GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
23 Haziran 2016 Perşembe

10 Temmuz’un gelişi…

Olağanüstü bir süreç yaşayan MHP’de meşruluğu tartışılsa da 19 Haziran bir dönüm noktası olarak kayda geçmiş görünüyor. Bahçeli’nin sağ kolu Oktay Vural’ın gidişi/gönderilişi başka kopuşların habercisi sanki…
Hatta Oktay Vural’ın gemiden ayrılışını bir nevi milat olarak tanımlasak yeridir.
Teşkilatta ve de kamuoyunda “Oktay Vural bile ..” diye başlayan cümleler Bahçeli için hiç de hayra alamet görünmüyor. Çok değil birkaç ay önce ameliyat olan Devlet Bahçeli, Salı günkü geleneksel grup konuşması için yerine (parti tarihinde bir ilke imza atma pahasına) Oktay Vural’ı görevlendirmişti.  
Kurultay tartışmalarının odağındaki partide o günlerde Bahçeli için “aday olmayacak, aday çıkaracak” yorumu yapılırken, Bahçeli’nin bir genel başkan yardımcısı değil de ‘grup başkan vekilini’ vekil tayin etmesi manidar bulunmuştu.
Siyasetten biraz anlayan herkes bunun olası bir kurultay için işaret fişeği anlamına geldiğini düşünmüş hatta İzmir’deki birileri Oktay Vural’ı “Devlet Bey’in tek vekili…” şeklinde yorumlamışlardı.  
Belki Vural’ın kendisi de bu yorumların etkisinde kaldı.
Kendi adıma Oktay Vural’ın uzunca bir süredir kafasının karışık olduğunu düşünüyorum. Düşünmenin de ötesinde İzmir’deki temaslarından, yakın siyasi çevresinin hal ve hareketlerinden ‘bunu biliyorum’ diyebilirim.
Gelinen noktada Bahçeli’nin işaret edeceği bir ‘genel başkan adayı’ olmayı beklemesini de yadırgamıyorum. Birkaç bariz hatasını saymazsak Oktay Vural başarılı bir siyaset adamıdır. Ve ikamet bile etmemesine karşın 1999’dan bu yana her seçimde aday gösterildiği İzmir’in en çok tanıdığı ve de sevdiği milletvekillerinden biridir.
Hatta İntegral Araştırma Şirketi olarak Mayıs’ta İzmir’de gerçekleştirdiğimiz ‘gündem’ araştırmasında bir seçenek olarak anket formuna yerleştirdiğimiz Oktay Vural’ın yüzde 52 gibi oranı yakalayan Meral Akşener’den sonra yüzde 9,2 ile yüzde 8,8’de kalan Devlet Bahçeli’nin de üzerinde kamuoyu desteğine sahip olduğunu ortaya koymuştuk. Buradaki önemli ayrıntı anket formundaki diğer isimlerin ‘aday’ olarak sahada çalışmalarına karşın Vural’ın ‘adaylığına dair en küçük bir renk vermemiş’ olmasıydı. Aday bile değilken İzmir kamuoyundan 9,2 gibi bir destek bulan Vural’ın MHP tabanındaki desteği de Bahçeli’nin üzerindeydi. Ayrıca araştırmamızda Bahçeli’yi daha çok AK Parti tabanının desteklemesi son süreçteki gelişmeler ışığında manidar bulunmuştu.

19 Haziran’ın neden milat kabul edilmesi gerektiğine dönecek olursak;
Noter tasdikli 656 delege çok şeyi ifade eder.
-Efendim gerçek rakam 500 civarında falan.
Toplamda bin 100 delege içinden 500 de çok önemli, büyük bir rakamdır.  Sıradan delegelerden söz etmediğimizi bilmenizi isterim. Örneğin 19 Haziran Kurultayı’nın Divan Başkanı Müsavat Dervişoğlu kurultay delegesi değildi. Milliyetçi harekete genç yaşlardan itibaren destek vermesi ve Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı olması, İzmir’de 10 yıla yakın ‘il başkanlığı’ yapması, 2009 Büyükşehir adayı olarak sonrasında milletvekili adayı olarak partisine katkı koyması delege olmasına yetmemişti. Çünkü Dervişoğlu, 2011’de ‘kendisini 3. Sıraya yazmak suretiyle kuyuya atan’ Bahçeli’ye bayrak açmış ve son olağan kurultayda da ‘genel başkan adayı’ olarak karşısına dikilmişti. Demem o ki Bahçeli bugünleri öngörerek kurultay delegelerini sadakat imbiğinden defalarca geçirmişti.
Hal böyle iken defalarca imbikten geçirilmiş bir delegasyonun yarıdan çok fazlasının noter önünde imza vererek Bahçeli’nin korsan ilan ettiği kurultaya katılması, Meral Akşener ve diğer adaylara destek vermesini başka türlü yorumlamaya çalışmak kolay değil. Olsa olsa bir sonun başlangıcıdır bu gelişmeler…

Zaten 19 Haziran kongresinin en önemli sonucu da budur.
Bu kurultay 10 Temmuz’un Çarşambası’dır. Teşkilat ve kamuoyunun MHP Genel Başkanlığına en çok yakıştırdığı Meral Akşener’in ‘genel başkanlık’ provasından başka bir şey değildir yani.
Devlet Bey’in ‘sürprizlerimiz var, bekleyin’ şeklindeki açıklamalarına gelince…
Kapbumbağayı ters çevirmekten söz ediyorsa birileri bunu çoktan yaptı.
Görülen lüzum üzerine… hamlesinin önü de 19 Haziran’da değiştirilen tüzük hükümlerince kapatıldı. Anlaşılan havuz medyası ve oranı çok düşük endişeli teşkilat mensubu dışında destek bulmakta zorlanan Bahçeli yeni istifalarla iyiden iyiye köşeye sıkışabilir.
Elimizdeki bilimsel çalışmalar (Ki büyük bölümümü kamuoyu ile paylaştık) MHP’deki değişimin Türk siyaseti için umut niteliğinde olduğunu gösteriyor.
Birbirinin sigortası haline gelmiş partiler tarafından bir çıkmaz sokağa sokulan Türk siyaseti için Akşener’in taban ayaklanmasıyla lider doktrinli bir partide genel başkanı devirmeye teşebbüs etmesi bile bir-iki hamle sonrası için herkese umut veriyor.
Değişim değişim diye tempo tutan yeni parti ihtiyacını ta derinden hisseden her türlü seçmen için Akşener ismi önemli. Herkesin birilerinden, bir şeylerden korktuğu, sindiği, endişelerinin esiri olduğu dönemde iki adım öne çıkan bir kadın Anadolu’yu karış karış dolaşarak MHP gibi bir partide ‘siyaset baharı’ ilan edebiliyor çünkü.
İşte o yüzden 10 Temmuz kritik bir tarih… Sadece MHP değil Türk siyaseti açısından…
MHP ve HDP’yi barajın altına itmeyi planlayan siyaset mühendisleri açısından da kritik CHP’de ihtiyaç duyulan değişimin tetiklenmesi açısından da…
İronik olansa 2002’de aldığı erken seçim kararıyla 57. Hükümeti dağıtan ve henüz yeni kurulmuş AK Parti’ye iktidar yolunu açan Bahçeli’nin bugün koltuğunu bırakarak AK Parti iktidarını tehdit etmesidir. Türkiye’de bir dönemi başlatan Bahçeli aynı döneme yönelik sonun başlangıcını da tayin etme kaderine mahkum edilmiş görünüyor.
Çünkü Akşener’in AK Partiye kaçan milliyetçi oyların yanı sıra 2007-2011 arasında devşirilen merkez sağ oylarının da bir bölümünü AK Parti’den geri alma ihtimali var. Kıyıda özellikle İzmir ve Ege’de ise CHP’ye yönelen merkez sağ, endişeli modern kitlenin de Meral Hanım’ın arkasına takılması söz konusu.
Bu açıdan Akşener AK Parti’nin olduğu kadar CHP’nin de kâbusu olabilir.
Demem odur ki, bugün itibariyle MHP’de lider adayı da ikiye düşmüştür.
Meral Akşener ve diğerleri…
Ya Akşener’in önü kapatılırsa… Görülen lüzum üzerine… Tüzük, Yargıtay vs…
Yeni bir parti ya da merkez bir parti çatısı altında aşağı yukarı aynı başarıyı tekrarlıyor. Seçmen iktidarın sigortası olan değil iktidara meydan okuyan, sonuç almaya odaklanmış, daha iyi bir yönetim ve adalet vaat eden bir muhalefet istiyor.
-Efendim Meral Akşener paralel… Onlar destekliyor.
Özellikle bu çıkışı Devlet Bey’in yapması çok komik… Keza 17-25 Aralık operasyonlarını TBMM çatısı altında en çok savunan Devlet Bey değil miydi?
O gün iktidara “17-25’in arkasına sığınarak hırsızlıkları örtemezsiniz” diyen Sayın Bahçeli bugün ‘17-25’in arkasına sığınarak’ siyasi başarısızlığını örtmeye çalışmıyor mu?
7 Haziran’dan sonra TBMM seçimlerini sağlıklı yönetebilseydi? 1 Kasım’da HDP’nin de altında bir sandalye sayısıyla meclise gelmemiş olsaydı? Milliyetçi tabanını Erdoğan’a kaptırmak yerine milliyetçiliğin böylesine zirve yaptığı dönemde oylarını yüzde 20’lerin üzerine taşıyabilseydi. Milletvekili adaylarını keyfe keder değiştirip olmadık operasyonlarla tabanını küstürmeseydi. Bugün kongre süreçlerinde defalarca sadakat imbiğinden geçmiş delegeler Devlet Bey’in korsan ilan ettiği kurultaylara gidip noter huzurunda imza verir, onun bu denli tartışılmasına müsaade eder miydi? Bence etmezdi.