GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
1 Mayıs 2013 Çarşamba

Siyaset ve toplum

Kötü yönetilen toplumların kötü yazgısıdır, her gün siyasetle yatıp kalkmak.

İşler hiçbir zaman yolunda gitmediğinden olsa gerek, kötü yönetilen ülkelerin yurttaşları, çoğu kez kendilerini yönetenlerin yerine koyarak, işlerin nasıl düzeleceğine dair akıl yürütürler. Yani kendi işimize bakacağımıza, bizi yönetenlerin işlerine bakarız.
 
Ülkeyi yönetenler, ‘katılım ilkesi’ için her ne kadar ‘demokrasinin olmazsa olmazı’ diyorlarsa da bu ilke asla işletilmez. Ol bu nedenledir ki, yönetime katılamayan yurttaşın diline vurur ve “ben olsam” diyerek başlar memleketi veya kenti yönetmeye.
 
Bir yönetim biçimi olarak demokrasinin, kapitalist dünya sisteminde, en az kusurlu yönetim biçimi olduğu kabul edilir. Ve demokrasi içinde olan biten her şey -bu anlayış gereği- görece iyidir. Tam da bu nedenle demokrasi dokunulmazdır ve insanlığın yüce ideallerinin mabedidir. Toplum, demokrasiyle kuşatılmıştır. İnsan hakları ve özgürlükler, demokrasiyle yönetilen toplumlara vaat edilmiştir.
 
Hal böyle ise, kapitalistler, neden demokrasi ve insan haklarının savunuculuğuna soyunuyorlar?
 
Çünkü demokrasi ve insan hakları, halk kavramından arındırılarak yeniden tanımlanmıştır.
 
Demokrasi, tüketim toplumunun yönetim biçimi olmuştur. İnsan hakları, grup haklarına indirgenmiştir. Bir inanç ve etnisite grubuna aidiyet, yeni demokrasinin asıl meselesi olmuştur.
 
Siyaset, halksız demokrasiyi topluma benimsetmenin aracı olmuştur.
 
Yüzyılımız, medyatik yalanlar çağıdır. Hepimiz görüntü ve gürültünün bayağılaştırdığı küçücük evrenimizde yalanla besleniyoruz.
 
Siyaset ve toplumun birbirine olabildiğince yabancılaştığı bu çağda, siyaset, büyük yalanları meşru kılmakla mükelleftir.
 
Toplum için siyaset geçen yüzyılda bir ihtimal olarak vardı; bu yüzyılda yok.
Bu yüzyılın en büyük meselesi, geçen yüzyılda vedalaştığımız vicdanlarımızdır.
 
Ucuz olduğu için kanser ilacını ithal etmeyen kapitalistlerin lanetine uğramış bir çağda yaşıyoruz.
 
Bu ilaca ulaşamadığı için ölüme yürüyen kız çocuğu, yeryüzüne bir lanet bırakıyor.
Onun başına gelen, hepimizin başına gelmiştir.
 
Birilerinin o ilacı yurtdışından getirip o kıza vermesi, bunun medyada küçük çapta bir şova dönüştürülmesi ve olan bitenin gösteri toplumu tarafından sindirilmesi, yeni dünya düzeninin rutinidir.
 
Toplum o bildiğimiz toplum değil, siyaset o bildiğimiz siyaset değil.
 
Yeni dünya düzeninde, Efendiler ve Köleler düzenine doğru ilerliyor dünya.

Yeryüzünün yeni “ileri”si budur.
 
İlerlemek isteyenler buyursun!