GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
8 Kasım 2019 Cuma

Hep yedik o yağmurları kafamıza!

Yaşasaydı, dün 48’inci yaşını kutlayacaktı…

Karadeniz’in asi çocuğu…

Bugün, yaşı 40’a yaklaşanlar…

“Şair Ceketli Çocuk” diye bilinen Kazım Koyuncu’nun…

İsyankar şarkılarını hiç unutmadı…

Bir “7 Kasım”da…

Henüz 33 yaşında, en verimli çağında…

Amansız hastalığın pençesinde son nefesini verdi…

Günleri sayılıyken bile…

“Hep yedik o yağmurları kafamıza…” diyerek…

Hastalığı ile gırgır geçiyordu…

Şarkılarını mırıldanırken veda etti sevenlerine…

Aradan 14 yıl geçti…

Lazca şarkıları, besteleri hala dillerden düşmüyor…

***

Neden ölürken bile…

“Hep yedik o yağmurları kafamıza!” demişti?

“Çernobil Faciası”nı hatırlatsın diye…

***

Kazım Koyuncu…

Henüz 15 yaşındaydı…

Rize’nin Hopa İlçesi’nde yaşıyordu…

Yedi kardeştiler…

Takvimler 26 Nisan 1986’yı gösteriyordu…

Ukrayna'nın kuzeyinde, Kiev yakınındaki…

Çernobil Nükleer Santrali’nde korkunç bir patlama yaşandı…

O patlama…

İkinci Dünya Savaşı’nda…

Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarını…

Tam 200 kat aşan bir etki yarattı…

Bırakın, santralde enkaz kaldıranları…

Aylar sonra yardıma gelenler bile hayatını kaybetti…

Türkiye’nin de dahil olduğu yakın coğrafya…

On yıllar boyu sürecek ölümcül bir felaketin pençesine düştü…

Radyasyon taşıyan yağmurlar…

Karadeniz kıyılarını perişan etti…

Tarım ürünleri toplandı…

Bazıları depolara kaldırıldı; bir kısmı gömüldü…

Dönemin ticaret bakanı…

Canlı yayında çay içerek radyasyona meydan okudu!

Karadeniz’de hamileler etkilendi…

Özürlü çocuklar dünyaya geldi…

Gerçekler hiç bir zaman açıklanmadı…

Yurt dışına fındık satamayınca…

Radyasyonlu ürünleri bütün Türkiye tüketti…

Yöre halkına göre…

Nezle olur gibi kanser oluyordu insanlar…

***

Belki inanmayacaksınız ama…

Felaket Bölgesi’nden…

On binlerce kilometre uzaktaki Amerika Birleşik Devletleri bile…

Önlem almak adına…

“1980-1996 arasında Türkiye’de beş ay geçirenler kan bağışlayamaz…" yasağını getirdi…

***

O sırada henüz ortaokul öğrencisi olan Kazım Koyuncu…

Nereden bilebilirdi ki…

En fazla 18 yıl ömrü kaldığını?

***

7 Kasım 1971’de Artvin Hopa’da doğdu…

Aklı fikri müzikteydi…

20’li yaşlarda ailesinden helallik aldı İstanbul’a taşındı…

Amatör rock müzik yapmaya başladı…

24 yaşına geldiğinde bir “ilk”i gerçekleştirdi…

“Laz Müziği”ni rock müziği ile birleştirerek kendi tarzını yarattı…

İlk albümünü ertesi yol çıkardı…

Kıyamet gibi ilgi gördü…

Hastalığını öğrendiği yıl yaptığı “Hayde” ile resmen patladı…

Artık, bi’konserden diğerine koşuyordu…

TV dizisi “Gülbeyaz”da seslendirdiği şarkılarla efsaneleşti…

2004 yılının sonlarında “kanser” olduğunu öğrendi…

Hayatla dalga geçer gibiydi…

Babasına bile…

“Çok fiyakalı bir hastalığa yakalandım…” diyordu…

Bi’sözü daha var kanserle ilgili; çok ilginç:

“Hayatım boyunca Türkiye’deki sistemle mücadele ettim… Sonunda fark ettim ki; sistemle kanser aynı şey…”

Çok genç olmasına karşın…

Hayatı su gibi içmiş, görmüş geçirmiş bir Guru gibi konuşurdu…

Mesela…

“Birbirimizi anlamamız için aynı dili konuşmamıza gerek yok… Ezildikten sonra hepimiz aynı şarabız…” derdi…

***

Doktorlar, “Kendini fazla yorma…” dese de…

Konserler vermeye devam etti…

Son kez Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde sahneye çıktı…

Gençlerle son kez buluştu…

Horonlar tepildi, bir ağızdan şarkılar söylendi…

Ama…

Bi’daha mikrofonu eline alamadı…

25 Haziran 2005’te…

Hastane’de hep “ti’ye aldığı” bu dünyaya veda etti…

Ve…

Herkes biliyordu ki…

Karadeniz’in Sesi de “Çernobil Kurbanı” olmuştu!

O, artık şarkılarında yaşıyor…

***

Bitiriyoruz…

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun…

Dört ay önce; ölüm yıldönümünde…

Kazım Koyuncu için…

Sosyal medyada paylaştığı satırlarla:

“Karadeniz’dir, hırçınlaşır, durulur; hüzünlenir, sevinir… Hep güzeldir, hep umut dolu… Şair ceketli çocuk, seni özlemle anıyorum...”

***

Bunları neden yazdım?

Ispanak’tan hastanelik olduğumuz şu günleri de…

Vakti, zamanı geldiğinde…

Çernobil kurbanı Kazım Koyuncu’yu unuttuğumuz gibi…

Unutacağız; bu kesin…

Nokta…

 

Sonsöz: “Birkaç aylık ömrün var… Soruyorsun kendine, ne götürmek istiyorsun? Para yok, zaten işine yaramaz… Can kalıyor elinde… Can nedir? Uyur, gözünü kapatır gidersin… İyi ki, mülkiyetten bu kadar uzakmışım… Şimdi gitmemem için, asla ölmeyi düşünmemem için bir sebep var… Acayip bir sevgi var… / Kazım Koyuncu…”