GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Hanzade ÜNUZ
YAZARLAR
16 Aralık 2013 Pazartesi

Semiha Hanım'a ayıp ediyoruz

Aslında ben bu yazıyı yazmayacaktım.

Çünkü Bakan Binali Yıldırım'ın AK Parti'den İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ilan edilmesiyle ilgili yeterince yorum yapıldı.

Karşıyaka Arena'da son saniyeye kadar isteksizliğini koruyan hatta bana neredeyse ağlamaklı gibi gelen Binali Yıldırım, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından pek de görkemli geçmeyen bir törenle aday ilan edildi.

Televizyonda adaylık ilanını izlerken Binali Bey'i, baba zoruyla sevmediği bir kızı istemeye götürülen mutsuz bir erkeğe benzettim. Ayrıca kızın da gönlü olmadığı ortadayken...

Zor bir durum.

Ama bu satırları yazmama sebep olan daha zor ve çirkinleşmeye başlayan bir başka durum daha var.

Binali Yıldırım'ın AK Parti'den Büyükşehir Belediyesi adaylığı açıklandığı andan bu yana, üç gündür sosyal medyada "Bakan Yıldırım'ın Peşini Bırakmayan Fotoğraf" başlığıyla bir fotoğraf yayınlanıyor ve yorumlanıyor.

Fotoğrafta Binali Yıldırım'ın eşi Semiha Hanım, kocası Bakan Yıldırım ve bazı başka erkeklerin olduğu bir yemek masasından ayrı yanda tek başına bir masada oturmuş yemek yiyor.

Uzun yıllar önce Türkiye'de gazete manşetlerine taşınan, yan masada tek başına oturmuş yemek yiyen bir Anadolu kadınının fotoğrafını gazetelerde gördüğümde çok üzülmüştüm.

Bugün de çok üzülüyorum.

2005 yılında Samsun'da Vali ve milletvekillerinin Bakan Binali Yıldırım'a verdikleri bir yemek idi söz konusu olan.

Semiha Hanım, eşi Binali Bey masada olmasına rağmen hemen yanda ayrı bir masada yemek yiyordu. Fotoğraftaki tek başınalığını kabullenmişliği, kalplere kurşun sıkar gibi hüzünlü ve düşündürücüydü.

Hem bir kadının o fotoğrafa yansıyan yalnızlığına, hem de manşetlere taşınarak rencide edilmesine üzülmüştüm.

O günlerde bu fotoğraftan yola çıkılarak, Semiha Yıldırım üzerinde adeta tepinilmişti.

Bugün de aynı infaz tekrarlanıyor. Ve ben bu kez üzülmekten öte, utanıyorum.

Aralarında sevdiğim, yakından tanıdığım arkadaşlarımın da bulunduğu birçok İzmirli, bir hoyratlık seline kapılmış gidiyor.

Binali Yıldırım'ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı açıklandığı dakikadan beri, "İşte Binali Yıldırım'ın eşi..." başlığıyla hayret içinde kaldığım satırlarla, vurgularla yorum yapıyorlar.

Semiha Hanım'ı beğenmiyor, İzmir'e yakıştıramıyor ve "Yorumsuz" yazan yorumlarla 
küçümsüyorlar.

Elinin hamuruyla tipik bir Anadolu kadını görüntüsündeki üç çocuk annesi Semiha Hanım'ı sosyal medya mezesi yapanlar...

Vicdanlarınızda kaç sigara söndürdünüz?

Şöyle bir durup düşünün. Yaptığınız yorumlar, insanı ürperten sözleriniz sizi de utandırmıyor mu?

Kendi halinde, başörtüsünü siyasete alet etmek gibi bir derdi olmadığı belli bir Anadolu annesiyle alıp veremediğiniz ne olabilir? Nasıl hedef tahtası yaparsınız?

Semiha Yıldırım'ı kaç kere çarmıha gereceksiniz?

Utanç duvarını ne zaman aştınız?

Semiha Hanım siyasetçi mi, sizden oy mu istiyor?

İlk taşı hanginiz attı?

Kadın kenti İzmir'de, hümanist İzmir'de bir kadına bu kadar tahammülsüz yaklaşılmasını anlayamıyorum.

Semiha Hanım'ın düğünlerde takı sırasına giren, eline kına yakan, mevlüt okutup, torunlarına bakan herhangi bir komşu teyzeden ne farkı var?

Semiha Hanım'ın, Mustafa Balbay'ın eli hamurlu, oğluna haşhaşlı börek açan sevgi dolu annesi Melek Hanım teyzeden ne farkı var?

Kıymetli annelerimizden ne farkı var?

Ne zaman bu kadar hoyrat olduk?

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hoyratlığına kızarken; Onun kabalıklarına, kürsülerden suratımıza "Bunlar Bunlar" diye haykırırken insanları iten, ötekileştiren tavrına ne zaman düştük?

Yozlaşma sadece dini siyasete alet edince mi oluyor?

Aynı köhne, sorumsuz tavır dönemin Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz ve eşi Duriye 
Yılmaz'a da gösterilmemiş miydi? Evinin kapısının önünde çamurlu ayakkabılar var diye manşetlere taşınmamış mıydı?

Ben Semiha Hanım'ın Bakan eşiyim diye havaya girmeden, kendi doğal hayatını sürdürmesini önemsiyorum. "Benim kocam Bakan" diye gerinmeden, karşı komşu teyze modunu korumasını sempatik buluyorum.

Semiha Yıldırım'ı, islam moda haftası podyumlarından fırlamış gibi gezen ve birbirinin gözünü oyarcasına yarışan bazı malum AK Partili siyasetçi eşlerine göre çok daha gerçek ve kendiyle barışık buluyorum.

Hayat kalpleri yırtarak değil, merhem olarak anlam kazanıyor.

Alman filozof Immanuel Kant, "Erdem bir içgüdü değil, akıl işidir" demiş.

Hoşgörülü, özgürlüklere değer veren, kadirşinas İzmirliler bu tavrını sürdürürse...

Hiç karşılaşmadığım, tanışmadığım Binali Yıldırım ve eşi Semiha Hanım'a özür borcumuz doğacak.

Lütfen bu ayıba ortak olmayınız.