GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
19 Nisan 2020 Pazar

Budalalık ve ikiyüzlü ahlak

Gündelik hayatın en seçkin mecralarından en ücra köşelerine kadar, budalalığın öne çıkışının ve ikiyüzlü ahlakın yükselişinin eş zamanlı olması, bir tesadüf müdür?

Geçen yüzyılda, insan/para ilişkisinin tüketim/ihtiyaç bağlamından koparılması ve tüketimin kendisinin bir ihtiyaca dönüşmesi sonucu, insanın tüketimden tükenişe yolculuğu başladı.

Zeki ve akıllı olmak ile kurnaz ve budala olmak arasında gidip gelen insan, para ve tüketim döngüsünde, kurnaz ve budala olmayı seçti. Sistemin sunduğu nimetlere sınırsızca sahip olabilmek için, tabiri caizse salağa yattı…

Salgın günlerinde ibretle fark ediyoruz ki sistemin akıl ve ilkeleriyle hareket eden her kişi, her kurum, her kuruluş, her firma; kar edemediği andan itibaren insanlığından çıkıyor.

Bütün vaatler, bütün güzel sözler ve yardımseverlik gösterileri, parası kadar anlamlı… Her keseye uygun iyilik gösterisi…

İnsanlık, herşeyin “parası kadar değerli” olduğu bir dönemin sonuna, mecburiyetten geldi.

İnsanın parası kadar karakterli, parası kadar iyi, parası kadar dürüst, parası kadar erdemli, parası kadar ahlaklı, parası kadar vicdanlı olduğu rezil bir çağın son tanıklarıyız.

Bu çağda, yalandan ve paradan daha yüce bir değer hiç olmadı.

Toplumsal maliyet, sınırsız kar motivasyonu toplumsal yararın önüne geçince, yok sayıldı.

Dört işlemi bilen yürüdü gitti… Kaça geldi, kaça gitti, ne kazandırdı gibi ilkel sorular, “başarılı” hayatın anahtarı oldu. İnsanın değeri parayla ifade edildi.

Sosyal devleti mümkün kılan ekonomideki “fazla” yok edildi. Toplumun en temel ihtiyaçlarını yerine getirmeyi yük addeden liberal akıl, devletin para eden kurum ve kuruluşlarını özelleştirerek, toplum yararını gözeten devlet/kamu dengesini yerle bir etti.

Gerçek yürüyor; İnsanlık, servetlere çökmek ile güçlü olmak arasında bağ kuranlarla gidilecek yolun sonuna geldi. Haydutluk da artık çare değil.

Yeryüzü nimetlerine ve servetlere çökmek, kurnaz ve aptal olmayı gerektiriyor. Aptalların bunu anlama ihtimali yok; Gel gör ki hayat anlıyor. Ve dönüp hesap soruyor.

Günü geldiğinde, yanlış yaşanmış zamanların hesabını hayat mutlaka soruyor.

Yine öyle oldu, yalan ve riya dolu bir çağın ardından, cehenneme çevirdiğimiz hayatın hesabını veriyoruz veya veremiyoruz. Tarihsellik yüzyılda bir kısa devreye yol açıyor.

Bütün budalalığımız ve riyakârlığımızla kıskıvrak yakalandık. Vasatların gösterisi elan sürüyor.

Görüntü ve gürültüden ibaret lanet yüklü bir çağın orta yerinde, şaşkın ve ürkek, bekliyoruz.