkes Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı kadar cesur olamıyor.
Bırakın günde 4 bin ton çöpün bertaraf edileceği ya da ekonomiye kazandırılacağı fabrikayı transfer istasyonlarına bile tahammül edemeyen belediye başkanları var bu kentte.
Günlerdir altını çizmeye çalışıyorum. Aziz Başkan bu süreci sağlıklı yönetemedi.
Torbalı ve Menemen projelerini önce gazetecilerle paylaşan iktidarı/muhalefeti/çevrecisi/köylüsü derken geniş çaplı bir direnişle karşılaşınca geri adım atan Kocaoğlu, bulduğu son adresi sır gibi sakladı.
Bu kez öyle ketumdu ki ilçe belediye başkanlarına bile haber verme gereği duymamıştı.

İlk iki projede fazla esnek/şeffaf son projede fazla ketum/esrarlı olduğu için sorun yaşayan Kocaoğlu’na yoğurdu üfleyerek yemek de kar etmedi. Yani bir ucu Karşıyaka Yamanlar Köyü’ne öbür ucu Menemen Emirâlem’e dayanan yaklaşık 2 milyon metrekarelik, çoğunlukla mera arazisi olan yeni adresi sır gibi hatta devlet sırrı gibi saklaması bundandı.
*
Dedim ya ‘Kocaoğlu’nun yerinde ben olsaydım’, süreci en başından farklı yönetirdim.
Gerekirse 130 kişilik meclis grubunu Avrupa’ya götürür, çöpün bir sorundan çok sanayi değeri taşıyan bir hammadde olarak görüldüğü ülkelerin teknolojilerini yakından izlemelerini sağlardım.
Sadece meclis üyelerini mi?
Tabi ki hayır…
Kentin ‘potansiyel istemezükçülerini’, kanaat önderlerini, köşelerinden ahkam kesen (benim gibi) gazetecileri…
Sanıyorum bunun adına yönetişim diyorlar.
Ya da birlikte yönetim modeli…

En başından bunlar yapılmadığı için bugün sorunlar büyüdükçe büyüyor.
Bazı ilçe belediye başkanları Aziz Kocaoğlu ile çelişkisini daha anlamlı kılmak için çöpü bir kalkan olarak kullanıyor bugün.
Bazıları davalarında haklı…
Ama sesleri gereğinden yüksek çıkıyor.

Tüm bunlara mahal vermemek için hala geç sayılmaz. Sayın Başkan ilçe belediye başkanlarını istediği zaman toplayabilir.
Sonuçta bunlar yapılmayınca ortaya kakafonik bir görüntü çıkıyor. Her kafadan ses çıkan kakafonik bir görüntü…
CHP’li başkanların birbirini yediği, birbirine girdiği görüntüden AK Parti dışında kimsenin memnun olduğunu sanmıyorum. 

Çöp konusunda Kemalpaşa Belediye Başkanı Karakayalı’nın çıkışını cesur olduğu kadar anlamlı da buluyorum. Bir önceki yazıda Aziz Başkan’a ‘Cevat Durak’ın yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?’ diye sorduğumuzda Taşkesik köyüne kurulacak çöp tesisi için sesini çıkarmayan Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur’u örnek gösterdiğini aktarmıştık. Sanıyorum şimdilerde Aziz Başkan’ın örneği Karakayalı olacaktır.
Sonuçta İzmir bu çöpü üretiyor. Ve de çözmek zorunda.  
Gelişmiş teknolojilerle çöp sorunu ‘kokusuz/martısız/sineksiz’ çözülebiliyorsa (Ki Kocaoğlu’nun iddiası bu yönde) bunu daha yüksek sesle kamuoyuna aktarmak zorunda. Görünen o ki Havagazı Fabrikası’nda basın toplantısı yapmak, birkaç röportajın içinde geçirmek, yeni teknolojiyi anlatmaya yetmemiş.
Henüz CHP’li belediye başkanları bile (Kemalpaşa hariç) söz konusu teknolojiye inanmadığına göre kamuoyunun bu konudaki durumunu tahmin etmek zor değil.

Ve sonunda İzmir’in Bakanı Binali Yıldırım da dayanamadı. Çöp topuna o da girdi.
‘Bırakın yeni yer aramayı… Tesisi mevcut çöplüğe yani Harmandalı’na kurun’ dedi Sayın Bakan. Çiğlilileri kızdıracak olsa da şu ana kadar yapılan en mantıklı önerilerden biriydi bu.
Görünen o ki bu konu daha çok su kaldıracak. Kaldırdığı sürece bizler de ‘ben olsam’ diye başlayan iddialı cümleler kurmaya devam edeceğiz.
Şimdilik bu kadar…