GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Mayıs 2018 Cuma

Muharrem İnce hamlesi…

Türk siyaseti önemli bir sürecin göbeğinde…  
24 Haziran Türkiye için bir dönüm noktası olabilir.
Kimi için tünelden önceki son çıkış… Kimi için yeni bir dönemin miladı.
Aslında bugünkü siyasi fotoğrafın deklanşörüne 16 Nisan 2017’de basıldı. Hatlar, saflar o gün netleşmişti. Yüzde 51’i MHP’nin dahası Bahçeli’nin desteğiyle bulan Erdoğan bu fotoğrafı kalıcı kılmak için o günkü birlikteliği ‘Cumhur ittifakı’ adıyla kurumsallaştırdı.  Doğrusu tabanı her geçen gün İyi Parti’ye kayan Bahçeli’nin de yüzde 51’e muhtaç olan Erdoğan’ın da başka şansları yoktu.
Erdoğan 16 Nisan’da tabanını ikna ettiği Saadet’i de bu fotoğrafın içine alabilmek için çok ter döktü. Ancak Temel Karamollaoğlu’nu ikna etmeyi başaramadı.
Son sürecin en önemli aktörü kuşkusuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Kim ne derse desin son sürecin en çok konuşulanı, gündem belirleyeni, sağ gösterip sol vuranı, gerilerden gelip maç çevireni CHP Lideri Kılıçdaroğlu’dur. Önce baskın seçime girip girmeyeceği YSK’nın/Erdoğan’ın inisiyatifine kalan İyi Parti’ye 15 arkadaşını göndererek ardından ‘sıfır baraj hamlesi’ olarak da tanımlanan geniş tabanlı ittifak önerisiyle gündemi belirlemeyi başardı.
Başta Erdoğan olmak üzere AK Partililerin “minder davetini” savuşturup rakibi Muharrem İnce’yi aday çıkarması da önemli bir siyasal hamle olarak kayda geçti.
Kılıçdaroğlu bir süredir CHP’nin adayı için “Polemiğe girmeyecek, kavgayı ben yapacağım, ekonomi bilecek” gibi ifadeler kullanıyordu. Haklı olarak bu tanımlara çok da sığmayan Muharrem İnce de nereden çıktı diye sorabilirsiniz.
Tabi ki siyasette sağ gösterip sol vurmak bu gibi dönemlerde şarttır. Belki Kılıçdaroğlu’nun aklındaki ilk isim Muharrem İnce de değildi. Ama Kılıçdaroğlu için Muharrem İnce seçeneği pek çok açıdan bir zorunluluktu, mecburiyetti.
Nasıl mı?
Öncelikle Muharrem İnce tabanın gönlündeki isimdi. Yani anketlerden çıkıyordu.
Sadece bu dönem de değil… Kılıçdaroğlu’na rakip olduğu kurultay süreçlerinde de bu durum böyleydi. Yani CHP tabanının adayı Muharrem İnce iken delegelerinin adayı Kılıçdaroğlu olmuştu.
CHP lideri bu gereği bal gibi biliyordu.
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nu İnce’ye mahkum eden bir diğer seçenek de 15 vekil göndererek yolunu açtığı İyi Parti ve Meral Akşener gerçeği idi.  
Kemal Bey demokrasi adına doğru ancak CHP siyaseti adına riskli bir adım atmıştı çünkü.  
Ortak aday turlarında adaylıktan çekilmeyeceğinin altını çok net bir şekilde çizen Meral Akşener’in CHP adayını ilk turda geçme ihtimali, CHP’nin evdeki bulgurdan olma ihtimalini de beraberinde getiriyordu.
Evet, 24 Haziran’da kimin kime oy vermeyeceği belli olabilir. Ama muhalefet cephesinde kimin kime oy vereceği siyasi açıdan kartların yeniden karılmasına yol açacaktır. Yani Kılıçdaroğlu’nun göstereceği yanlış bir aday CHP’yi ana muhalefet koltuğundan da edebilirdi. Yani evdeki bulgurdan…
Erken bir yorum olabilir ama Kemal Bey’in Muharrem İnce hamlesiyle öncelikle mevcut konumunu korumayı düşündüğünü hatta bunu başardığını söyleyebiliriz.
Yani Kılıçdaroğlu İnce’yi Erdoğan’dan önce Akşener’in karşısına çıkarmıştır. Çünkü son iki yıldır elimizdeki tüm veriler İnce ile Akşener’in birbirine çok yakın bir seçmen tabanına hitap ettiğini gösteriyor. Bilhassa Batı’da…
CHP’den İyi Parti’ye oy kaymasını saptayan, yanlış bir adayda Akşener’in kendi tabanından alacağı oyu gören Kılıçdaroğlu’nun Muharrem İnce hamlesinin siyaset bilimi açısından doğru olduğu ortada.
İnce ile Akşener’i birbirine yakın aday yapan faktörlere gelirsek;
İkisi de suyun öte yanından… Yani Balkan-Rumeli kökenli.
İkisi de yeni, iddialı, özgüven sahibi…

İkisi de demokrat, ulusalcı, milliyetçi tabana hitap ediyor.

Ayrıştıkları nokta ise;
İnce’nin Kürt kökenli seçmeni ikna etmesi Akşener’e göre daha kolayken Akşener’in muhafazakar-milliyetçi gurubu ikna etmesi İnce’ye göre daha kolaydır.

Öte yandan Kemal Bey’in olası bir kayıpta Muharrem İnce’nin parti başkanlığı için kendisiyle yarışma ihtimalini de göz önüne almış olması mümkündür.  Daha önce iki kez bileğini büktüğü İnce’yi bu çerçevede mevcut delegeyle alt edeceğini hesaplamış da olabilir.

Kemal Bey Muharrem İnce hamlesiyle hem tabanının, seçmeninin dediğini yapmış hem CHP’den ciddi bir oy alması mümkün görünen Meral Akşener’e karşı önlem almış hem hitabet, belagat açısından Erdoğan’a denk bir rakip çıkarmış hem de ikinci turda Kürt kökenli seçmene daha sıcak gelebilecek bir adayı bulmuş oldu.  Yani bir taşla üç-dört kuş birden vurdu.

Keşke Muharrem İnce böylesine önemli bir yarışa CHP genel başkanı olarak katılsaydı demeden edemiyorum.  En büyük handikabı budur.
Erdoğan ve çevresinin “CHP’ye genel başkan olamadın… Türkiye’ye cumhurbaşkanı olmaya çalışıyorsun” dediğini duyar gibiyim…
Keşke CHP delegesi o gün “Seçilirsem cumhurbaşkanı adayıyım” diye bas bas bağıran Muharrem İnce’ye kulak verseydi.
Muharrem İnce bugün Erdoğan karşısına daha güçlü bir aday olarak çıkabilirdi.
Keşke Kemal bey bugün yaptığını o gün yapıp İnce’nin genel başkanlık yolunu açıp bugün partinin başına dönmeyi düşünebilseydi.  

İnce’nin ikinci handikabı ise; yönetebilirlik algısının düşük olmasıdır.
Tamam, parti yönetiminde tecrübeli olabilir. Kıdemli bir vekil, 36 yıllık CHP’li ve de çok iyi bir hatip  olabilir. Ama devlet yönetiminde tecrübesi eksiktir.  Bütçeli bir kurumu yönetmemiştir.
Uzunca bir süredir sandığa korkularını atan Türk seçmeni için siyasi ve ekonomik kriz beklentisi, 24 Haziran’da da iradelerine yön verecektir.  
Kutuplaşma ikliminin etkisinde olmayan ve sonucu belirleyecek olan seçmen son düzlükte güzel, etkili konuşana değil ülkeyi ekonomik ve siyasi uçurumun kenarından kimin alacağına bakarak güven duygusuna yenik düşecektir.  
İnce ya da Akşener’e naçizane tavsiyem Erdoğan’a laf yetiştirmeyi bırakıp ekonomi programına, kadrosuna ağırlık vermeleridir. “Ekonomiyi bu kadrolarla şu şekilde yöneteceğim ve Türkiye eskisinden daha iyi olacak” şeklinde bir algıyı karşıya geçirebilirlerse Erdoğan’a karşı şansları olabilir. Aksi halde siyasi tarihe iyi konuşan, cesur siyasetçiler olarak geçerler. Hepsi bu. Unutulmasın. Tarih ikincileri yazmaz…
Bu çerçevede 24 Haziran’daki asıl mücadelenin İnce ile Akşener arasında olacağını, Erdoğan’la yarışın 8 Temmuz’a kalacağını söyleyebiliriz.  İnce ile Akşener arasındaki yarıştan kimin galip geleceği bir başka yazının konusu olsun.