GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
18 Aralık 2009 Cuma

Başkan farkı, genel başkan farkı!

Son iki yazı İzmir’’de birilerinin ezberini fena bozdu.  Önceki gün yayınlanan ’‘Susam’’ın maçası, Baykal’’ın sopası’’ başlıklı yazıdan sonra aldığım tebrik telefonlarını, e-postaları inanın sayamadım.’¶ Ama çok özel bir dostumdan da şöyle bir uyarı yedim: ’“Baykal’’a bu kadar sert girme. En sevmediği şey eleştiridir, yol yöntem göstermektir’”
Ve dünkü yazı’…
Buca’’da, Bornova’’da, ağzı olan konuşuyor’…başlıklı olan.
Aynı şekilde onlarca tebrik telefonu’…
Ve bir iki önemli noktadan uyarı’…
Belediye başkanlarına bu kadar sert girme!
Özellikle biri, sağda solda konuşmaya başladı!
Dikkat edin’… İzmir’’de büyük bir boşluğu dolduruyorsunuz, size ihtiyacımız var, keskin yazıp, düşman kazanmayın!
Birilerinin adımıza ’‘kaygılanıyor olması’’ bizim açımızdan sevindirici.
’‘Sert girme’’ meselesine gelince’…
Bu sütunlarda ’‘kral çıplak’’ demekten vazgeçmeyi düşünmüyorum. Sağda solda konuşanlar, kısa sürede İzmir’’de kendini kabul ettirmiş, günlük 40 binin üzerinde düzenli izleyicisi olan, ayda 1 milyona yakın İzmirliye ulaşan bir medya gücünü yok etmeyi tasarlayanlar, bu güçten rahatsız olanlar elbette olacaktır.
Demirden korkan trene binmez misali, bunu zaten biliyorduk. Ve de hazırlıklıyız.
Fakat unutulmaması gereken şudur; www.egedesonsoz.com sadece okuyucu kitlesini büyütmüyor. Dost sayısını da hızla arttırıyor. O nedenle birkaç muhalif/düşman ya da herkimse okur ve dost sayısı artan internet gazeteniz için sorun olmaz. Üstesinden geliriz’…
’‘Buca ve Bornova’’da ağzı olan konuşuyor’’ başlıklı yazının ardından Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır aradı.
Uzun uzun konuştuk.
Konu tabi ki yazıda da anlattığım Bornova Gökdere Mevkii’’ndeki, Buca sınırındaki katı atık transfer istasyonu idi.
Yeni Asır Gazetesi’’ndeki açıklamalarının doğru okunması gerektiğini hatırlattı Başkan Sındır.
Öncelikle kendisinin ilçesini yakından ilgilendiren bu konuda bir basın toplantısı ya da yazılı bir açıklama yapmadığını söyleyerek başladı sözlerine’…
Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı’’nın isyan haberinden sonra gazetecilerin kendisini aradığını ve demeç istediklerini söyledi. Burası önemli’…
Konuyu bir ayı aşkın süredir araştırdığını, Gökdere’’ye yapılması düşünülen tesisin kentin bir ihtiyacı olduğunu, çevreci bir anlayışla planlandığını bildiğini, kendisinin Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile hiçbir şekilde sorunu olmadığını, açıklamalarının ’‘Kocaoğlu’’na muhalefet ya da isyan’’ değil, Bornova’’nın bu tesise bakışı olduğunu da ekledi.
Sındır’’ın tartışmayı başlatan taraf olmaması, devamında kendisine uzatılan mikrofonlara konuşması önemli bir ayrıntı.
Hatta bu konuda Başkan Kocaoğlu ile de görüştüğünü, bazı çekincelerini şahsen aktardığını belirterek, ’“Beni düşündüren nokta her gün 3 milyonluk kentin çöpünün 500-600 kamyonla Bornova’’dan geçirilmesi, yakılması ya da depolanmasıdır.  Sanayi siteleri, ağır sanayi tesisleriyle dolu olan, zaten ciddi bir çevre sorunu yaşanan Bornova’’nın katı atık transfer istasyonuyla biraz daha kirlenme riskidir. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme Raporu) sürecine giren katı atık transfer istasyonunun ilgili bilim insanlarıyla, meslek odalarıyla tartışılması, bilimsel raporlar çerçevesinde kurulmasını öneriyorum.
Bu öneri Büyükşehir’’e muhalefet anlamına gelmemeli. İlçe Belediye Başkanı olarak halkımın yaşayacağı olası çevre sorununa karşı birlikte hareket etmek gerektiğini, tesis ve yer konusunu bilimsel bir metotla belirlemeyi öneriyorum. Eğer bilim adamları, meslek kuruluşları kurulacak tesise onay verirse benim için sorun yok’” diyor.
Uzun uzun bunları niye anlattım. Başkan Sındır, yazıdaki kimilerine göre ağır eleştirilere rağmen arayıp, diyalog ortamında, yaşanan süreci kendi cephesinden anlatıyor.
Ya diğeri’…
İşte başkan farkı burada yatıyor. Bir yanda iyi eğitim almış, sivil toplum kuruluşlarında etkin görevler almış profesör sıfatlı demokrat/diyalogcu başkan’…
Diğer yanda’…
’….?
Sındır’’a hak verdiğim nokta şu. Büyükşehir Belediyesi bir ilçeyi yakından ilgilendiren bir proje yapacaksa, daha karar sürecinde söz konusu projenin tüm ayrıntılarıyla o ilçenin belediye başkanıyla hatta mümkünse halkıyla paylaşılmalıdır. Yani Kocaoğlu’’nun yönetim modelini gözden geçirmesi gerekiyor. Adına ’‘Yönetişim’’ de denilen ’‘birlikte yönetme’’ modeli var son dönemde revaçta. Birlikte yönetmek, yetkilerini paylaşmak da değildir ayrıca. Aksine demokrat olmak, karar sürecine herkesi dahil edip yönetimden kaynaklanan riskleri en aza indirmektir.
Her neyse’… Geçelim genel başkan farkına’…
Deniz Baykal’’ın parti MYK’’sını mahalle seçimleri için çalıştırmasını bunu yaparken de bir ekibin/grubun lehine karar almasını kesinlikle doğru bulmuyorum.
Ülke meselelerinin ele alınıp parti politikalarının oluşturulması gereken böylesine mühim bir kurulun mahalle delege seçimleriyle meşgul edilmesi başlı başına handikap.
Baykal’’ın rakibi mi var? Hayır.
İzmir’’de Rıfat Nalbantoğlu dışında İl Başkan adayı mı var?
Bildiğimiz kadarıyla hayır.  
Yaklaşan bir genel seçim var mı? Evet.
Ufukta kurulmak üzere olan ve tabandan ciddi destek gören alternatif bir sosyal demokrat parti var mı?
Evet. Mustafa Sarıgül.
Peki, CHP Lideri’’nin kendi eliyle partisindeki hizipçiliği tetiklemesi, ayrışmayı derinleştirmesinin anlamı ne?
Bilen varsa söylesin.
Açılım süreci Türkiye’’yi nasıl ikiye böldüyse Baykal’’ın partiye müdahaleleri de CHP’’yi ikiye bölecek? Sanki yeterince bölünmemiş gibi’…
10 yıl boyunca muhalefetini temizlettiği, yarım asırlık yoldaşı Genel Sekreteri Sav ile girdiği anlamsız mücadele İzmir’’e zarar veriyor. Bence Türkiye’’ye de verecek’…
On yıldır İzmir’’de büyüttüğü bir ekibi örgüt ayağı zayıf isimler üzerinden tıraşlamaya çalışması siyasetin kurdu Genel Başkan’’a yakıştı mı?
Görevlendirdiği isimler beceremeyip eline yüzüne bulaştırınca da kılıcı bizzat eline alması hele’… Hiç yakışmadı.
Parti içinde ’‘siyah-beyaz’’ tartışması, küskün/kırgın yaratması, Büyükşehir Belediye Başkanı’’nı, kendi eliyle atadığı il başkanını by-pass etmesi’…
Bütün bu hatalar, bu sütunlardan defalarca Türkiye’’nin umudu, sigortası olarak sunulan, bir çok konuda övgüyle bahsettiğim Deniz Baykal’’a yakışmamıştır.
Baykal yaklaşan seçimler öncesi parti içinde kırılmalar yaratırken diğer genel başkanlar ne yapıyor?
Mustafa Sarıgül, tam demokrasi vaadiyle başta CHP’’liler olmak üzere her kesimin aklını çelmeye devam ediyor.
Recep Tayyip Erdoğan, Alevi açılımı, Kürt açılımı, Roman açılımı derken kendi gündemini yaratıp, partisini her kesimin siyaset yaptığı bir merkez partisine dönüştürüyor.
Baykal’’ın korkulu rüyası, eski genel sekreteri Ertuğrul Günay’’ı bakan yapıp, karşısına dikiyor. Alevi önderlerini vekil yapıp, bu kesime sızıyor.
DYP/ANAP/MHP demeden her kesimden vekil/bakan sayısını arttırıp, parti vitrinini güçlendirmeye çalışıyor.
Devlet Bahçeli: Aslanlar gibi muhalefet yaparak kamuoyunda partisini büyütmeye devam ediyor.
İşte size genel başkan farkı’…