GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Haziran 2016 Perşembe

Türk’ün seri katille imtihanı!

Tabi ki uzmanları daha iyi bilir.
Lakin bir süredir güzel İzmirimizin merkezinde olduğu ‘seri katil’ meselesi üzerine kafa yoruyorum.
Daha doğrusu kafamı nereye çevirsem Atalay Filiz’i görüyorum.
Aslında adamın seri katillikle falan ilgisi yok.
Şu veya bu gerekçeyle yakın bir arkadaşı ile Rus sevgilisini öldürüp polisten kaçmayı becermiş herhangi bir katilden başkası değil Atalay Filiz benim gördüğüm kadarıyla. 
Polisten kaçtığı evrede açığa çıkma ihtimali karşısında bir cinayet daha işleyip en iyi bildiği, en rahat kamufle olabileceği kentlerden birine yani İzmir’e kaçmasıyla yaşamımıza bodoslama bir giriş yaptı sadece...

Seri katil ileri, seri katil geri…
Ana haber bültenlerinde dakikalarca ondan bahsedildi.
Evet sayın seyirciler… Şimdi de bültenimizin ‘seri katil’ bölümündeyiz. İzmir’den bilmem kime bağlanıyoruz.
Yalan, yanlış onlarca bilgiyle dolduk taştık.
Farkında olmadan tam bir seri katil sendromuna yakalanmışız meğerse…
Yakalandığında amirinden memuruna şoförüne kadar herkesin öz çekim kuyruğuna girmesinin bendemi izdüşümü böyleydi en azından… Polisin katili kutladığı, güvenlik görevlisinin katille aynı karede gülümseyerek öz çekim yaptığı bu görüntülere anlam verebilmek için bilinen tüm bilim dallarının yetersiz kaldığını/kalacağını sanıyorum.
Örneğin bir Harvard’lının dahi içinden çıkabileceği bir durum değildir bu manzara…
Ne akıl tutulmasıyla açıklanabilir ne toplumsal çılgınlıkla…
Atalay Filiz sürecinde yaşananları anlamak için ‘Türk gibi yaşamak ve Türk gibi düşünmek’ ön şarttır.

Neden mi?
Atalay Filiz bir ihtiyaçtan doğmuştur çünkü...
Bir nevi değişikliktir bizim için…
Aylar, yıllar boyunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın belirlemediği, üzerine yorum bile yapamadığı 2-3 gündem maddemizden biridir.
Sığ siyasetçilerimizin kürek çekmediği ‘temiz’ bir sahadır.
Yakın zamanda biten ve yüzde yüz güvenli kum pistlerde oynanan ‘Survivor’ dizilerinin aksine gerçek bir hayatta kalma savaşının diziye dönüşmüş halidir.
Yoksa şanlı polis amirlerimiz biricik ünlü katillerini yakaladıktan sonra tebrik edip hatıra fotoğrafı çektirirler miydi? 
Ve de şehirlerimizin göbeğinde ardı ardına patlayan bombaların yakalanamayan failleri düşünülürse yani gerçek seri katillerin hala aramızda çok rahat bir şekilde dolaştığı…
Emniyet güçleri için Atalay Filiz, antrenman maçı sayılmalı.
Yani emniyete de iyi geldiğini söyleyebiliriz Atalay’ın…
Denize düşen yılana sarılır sözünün nerede, ne zaman ve de kimin için söylendiğini biliyorum.
Ama gündem itibariyle öyle karanlık, öyle çıkmazlardayız ki…
Farklı olan her şeye sarılmamız bu yüzden…

Adam niye İzmir’e gelmiş? Suriyelilerle birlikte Yunan’a kaçacakmış…
Televizyona bağlanan bir kaçakçı diyor ki;
“Çanakkale’den Bodrum’a kadar bizden sorulur. Onu yurtdışına kaçırmayaçacağız”
Şimdi bunu Harvard’lı bir profesöre anlat bakayım, anlatabilirsen!
Çanakkale’den Bodrum’a kadar sınırlara hâkim bir kaçakçının Türkiye dışında başta bir ülkede var olma ihtimali var mıdır sizce de?
Adamın İzmir’e niye geldiği ortaya çıktı? Hatta niye Menderes-Gümüldür bölgesinde dolaştığı… Babası hava subayı… Ve bölgedeki havacılar kampına daha önce gelmiş. Bölgeyi biliyor… Ormanlık, sarplık olduğunu… Rahat kaçıp saklanabileceğini…
Fazla Amerikan filmi izlemenin etkileri bunlar… Kültürel yozlaşmanın doğal sonucu…

Toplumsal, siyasal kutuplaşmanın, kamplaşmanın zirve yaptığı, ülkeyi idare edenlerin bu kutuplaşma ikliminden beslendiği, şehirlerimizin 2. Dünya savaşı sonrası yıkılan Alman, Rus ya da Polonya kentlerinden farksız görüntülere büründüğü, yüzlerce askerin, polisin ve de sivilin hayatını kaybettiği, şehit cenazelerinde mermi kovanlı yarı mafyatik siyasal gösterilerin yapıldığı, başkentinde 5 ayda 3 bombanın infilak ettirildiği, etnik ve mezhepsel bir çatışmanın eşiğinde dolaşıldığı, meclisinde küfürlerin en galizlerinin kayda geçtiği, bir süreçte farkında olarak ya da olmayarak Atalay Filiz’in hikâyesi ülkece hepimizi birleştirdi.
Hep birlikte izlediğimiz bir Amerikan aksiyon filminden farksızdı.
Yakalanmasından sonra ortaya çıkan görüntülere birlikte isyan ettik…
Kürt’ü, Türk’ü, Boşnak’ı, Laz’ı, Alevi’si, Sunni’siyle…
Neredeyse sevimli bir magazin figürü haline dönüşse de ortak bir tehdidin ortadan kalktığını öğrendikten sonra da derin bir oh çektik yine hep birlikte… Kürt’ü, Türk’ü, Boşnak’ı, Laz’ı, Alevi’si, Sunni’siyle…
Gerçek seri katiller (terör örgütleri, canlı bombalar) ortalıkta ellerini kollarını sallayarak dolaşsa da ‘bizim seri katilin’ yakalanması yarınlara dair umutlarımızı arttırmaya yetti.
Yetmez ama ‘evet’ti yani. Avrupa Şampiyonası’nda mücadele eden Fatih Terim’li milli takımdan daha fazla heyecan yarattığı, birleştirdiği kesindi Atalay Filiz’in bir milleti…
İşte bunu da anlatamazsın Harvard’lı profesöre…
Neredeyse bir seri katile plaket verme noktasına gelmiş bir toplumun nesini, ne kadar anlatabilirsin ki zaten…