GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
20 Haziran 2016 Pazartesi

Görülen lüzum üzerine…

1 Kasım seçimlerindeki hezimetin ardından muhalif hareketlerin yangın yerine çevirdiği MHP’de hafta sonu yaşanan kurultay tartışılıyor. ‘Peki şimdi ne olacak?’ sorusunun etrafında…
Olurdu-olmazdı, yasaldı-değildi derken MHP kurultayı, İzmir için oldukça tanıdık bir simanın divan başkanlığında gerçekleştirildi.
Delegenin ekseriyeti salondaydı. Geri kalansa ekran başında…
Akşener hareketinin 2 numaralı ismi Müsavat Dervişoğlu’nun divan başkanlığında gerçekleştirilen kurultayın önemli sonuçlarından biri de diğer adayların (Koray Aydın ve Sinan Oğan gibi) çırak çıkmış ya da çıkarılmış olmasıydı. Tüzüğün tek bir maddesinin değişeceğini zanneden söz konusu adaylar, özellikle ‘disiplin sopasını’ Bahçeli’nin elinden alan manevra karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler.
Sinan Oğan hakkında Yargıtay sürecinde bir disiplin kararı vardı zaten.
Parti ve ülke kamuoyu kısmen bu ismin adaylığının hukuki altyapısını tartışıyordu.
Görünürde tüzüğün bu maddesi Oğan’ı kurtarmaya dönük gibi dursa da diğer adaylardan habersiz geçirilen o madde aslında Akşener’i adaylığını garantiliyordu. Çünkü son günlerde sıklıkla dillendirilen iddia MHP Genel Merkezi’nin hakkında çok önceden inceleme başlattığı Akşener’i kurultaya günler kala tedbirli olarak cezalandırmak suretiyle adaylığını engelleyeceği yönündeydi. Hatta bu planı yürürlüğe koymak için popüler adaylardan biriyle yapılan anlaşmadan bile söz ediliyordu.
Yani ‘olağanüstü’ kurultayın bu açıdan en önemli sonucu genel başkanlık yolunda önemli bir mesafe kat eden Meral Akşener’e siyasi dokunulmazlık sağlanmasıydı. Artık Akşener’in salona aday olarak girmesine engel kalmadı.
Böyle bir hamleye neden gereksinim duyulduğu kamuoyunun ve de MHP teşkilatının malumudur. Devlet Bahçeli’nin siyasi karnesinin bu açıdan kırıklarla dolu olduğu bilinir.
2006 kurultayına giderken kamuoyunun o günlerde takdir ettiği flaş aday Ümit Özdağ, adaylık açıklamasından bir gün sonra hakkında başlatılan incelemenin sonunda partiden ihraç edilmişti.
Gerekçe dönemin Genel Sekreteri Mehmet Şandır’a göre bir fesadın önlenmesiydi. Sonrasında Özdağ ile Bahçeli’nin yolu yeniden kesişmiş olsa da Devlet Bey’in 2006’ya benzer bir hamle yapması kesinlikle beklenen bir şeydi. Bu açıdan Meral Akşener’in ya da Bahçeli konusunda ihtisaslı A Takımı’nın disiplin sopasını Devlet Bey’in elinden almasını yadırgamamak gerekiyor.
Hatta ‘tarihi tekerrür ettirmedikleri için’ kutlamak bile gerekir.

Nereden mi biliyorum?
Malumunuz olduğu üzere geçen hafta Devlet Bey İzmir’deydi.
Ve hala kendisini desteklemek durumunda olan teşkilat mensuplarıyla samimi paylaşımlarda bulundu.
İki manidar hikâye anlattı Bahçeli… Bunlardan biri kaplumbağa hikâyesiydi.

Diyor ki Devlet Bey etrafında toplanan ülkücülere: 

-Kaplumbağa ile uğraşırsanız kafasını içeriye sokup saklanır. Ne kadar çabalasanız boşunadır. Tehdit ortadan kalkmadan asla kafayı çıkarmaz. İşte ‘paralel örgüt’ de MHP’ye sızıp adeta bir kaplumbağa gibi saklanmaya çalışıyor. Herkes bilmez ama ben bununla nasıl başa çıkacağımı biliyorum. Kaplumbağayı ters çevireceğim.

Yani ‘Kaplumbağayı yok edeceğim’ diyor açıkça…

Hızını alamayarak ikinci hikâyeyle devam ediyor Devlet Bahçeli... Kendi başından geçen bir olay olarak naklediyor bunu. Genel Sekreter olarak görev yaptığı yıllarda gerçekleştirdiği bir Almanya ziyaretinden bir anıyı paylaşıyor.
Almanya-Türk Federasyonu’nu ziyarete gittiğimde orada orta yaşın üzerinde biriyle tanıştım diye başlıyor.
Hoş beş faslından sonra Almanya’ya ne zaman geldiğini soruyor adama Bahçeli…
Adam temkinli bir cevap veriyor.
- Başkanım boş ver beni… Geldim işte.
Israrlı soruların ardından “Bir yıl oldu daha…” cevabını alıyor.
Bahçeli devam ediyor.

- Arkadaş senin neredeyse emekliliğin gelmiş. Bu yaşta gurbet elde ne işin var?
Adam yine kaçamak cevaplar veriyor.

-Başkanım beni boşverin siz… Hikayem derin, uzun…
Devlet bey meraklandıkça meraklandığını, ısrarlı soruların ardından adamın anlatmaya başladığını söylüyor.
-Başkanım ben Karadenizli’yim. Beş de çocuğum var. Belediyede çalışıyordum. Emekliliğim de yaklaşmıştı. Belediye başkanı beni işten çıkardı. Yalvardım, yakardım. Olmadı. Sonunda makamına çıktım.
-Sayın başkanım beni işten çıkarmayın. Çoluk çocuk bu yaştan sonra n’aparım. Nasıl geçinirim. Başkan oralı bile olmadı.Bari neden işten çıkardığını anlat. Ne yaptım, suçum ne onu söyle.. Dedikten sonra belediye başkanı ne dedi biliyor musunuz?
-Ne dedi?
‘Gördüğüm lüzum üzerine’ dedi.
Tabi benim de tepemin tası attı. Çektim tabancayı başkanı vurdum.
Polis, savcı, hakim… Kim ne sorduysa aynı cevabı verdim.
-Başkanı neden vurdun?
-Gördüğüm lüzum üzerine…
Sonunda af çıktı. Saldılar… Ben de soluğu Almanya’da aldım…

Etraftakilerin ilgiyle dinlediği manidar mesajlı anının ardından Bahçeli bombayı patlatıyor.
Bilirsiniz arkadaşlar… Bizim tüzüğümüzde ne benzer bir ifade vardır.
Görülen lüzum üzerine…

Şimdi kurultaydan 3 gün önce İzmir’de ‘kaplumbağayı ters çevireceğini’ ilan edip tüzükteki ‘görülen lüzum üzerine…’ maddesini işleteceğini alenen söyleyen bir genel başkanla karşı karşıyayız.
Bizim duyduğumuz bu hikâyeleri Koray Aydın ve Sinan Oğan’ın duymama ihtimali yoktun herhalde… Bahçeli bu hikâyeleri sadece İzmir iftarından sonra anlatmamıştır diye düşünüyorum.
Duymadılarsa zaten yoldan çekilsinler… Duymuşlar ve (Meral Akşener gibi) önlem alma yoluna gitmemişlerse de ortada ciddi bir soru işareti var’ demektir. Kimi senaryoların haklılık payı ortaya çıkar.
Hiç kimsenin Meral Akşener’i Bahçeli’nin zaten bilinen niyetine karşı önlem aldığı için suçlamaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Aksine Türk siyaseti bir adım sonrasını gören bir siyasetçi kazandığı için şanslı sayılmalı… Burnunun ucunu görmeyen muhalefet liderlerinden sonra üç hamle sonra olacakları öngören bir lider herkese iyi gelecektir…

MHP kurultayında ne mi olur?

Sonraki yazıya kalsın o da…