GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
25 Haziran 2018 Pazartesi

Kim kazandı, kim kaybetti?

Benim için bir seçim klasiğidir bu başlık. Her iki cephede de ciddi hazım sorunu yaratan seçim 2018’e de benzer bir parantez açmak şart oldu.
Çünkü birçok açıdan kazanmanın da göreceli hale geldiği bir seçimi yaşadık.
Baştan söyleyeyim.
Biz kazandık mı?

İntegral Araştırma şirketi olarak süreç boyunca olacakların büyük bölümünü öngördük. Paydaşlarımızla da paylaştık. İnce’nin Ramazan Bayramı’ndan önce yüzde İzmir'de 48’i aştığını ve İyi Parti'den hatta HDP’den oy alarak yüzde 50’leri rahatlıkla aşacağını…  
Erdoğan’ın yüzde 32-33 arasında bir oy alacağını…
Bazı MHP’lilerin Erdoğan’a oy vermeyeceğini…
Meral Akşener’in yüzde 16’larla başladığı yarışta hızla ivme kaybettiğini…
Selahattin Demirtaş’ın partisinin epey altında bir oy alacağını…
CHP’nin 1 Kasım’a göre oy kaybı yaşayacağını, İyi Parti’ye kaptırılan oylar önemli ölçüde geri gelse de özellikle HDP’ye olan kaçağın vekil sayısını etkileyebilecek boyutta olabileceğini…
Vatandaşın ekonomik gidişata yönelik endişelerinin sandığa yansıyacağını ancak Cumhurbaşkanı Adayı İnce’nin ‘ekonomiyi daha iyi yönetme konusunda’ yeterince ikna edici olmadığını… En azından ‘tarafsız, adil ve herkesin cumhurbaşkanı olacağı’ konusundaki ikna ediciliğini ekonomi, işsizlik gibi sorunlarda ortaya koyamadığını…
Milliyetçi cephenin İzmir’de bile yüzde 60’a yakın Erdoğan dediğini…
Meral Akşener’in AK Parti tabanına nüfuz edemediğini, milletçiler arasındaki karşılığının bile yüzde 20’ler seviyesinde kaldığını… 

Neyi öngöremedik ve nerede yanıldık?
Pek çok araştırma şirketi gibi MHP oylarının tahmininde yanıldık.
Dahası partilerine mesaj vermek isteyen AK Partililerin ya da AK Partilileşmiş eski MHP’lilerin tutumunu yeterince saptayamadık. İzmir’de MHP oylarının yüzde 4’ler seviyesinde kalacağını ve bu oranla MHP’nin vekil çıkaramayacağını dolayısıyla AK Parti’nin 8 değil 10 vekil çıkaracağını öngördük.
Yanıldık.

Peki, kim kazandı sorusuna geri dönersek bu seçimin en önemli kazananı MHP ve Bahçeli’dir.
Tek bir miting bile yapmadan 3-5 salon toplantısı ve televizyon programıyla yüzde 11’e kapan Bahçeli…
Peki, Erdoğan kazandı mı? “Eveeet diye avazı çıktığınca bağıranlar ya da ‘ne yazık ki’ diye iç geçirenler olabilir aranızda. Ben farklı bir açıdan bakacağım.  
Hangi Erdoğan kazandı? Cumhurbaşkanı Erdoğan mı yoksa AK Parti Genel Başkanı Erdoğan mı?
Yüzde 52,5 tamam… Ama benim tanıdığım Erdoğan yüzde 42,5’i ‘başarı’ olarak görmez. Hatta meşhur balkon konuşmasında ‘parti konusunda mesajı aldık’ diyerek bu husustaki duygularını ortaya koymuştur. Parlamenter sistem hala geçerli olsaydı Erdoğan’ın yüzde 42,5’le çıkaracağı vekil sayısını 260-270 civarında olacaktı. Bu da 7 Haziran benzeri bir tabloyu zorunlu kılacak, AK Parti tek başına iktidar olduğu dönemi kapatmış, koalisyon arayışına başlamış olacaktı. Aslında şu anda da durum farklı değil. Tek fark Erdoğan’ın kiminle koalisyona gideceğinin belli olması…
Ama Erdoğan gibi iradesini tartışmaya açmaktan imtina eden ve yetki alanında başka birinin gölgesine bile tahammül edemeyen birinin gelinen noktada MHP’ye/Bahçeli’ye mecbur ve de mahkum olması onun açısından kabulü bir hayli zor bir durumdur.

-Efendim Cumhurbaşkanlığı sisteminde koalisyona gerek yok!
-Siz öyle zannedin… Yürütmenin ihtiyacı olan yasaları Erdoğan evinden getirmeyecekse tek bir vekilin bile önemli olduğu dönemi yaşayacağız.  Ve MHP, Erdoğan iktidarının küçük ortağıdır.
*
Kaybedenler listesinin başında ise son 7-8 seçimde olduğu gibi CHP ve Kılıçdaroğlu var.
Ama baskın seçim sürecinde oynadığı rol Kılıçdaroğlu’nun bu listeye yazılmasını zorlaştırıyor. Kılıçdaroğlu kaybetmiş olsa da çıkardığı aday 40 yıl sonra yüzde 30 barajını aşarak yarınlara ilişkin güçlü bir umut ışığı yaktı en azından.  Galip sayılır bu yolda mağlup misali…
Ama matematiksel açıdan tablo ortada… Yüzde 22,7!
*
Esasen kaybedenler listesinin tepesine yazılmayı hak eden biri varsa bu Kılıçdaroğlu’ndan önce Meral Akşener’dir. MHP içindeki mücadelesinden başlayarak heyecanını, azmini, direncini takdirle karşılamış olsam da partisinin kadrolaşma sürecinden vekil listelerinin şekillendirilmesine hatta cumhurbaşkanı adaylık sürecindeki kimi tutumlarına soru işareti koymamak mümkün değildi.
Neticede Akşener, Muharrem İnce’nin öne çıkışından itibaren kısa sürede kendi parti tabanından başlayarak erimeye başladı.  Ve gelinen noktada partisinin altında kalan bir lider adayı olarak koltuğunu tartışmaya açtı.
Belki de Erdoğan muhalefetinin en önemli sorunu ilk turda tek bir adayın etrafında toplanamamaktı. Abdullah Gül seçeneği içe sinmedi belki ama Akşener’in ‘ben..’ tutumu başka seçeneklerin de masaya gelmesine engel oldu. Sonuçta her ne kadar ‘millet ittifakı’ dense de her parti kendi namına çalıştığından 16 Nisan referandumundaki sinerjiyi yakalamak mümkün olmadı. İlk turdaki cephe içi rekabet Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürdü.
*
Muharrem İnce’ye gelince… Bu seçimin kazananlarından biri de odur. CHP’de üst üste iki kurultay kaybettikten sonra verilen şansı çok iyi kullandı. Hitabet sanatındaki yeteneğiyle meydanları coşturdu. Tarafsız, adil davranacağını ve toplumsal barışı sağlayacak bir cumhurbaşkanı profili olduğunu geniş kitlelere anlattı. Son 40 yılda CHP’nin ya da herhangi bir CHP’linin geçemediği yüzde 30 barajını geçip 15 milyondan fazla oy aldı. 50 güne 107 miting sığdırıp geleceğe dair önemli bir potansiyel taşıdığını gösterdi. Hiç değilse CHP tabanının yüzde 100’ünün desteğini aldı. CHP’yi eskisiyle yenisiyle birleştirdi.

CHP’nin içinde ya da dışında siyasetin yakın geleceği için Muharrem İnce kuşkusuz önemli bir figürdür. Bir zamanlar iktidarın canına okuyan muhalefet liderleri vardı Türkiye siyasetinde… Şapkasını alıp sahaya inen Demirel gibi… Meydan meydan dolaşıp iktidarı uyaran, gerektiğinde seçim sandığına mecbur bırakan… Muharrem İnce biraz öyle bir rol oynayacak gibi…
*
Hiç kuşku yok ki bu seçimin sonuçlarını her parti ayrıca değerlendirecektir. Başta AK Parti olmak üzere… Hem yerel hem genel düzeyde. Bu hiç kuşku yok ki bu seçimin sonuçları Türk siyasetinde taşları yerinden oynatacak kartların yeniden karılmasına neden olacaktır.
Örneğin İyi Parti’nin geleceği ne olacak? Lideri tartışmaya açılacak mı?
Örneğin TBMM’ye üç vekille giren Saadet Partisi nasıl bir rota çizecek?
CHP’de Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olmam diyen Muharrem İnce’nin CHP’deki geleceği ne olacak? Taban baskısı Kılıçdaroğlu’na yeni bir hamle yaptıracak mı?

HDP, 7 Haziran ve 1 Kasım’dan sonra üçüncü kez verilen ‘Türkiye partisi olma’ şansını bu kez kullanabilecek mi?

AK Parti ve MHP’nin omurgasını oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın ömrü ne kadar sürecek? Ya da milliyetçi-muhafazakar bir iktidar bloğu ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış sorunları ne ölçüde çözebilecek?

Tüm bunlar yakın gelecekte yanıtını aradığımız sorular olacaktır.

Tabi ki bu sonuçlardan 8 ay sonra yapılacak yerel seçime yansıması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Ve bundan sonraki yazı biraz bu hususun altını çizecektir.

Seçim 2018’in her türlü sonucuyla herkese hayırlar getirmesini temenni ediyorum.