GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Hanzade ÜNUZ
YAZARLAR
11 Nisan 2014 Cuma

''Büyükşehiriz yaparız''

Bazen öylesine öfkelenirsiniz ki konuşmaya, anlatmaya ve de yazmaya takatiniz kalmaz.
Yılgınlığa, umutsuzluğa düşersiniz.
Büyükşehir Belediyesi'nin "İzmirliler'i Denizle Buluşturmak" hedefiyle başlattığı Kıyı Tasarım Projesi'nin ilk etabı Konak Pier - Pasaport bölümünün yeniden imalatındaki kalitesizlik beni işte böylesine üzmüş ve öfkelendirmişti.
Özenle hazırlanmış prestij bir proje, gözümüzün önünde harcanıyordu.
İzmir seçim telaşı içindeyken birkaç dostuma söylenip, kahrolmak dışında bir şey yapmadım.
Oysa Kasım 2013'ün son haftasında başlanan ve 12 hafta süren çalışmaları en az 6 kere gidip yerinde incelemiştim merakla. Belki de daha fazla.
Hiçbir seferinde Büyükşehir Belediyesi'nden herhangi bir yetkiliyi göremediğim Pasaport çalışmalarının başladığı gün de tesadüfen olay mahallindeydim.
Konak Pier'in önünden başlayan dalga şeklindeki kaldırımların henüz üçüncü-dördüncü metresi dökülüyordu.
Daha doğrusu dökülemiyordu.



Hayatlarında ilk kez kalıp görmüş olduklarını düşündüğüm işçi arkadaşlar, dalga şeklindeki demir kalıpları ne takabiliyor, ne de çıkarabiliyorlardı.
"Eyvahlar olsun" dedim içimden.
Bismillah henüz ilk iki metresinde kenarları eğri büğrü ve kopuk kopuk olan beton imalatının rezilliği karşısında ağzım açık kalmıştı.
Yıllar önce Brezilya'nın Copacabana plajındaki kaldırımlara benzetilerek yapılan ve İzmir'in simgesi olan sevimli Pasaport kaldırımları adeta işkence çekiyordu.
Oysa kağıt üzerinde çizilen ve basın aracılığıyla tanıtılan proje çok havalıydı.
Biz İzmirliler, denizle buluşacaktık. Prestij kaldırım ve çevre düzenlemesi üzerinde mutlu mutlu sekecektik.
Dile kolay tam 750 metre uzunluğundaki Pasaport bölgesinin yenilenmesi 2.5 milyon liraya malolacaktı.
Dün bisikletçi bir grup arkadaşım telefon edip, "Pasaport'un halini gördün mü, kaldırımların fotoğraflarını çektik sana gönderelim, yaz şu rezaleti" dediklerinde kendime geldim.
"Yalnız değilmişim" dedim. Demek Pasaport'ta yaşanan felaketi benden başka gören gözler de varmış diye silkindim.
Arkadaşlarıma, "Ben yazarım yazmasına da, siz asıl Büyükşehir Belediyesi'ne mail atın. Sorun bakalım, acaba Büyükşehir binasında ikamet eden hangi bürokrat evinin terasına, yazlık evinin bahçesine beton döktürse ve böyle bir imalat ile karşılaşsa parasını öder? O işi teslim alır? Evinde böyle özensiz bir işçilik görmek ister?" diye yazıp, sorun dedim.
Her tarafı hala iki parmak toz içinde, eğri büğrü, siyah renk tutturulamadığı için soluk gri bir renkte kalan kaldırımların beyaz dilimleri de muhtemelen yanlış malzeme nedeniyle şimdiden çatlamaya başlamıştı.
İşçi arkadaşlar iki gün önce ellerinde mala, bıkkın bir halde yeni yapılan kaldırımların beyaz bölümlerinde oluşan çatlakları sıvamaya çalışıyorlardı.
Hani el insaf denir ya, işte ne yazık ki o haldeyiz.
Para harcayarak mevcuttan daha kötüsünü yapmak bize özgü bir yetenek.
Dört küçük meydanın çıplak beton hali, elektrik direklerindeki sakız sardunyaların yerinde yeller esmesi, gölgesiz bir anlayışa mahkum yeşil düzenleme, deniz üstündeki ahşap çıkmaların üzerine konan beton döküm ayaklı banklar, eğri büğrü yalap şap dalga kaldırımlarla acaba İzmirlilerle dalga mı geçiliyor diye düşünmeye başladım.
O meydanları İzmir'e İsviçre mantığıyla yaklaşıp düzenleyenleri de yazın 45 derece sıcakta denetime yollamalı, o korumasız oturma gruplarında oturtmalı ve seyretmeli diye düşünüyorum.
Hangi mühendis, hangi teknik adam, hangi bürokrat, hangi müteaahhit, hangi firma elele verdi de Pasaport'ta böyle kötü, ruhsuz bir iş çıkardı diye merak ediyorum.
Başkan Aziz Kocaoğlu'nun son derece titizlendiğini bildiğim Kıyı Tasarım Projesi'nin Pasaport ayağı nasıl ve neden rezil oldu çok merak ediyorum.
Başkan Kocaoğlu işler hızlı ve düzgün yürüsün diye Pasaport'ta yeri göğü inlettiği halde, Büyükşehir Belediyesi'ne sadece birkaç yüz metre uzaklıktaki bir alanın düz işçilerin elinde başıboş bırakılmasındaki cürette açık kasti bir tavır arıyorum.
Ama İzmirliler'in parasını, zamanını ve güvenini saygısızca harcayanlar nasıl hesap verecekler işte asıl en çok onu merak ediyorum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi seçim kampanyasında "İzmirliyiz Yaparız" demişti ya...
Biz İzmirliler olarak görevimizi yaptık. Oyumuzu verdik.
Şimdi de, "Büyükşehiriz Yaparız" adlı gerçek ve sürekli bir kampanya başlasın istiyoruz.
"Oybirliğiyle Hizmet" istiyoruz.
Aksi takdirde canlı yayında şarkısını anons ederken "Zorunda mıyım" diye bağırarak sevgili Cüneyt Özdemir'i koltuğunda zıplatan şarkıcı Dilber Ay'ı konuk edeceğiz İzmir'e...
Şarkıdaki gibi,
"Hep böyle ya-şa-mak zo-run-da mı-yız" diye haykırarak söyleyeceğiz birlikte, İzmir'de de koltuklarında zıplayanlar olur belki diye.