GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Nisan 2018 Perşembe

Çok bilinmeyenli bir denklem!

24 Haziran kimileri için beklenen kimileri içinse baskın bir seçimin tarihi. Ekonomide önlemeyen daralmaya/dalgalanmaya, başta Ortadoğu olmak üzere bölgemizdeki fillerin tepişmesini de eklerseniz erken/baskın bir seçimin zorunluluk olduğunu düşünebilirsiniz.
ABD-Rusya çatışmasının kenarında doları/dövizi zapt etmeye çalışan Türkiye, gerek iç gerekse dış politikada alınan hatalı kararların etkisiyle savrulmaya başladı çünkü. Ve bu hayra alamet olmayan savrulmayı frenlemenin bir yolu olarak düşünülen erken/baskın seçimin dâhili sebepleri de var tabi ki.
Muhalefetin toparlanma ihtimali yani 16 Nisan akşamı oluşan siyasal fotoğrafa uygun olarak toplumsal muhalefetin siyasal bir çatıda birleşmesi için atılan adımlar…
İlaveten de ‘yüzde 51 Köprüsü’nü geçmek için kullanıldığını’ düşündüğüm MHP’deki taban kayması ve olası erime…
Vesaire, vesaire…
Olanı değil olacakları konuşmanın vaktidir.
Cumhur cephesinin sorunu yok denecek kadar az. En azından cumhurbaşkanı adayı belli…  Orada belli olmayan tek şey Erdoğan’ın birinci yardımcısının kim olacağı… Bahçeli mi Binali Yıldırım mı? Yıldırım 9 ay sonra İstanbul’a gönderilecekse Bahçeli’ye sürece olan katkısının ödülü daha erken verilebilir.
Bana göre seçimi Erdoğan kazanacaksa 1. Yardımcılığı Binali Yıldırım’ın hakkıdır.
Bahçeli’nin sürece katkısı yadsınamaz belki. Ama bu süreçte Binali Yıldırım olmak da hiç kolay değildi. Parlamenter sistemin başbakanısınız… Yani yasal açıdan erk, güç, yetki sizde… Ama kullanmıyorsunuz.
Ekipsel duruş, vefa ve güven konusunda en küçük bir yanlış yapmıyorsunuz.

Öte yandan Cumhur cephesindeki diğer sorun vekiller… Hangi vekilin yazılıp hangisinin çizileceği… Metal yorgunluğu diyerek belediye başkanlarını ve teşkilatı tarumar eden Erdoğan vekilleri bu sürecin dışında mı tutacak? Sanmıyorum. Yüzde 50-60 oranında tenkisat bekliyorum hatta. Tam da burada siyaset sahnesinin kurtlarından CHP’li bir dostumun uyarısını hatırlatayım.
Diyor ki CHP’li dostum…
Kemal Bey’e canlı yayında cumhurbaşkanı adayınız kim diye sorduklarında “Daha erken” diyordu. Anlaşılan bizim genel başkan bir erken seçim beklemiyormuş. Ancak AKP son süreçte iki kritik adım attı. Öncelikle ‘eski vekillere diplomatik pasaport’ verilmesini öngören düzenlemeyi sessiz sedasız hayata geçirdi. İkinci olarak da eski vekillerin TBMM imkanlarından mevcut vekiller kadar yaralanma hakkı tanıyan düzenlemeyi geçirdi. Kimsenin aklında, fikrinde yokken… Yani eski vekil olmayı cazip hale getirdi. Bu siyaseti iyi bilenler için yaklaşan bir baskın seçimin emarelerindendi”
Farklı bir bakış açısı! Bana göre AK Parti’de yazılan, yazılmayan kimsenin bunu sorgulama hakkı ve haddi yok. Ama yine de olası homurdanmayı azaltmaya dönük bir iç operasyon olarak dikkat çekebilirdi bu adımlar.

Erken seçim topu muhalefet cephesinin kucağında patladı desek yalan olmaz.
Cumhurbaşkanı adayı kim olacak, vekil adayı kim olacak?
Burada en hazırlı partinin İyi Parti olduğunu görüyoruz. Erken seçim açıklamasından dakikalar sonra cumhurbaşkanı adayını ilan ettiler. Seçime girer/giremez tartışmalarına aldırmadan 100 bin imza restiyle hem de…
-Efendim seçime giremeyebilirler.
Giremezlerse bu onlar için ekstra bir mağduriyet demektir. MHP içinde başlattıkları mücadeleden bu yana yaşadıkları mağduriyetler İyi Parti’nin ekmeğine hep yağ sürmüştür. Bu kez Saadet ya da Demokrat Parti saflarında girip mağduriyetin de etkisiyle daha fazla bir etki gücüne ulaşabilirler.
CHP’ye gelirsek;
16 Nisan’da oluşan toplumsal muhalefetin belkemiği sayılan CHP, çok bilinmeyenli bir denklemle karşı karşıya. Ön seçimin olmayacağı anlaşıldığı andan itibaren vekillerin ve vekil adaylarının genel başkan ve genel merkez düzeyindeki ablukası başladı. Hatta pek çok apoletlinin Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan etmek suretiyle vekillik listelerindeki yerlerini garantiye almaya çalıştığı İzmir’den bile görünüyor.

CHP bu süreçte ne yapacak?
Tüm muhalefeti tek bir çatı altında toplayacak bir sürecin kapısını mı aralayacak yoksa makul bir ittifak cephesi için mi çalışacak?
Akşener adaylığını ilan ettiğine göre CHP ya bu adaylığa ya rıza gösterecek ya da yeni bir aday önerecek.
Yeni bir cumhurbaşkanı adayı önerirse bu aday içeriden mi olacak, dışarıdan mı?
Görüldüğü kadarıyla CHP, HDP’li seçeneklere kapıyı tamamen kapatmasa da uzak duruyor. En azından ilk turda… Yine görüldüğü kadarıyla CHP Genel Başkanı, içeriden ve dışarıdan özellikle de AK Partililerin ittirmesine rağmen cumhurbaşkanlığı adaylığına sıcak bakmıyor. Çünkü Kemal Bey kendi adaylığının kısa sürede ülke genelinde bir alt kimlik/mezhep mücadelesine indirgeneceğini görüyor.
Bu karmaşık tablo CHP’nin toplumsal muhalefete önderlik etmesine de engel oluyor.
CHP az zamanda çok ve büyük işler başarmak zorunda.

Ama deyim yerindeyse aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık tablosuyla karşı karşıya…
CHP’nin Meral Akşener’i ilk turda desteklediğini varsayalım.
Akşener seçimi kaybederse CHP kendi eliyle ana muhalefeti de Akşener’e vermiş olmaz mı? Yani Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuş olmaz mı? 
İttifak çatısı kurulursa başka... Ama ittifakın olmadığı hallerde CHP, ilk turda dışarıdan birini desteklerse 2. Ekmelettin Vakası ile karşı karşıya kalabilir. Seçmeninin motivasyonu düşer.
İttifakın olmadığı halde CHP’nin yapabileceği en makul ve de doğru hamle bünyesinden iddialı bir adayla sahaya çıkmaktır. Bu turda kendi oyunun hemen tamamını alıp üzerine başka siyasi tabanlardan da oy çıkarabilecek kapasitede bir adaydan söz ediyorum.
Böylece hem ikinci turu hem de olası yenilgide siyaseten konumunu korumayı garantiler…
Böyle bir aday var mı?  Varsa kim?
Bu konuda fikrimi daha önce kaleme aldım. O nedenle bu aşamada CHP’nin sonuç odaklı düşünmesi gerektiğini hatırlatmakla yetinmek istiyorum. Dün de altını çizdim. Tüm toplumsal muhalefeti tek çatı altında toplayacak güçlü bir aday ve güçlü bir ittifak çatısı en doğru, ideal olanıdır. Ama bu mümkün olmuyorsa CHP’nin sağlıklı bir B planı yapması kendi siyasi geleceği şarttır.