GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
3 Nisan 2020 Cuma

Sokakta özgürlük vardı…

Covid-19’un yol açtığı salgın insanlığı tehdit etmeye başlayınca, halkı evlerine kapatma derdine düşen yönetimler, salgının boylarını aştığını görmüşlerdi. Halk sağlığını yeterince ciddiye almayan yönetimler, çaresizdi. Virüsün kol gezdiği sokaklarda tam bir suçüstü durumu vardı. Ve muktedirleri korkutan soru her an sorulabilirdi;

“Ülkeyi yönetmeniz için sizi iktidar yaptık, siz ise temel insan hakkı olan sağlığı bile metalaştırdınız. Bir salgın çıkıyor, ticari işletmelere dönen hastaneler havlu atıyor. Büyük karların gerçekleştiği ilaç sanayi karşıdan bakıyor. Bu ahvalde, size neden iktidar verelim?”

Sorulmasından korkulan soru buydu. Sadece ülkemizde değil, Avrupa’da ve ABD’de veya başka ülkelerde de halkın bu soruyu sormasından korkuluyordu.

İtiraf edilen gerçek bütün çıplaklığıyla ortada; Toplumun yaklaşık %70’i virüsten etkilenebilir, sağlık sisteminin altyapısı bunu kaldıramaz.

Oysa yeryüzünün efendileri, “herkes için sağlık” şiarını ciddiye almış olsalardı, şu anda, bu ölçekte bir felaket yaşanıyor olmayacaktı. Onlar ise yeryüzünü paylaşmanın peşinde… Bu da meselenin ayrı boyutu…

Kanımca, asıl mesele, sistemin yeniden dengeye dönmeyeceği anlaşılmış olduğundan, hazır virüs gelmişken, sanki virüse sıkıyönetim misyonu yüklediler... Herkesi evlerine bir şekilde kapatarak adeta dünya ölçeğinde sıkıyönetim ilan edildi.

Dünya’ya da askeri darbe mi yapılır? Ama bir virüs darbesi pekâlâ mümkündü. Yapıldı da…

Ülkeleri yöneten iktidar gruplarının hepsi aynı gemide… Uluslararası sistemde yaşanan derin kriz hepsini koltuğundan edebilirdi; Neyseki virüsle gelen kriz, mazeretleri oldu.

Nitekim salgının hemen yanı sıra, ekonomik kriz sırada bekliyor. Ekonomik, siyasal, sosyal bunalım art arda sökün edecek.

Uzmanlar, ekonomide çok kritik gelişmelerin olacağını şimdiden söylemeye başladılar. İnsanlığı, yaklaşan sosyoekonomik çöküşe hazırlıyorlar.

Dahası Erdoğan, TV konuşmalarında, kurulacak yeni Dünya düzeninden söz etmeye başladı.

“Her şey alınır satılır, hayat çarşı pazar” anlayışı duvara çarptı. Tüket ki mutlu olasın kafası, kendi değersizliğinde boğuluyor. Ve tükettiğimizin, hayatın ta kendisi olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye başladık.

Bu salgın elbet bitecektir. İşte o zaman, yeniden sokağa çıktığında, insanlık bu yaşatılan kâbusun hesabını ya soracak, ya da bir kere daha dizleri üstüne çökecek.

Sosyal devleti yük gibi gören, tuttuğunu özelleştiren, kamu kaynaklarını “yağma Hasan’ın böreği” kafasıyla kullanan zihniyet, salgında yaşanan büyük sıkıntıların nedenidir.

Ne ki, sorumlular, “zor zamanda kurtarıcı rolünde”, koltuklarını sağlama almak için algı operasyonları yapmaktan geri durmuyorlar.

Kapitalist sistemde, insanlığın “olmak” yerine “sahip olmayı” tercih ettiği rezil bir dönem muhtemelen sonlanıyor.

Doyumsuzluk, bencillik, riyakârlık, budalalık ve vicdani yoksunluk, bu dönemi anlatan anahtar sözcükler olacak…

Salgından sonra yeniden sokaklara çıktığımızda, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmamalı...

Eğer yaşadıklarımızdan ders aldıysak, sokaklardan yükselen özgürlüğün bağrında, hayatlarımıza sahip çıkacağız.