GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
27 Haziran 2013 Perşembe

Ayaklar baş olunca…

Yüzde ellinin Başbakanı Erdoğan, diğer yüzde ellinin sabrını sınamanın da ötesinde, fena halde zorluyor.
AKP’nin yaptıklarından ettiklerinden memnun olmayanlar alanlara çıkıp kendilerini yüksek sesle ifade etmeye başlayınca, Erdoğan çok rahatsız oldu.
Kendi sesinden daha yüksek çıkan sesleri duyunca öyle rahatsız oldu ki, bütün sokaklar polis şiddetiyle sarsıldı.
Direniş yapan eylemciler onun indinde çapulcu, ayak takımı, ahmak, Vandal…
Kendisi ise demokrat, insan haklarına saygılı falan…
Batı, bunun tam tersine inandığını gösteren açıklamalar yapınca, Batı’ya da hakaretler yağdırdı.
Kim sözünün üstüne söz söylerse hakarete uğruyor.
Siyaset yalanlarından şizofreniye varan bir tükeniş...
 
Nasıl oldu da ülke bu hale düştü?
Bir Başbakan düşünün;
Yüzde elliyi zor tutuyorum, diyor. Halkını bölerek birbirine düşman ediyor.
Demokratik katılım hakkını kullanmak isteyen, ekonomik ve sosyal hakları için mücadele eden gençlere, işçilere, sanatçılara, memurlara, çiftçiye hakaret ediyor, üstlerine polis salıyor.
Eylemciler camide içki içti diyor; imam, böyle bir şey görmedim, diyor.
Esad’ın diktatör olduğunu, katliam yaptığını ve bu yüzden iktidarı bırakması gerektiğini söylerken; öte yanda, Abdullah Öcalan ile barış görüşmelerini yürütmekte bir sakınca görmüyor.
Atatürk’e karşı beslediği iflah olmaz husumet ve kıskançlıkla Cumhuriyet’in bütün değerlerine saldırıyor.
 
İslam Cumhuriyeti’ni kurmak için kolları sıvadı; ancak Cumhuriyet kurmak her babayiğidin harcı olmadığından, ülke can çekişiyor.
Erdoğan yönetiminde, Türkiye, demokratik yönetim biçimlerinde laisitenin neden olmazsa olmaz bir ilke olduğunu yaşayarak öğreniyor.
İslamiyet ile İslamcılık arasındaki uçurumun kıyısına gelen Türkiye, Atatürk ile hesaplaşmak isteyen rövanşistlerin gerçek niyetiyle nihayet yüz yüze geldi.
Evet, ayaklar baş olunca böyle oldu…