GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
31 Mayıs 2013 Cuma

Kapitalizmden sonra…

Kapitalizm hakkında yazdıklarımıza, söylediklerimize bakarak şunu söylemek mümkün; kapitalizme dair çok şey biliyoruz.
Ya kapitalizmden sonra?
Sonrası tufan; çünkü kapitalizmden sonra olacaklara dair pek bir fikrimiz yok, hemen hemen hiçbir şey bilmiyoruz.
Sistemle sorunlu insan da işte tam burada sıkışıp kalıyor. Tek kutuplu dünyada kapitalist sistem yeryüzünü kaplayınca, antikapitalist siyaset yolları büyük ölçüde tıkandı.
Kapitalizm çöktüğünde komünist sistemin ortaya çıkacağına dair bir bilgimiz artık yok, öncülleri de yok.
Sınıfsız ve devletsiz yeni bir dünya düzenine doğru gidiş olduğunu söylemek, bir temenni olmaktan öte anlam taşımıyor.
Kapitalistler, modernite sonrasında kendilerine yer arıyorlar. Bunu başarabilirler mi, orası meçhul.
 
Newton fiziğine dayalı bilimden, yani bir sabit ile değişkeni ölçmek fikrinden uzaklaşmakta olan bilim dünyası, belirsizin bilimine doğru yol alıyor.
Post modern dönemde, değerler sistemi yeniden oluşuyor. Bildiğimiz bütün ölçüler, tarifler ve kavramlar değişiyor.
İçine doğduğu evreni yeniden tanımlamak ve hayatı yeniden söylemek için kesinlikleri terk ederek belirsiz olanda yaşamı sürdürmenin kaçınılmazlığı; insanlığı bekleyen “yeni hayat” hakkında sınırlı da olsa bir fikir veriyor.
Bildiğimiz hayatın parametreleri gün be gün belirsizliğe gömülürken, neye benzeyeceğini bilemediğimiz “yeni hayat”ın izini sürebilmek için belki de uygarlığın yirmi bin yıldır üstünde yükseldiği değerleri terk edeceğiz.
Süregelen bilim ve disiplinlerin büyük bir kısmının, kullandığımız kavramların çoğunun, kurulmakta olan “yeni hayat”ta karşılığı yok.
 
Kapitalist sistem muhtemelen bu büyük dönüşümün altında kalacak. Fakat sonrasında olacaklara dair pek bir şey bilmiyoruz.
Sanal dünyada gerçek ve gerçeklik nasıl tanımlanacak? Mülkiyet yeniden nasıl tanımlanacak? Emek ve değer nasıl tanımlanacak? Sanal ortamda oluşan paranın değeri ve para politikaları nasıl oluşacak? Üretim araçlarının mülkiyeti, üretim biçimi ve üretim ilişkileri nasıl şekillenecek? Temsili de aşarak temsilin temsili olarak tezahür eden “yeni hayat”ta insanın değeri nedir? Sanal hayatın üstünde yükselen “gösteri toplumu”nda kamusal yaşam neye benzeyecek? Yeni bilim, nasıl bir hayat öngörüyor?
 
Bu ve benzeri soruların karşılığı akşamdan sabaha ortaya çıkmayacak. Yükselmekte olan “yeni hayat”ın insanlığa ne getireceğine yine insanlık karar verecek. Ne ki bu kararı vermek ve geleceği yönetmek için insanlığın kahir çoğunluğunun hiçbir donanımı ve birikimi yok.
Yani kapitalizmden sonraki yeni dünya düzeninde yine bir avuç muktedirin söz sahibi olması muhtemeldir.
Bu ihtimalin dünya nüfusunun kahir çoğunluğunu teşkil eden yoksullar lehine dönmesi, yoksul kitlelerin “nasıl bir hayat” veya “nasıl bir dünya düzeni” gibi soruların muhtemel yanıtlarına ilgi göstermesiyle mümkün olacaktır.
 
İnsanlığın, muktedirlerin gölgesine sığınmak yerine, herkesin dünya nimetlerinden yararlanması için eşit koşulların yaratılacağı bir dünya düzeni uğrunda mücadeleyi göze alması gerek.
“Sistemden beslenmek için birbirinin üstüne basmak” yaşam mücadelesi olarak tanımlandığı sürece, yoksulların gerçek bir sosyal mücadele vermesi söz konusu olamaz.
Büyük insanlık, “kapitalizm sonrası dünya sistemi” sorunsalını konuşmaya başladığı noktada, gerçek devrim de başlamış olacaktır.
Bunu umut etmeli mi, bilemiyorum…