GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ARI
YAZARLAR
3 Eylül 2021 Cuma

Kocatepe’de hissettiklerim!

Bu kaçıncı defadır Kocatepe’ye tırmanışım, bilmem.

Ama her seferinde zirveye doğru tırmanırken, gem almayan duygu seline kaptırırım kendimi.

İşte yine bu yaz kısmet oldu, TRT’nin çekimlerine katılmak için İzmir’den özel bir araçla kalktım, önce Şuhut’a gelip, Büyük Taarruz’un başlangıcında Başkomutana karargah olmuş Hacı Velioğlu Konağı’nı ziyaret ettim.

Sonra da Kocatepe’ye tırmanış başladı, zafer yolu boyunca dönemeçleri, arada sırada karşınıza çıkan çeşmeleri geçerek…

Gittikçe yayla havası hissettiriyor kendisini; börtü böceğin sesi, otların yaprakların hışırtısı, rengi bile değişiyor adım adım yükseldiğinizde.

Ve derin duygulara kapılıyor ister istemez insan.

Yaşanmış, yaşanmamış, bir çok kareler gelir geçir gözlerimin önünden.

Belleğimden, beynimin kimi yerlerinden süzülerek gelir, karşıma dikilir.

Kağnı gıcırtılarını duyar gibi olurum, örneğin.

Gecenin ayazında yüzleri tunçlaşmış askerlerimizin soğuğa düşen ve boncuk boncuk buharlaşan nefesleri gelir gözlerimin önüne.

Yürek vuruşlarını duyar gibi olurum; sonra postal sesleri, çalı çırpı hışırdamaları, dönen tekerleklerin sesini duyar gibi olurum.

Kocatepe Afyon’un güneyinde, Şuhut’un yanı başında bir kartal yuvası gibi dik ve yüksektir.

Oradan Uşak yönüne doğru baktığınız zaman, göz alabildiğine uzayan ovaların ortasında gökyüzüne doğru uzanan tepeler bile sanki ayaklarınızın altında gibidir.
Kalecik Sivrisi, Belentepe, Tınaztepe, derken daha güneylere doğru Çiğiltepe…

Ve tam batıda, batıya doğru uzanıp giden Ahırdağları akar gözlerinizin önünden, daha aşağılarda Sandıklı ve bu dağlara doğru uzanan, bir yanı ta Aslıhanlara, Dumlupınar’a doğru uzanan Sincanlı Ovası…

Ve böyle bir sahne ortasında Afyon’un neredeyse kıyısında bulunan Kocatepe’nin stratejik önemini derinden yeniden, yeniden kavrarım.

Sakarya Savaşı’ndan sonra Afyon, Yunan ordusunun eline geçmişti ve tam bir yıla yakın Afyon, Yunan işgali altında yaşadı.

Yunan Ordusu yüz kilometreden uzun bir cephe çizgisinde aşılamaz denilen siperler kazmış, istihkâmlar oluşturmuş; o zamanların en güçlü toplarıyla, makineli tüfekleriyle donatmıştı.

Ovaya doğru tepelerden göz alabildiğine tarlalar gibi tel örgüler uzanıyordu.

Öyle ki İngiliz ordusundan müfettişler bu istihkamları gezip inceledikten sonra bunları geçip aşmanın ne kadar olanaksız olduğunu anlatmak için; “Türkler bu istihkamları altı ayda geçsinler, altı saatte geçmiş sayabilirler kendilerini” demişlerdi.

Bu denli aşılmaz görülüyordu bu sırtlar; sanki çelikten kale duvarlarıyla çevrilmiş gibi görülüyordu.

Oysa bir şeye inanmaktaydı Mustafa Kemal Paşa; yapılacak büyük taarruz Türk ulusu için bir yaşamsal  ölçüde kaçınılmazdı; çünkü ya başarılamazsa ulus yok olacak, başarılırsa da ulus özgürlüğüne kavuşacaktı.

Bu inançla hareket etmekteydi başkomutanından en sıradan erine kadar, Türk Ordusu ve onun arkasında yüreğini ortaya koymuş Türk ulusu…

Ve büyük Gazi, 26 Ağustos günü, henüz daha günün ilk saatlerinde, gecenin ayazında önce atıyla, sonra da yürüyerek Kocatepe’ye çıkmış; savaş için ilk saldırı buyruğunu vermek üzere yerini almıştı.

Türk ordusu Afyon’un dibine kadar dayanan bu istihkamların karşısına konuşlandırılmıştı.

Ve nasıl olmuştu da hiçbir iz bırakmadan, karşı tarafta bir kuşku uyandırmadan büyük bir gizlilik içinde buralara güç kaydırılabilmişti?

Kocatepe’ye çıkın; coğrafyayı şöyle karşınıza bir alın, kabaca gözden geçirin, tepeleri, Afyon’u, Sincanlı Ovası’nı, Ahırdağları’nın gölgelerini gözünüzün önüne alın, hiç askeri stratejiden anlamanıza gerek yoktur; derhal bu saldırının ne dâhiyane bir yetenekle hazırlandığını görürsünüz.

Hep şunu düşünürüm:

Bu ülkenin çocuklarını daha İlkokul’dan başlamak üzere Çanakkale gibi, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık muharebelerinin verildiği bu topraklara getirsek ve orada atalarımızın ne olağanüstü özverilerle bu mücadelenin verildiğini anlatsak!

Anlatmaktan da öteye o günkü ruhu onlara hissettirebilsek!

Bir bilinç aşılayabilsek!

Bir kuşak sonra yurt sevgisinin nasıl bir düzeye geleceğini düşünebilir misiniz?