GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
30 Haziran 2010 Çarşamba

Yüksel ve Karabağ’’dan önemli mesajlar

İzmir Ticaret Odası (İTO) Başkanı Ekrem Demirtaş’’ın CHP Genel Merkezi’’ne yaptığı ’‘tebrik’’ ziyaretini ele almıştık son yazıda...’¶

Ve ziyarette İTO’’nun en kıdemli CHP’’lisi PM Üyesi Alaattin Yüksel’’in yokluğunu yorumlamış, Yüksel’’in eski rakibi Demirtaş’’ı bu önemli temasında yalnız bırakmasının olası nedenleri üzerinde durmuştuk. Yazıyı kaleme ararken, bu önemli ziyarette olmayışının nedenini sorgulamak için aradığım ama ulaşamadığım PM Üyesi Alaattin Yüksel ile gece yarısına doğru konuştuk.
İlk sorum İTO Başkanı Ekrem Demirtaş’’ı neden yalnız bıraktığına dönük oldu haliyle’…
Yanıtı çok netti’… ’‘Benden habersiz planlanmış bir programdı. Oysaki, PM üyesi meclis üyesi olarak bu temasın benden habersiz planlanmaması gerekirdi. O nedenle katılmadım’”
Bu yanıt üzerine diyecek söz bulamadım tabi ki. Yüksel’’i bulmuşken bırakır mıyım? İzmir’’deki kongre sürecine dönük sorularla devam etti sohbetimiz.
İki dönem İzmir’’de il başkanlığı yapan, 2002’’de 16 milletvekilinin Ankara’’ya gönderilmesinde, 2004’’te Piriştinalı zaferde ’‘il başkanı’’ olarak payı olan Yüksel’’in, Baykal’’la 2005 kurultayı öncesi ters düşüp, görevden alındığını biliyoruz.
O dönem Zülfü Livaneli’’yi aday çıkarmaya çalışan kadronun başını çeken Yüksel, daha önce kendisinin de imzasıyla onaylanan CHP tüzüğüne takılmış, Livaneli’’yi aday yaptıramadığı gibi bu girişimini kellesiyle/koltuğuyla ödemişti.
Kuşkusuz ki PM Üyesi Yüksel’’i İzmir için önemli bir siyasi figür yapan faktörlerden biri de Piriştina’’nın vefatından sonra Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde oynadığı kritik roldü.
2004 yerel seçimlerinde Hemşerisi, İl Milli Eğitim Müdürünün çekilmesiyle boşalan Bornova Belediye Başkan adaylığına yakın dostu Aziz Kocaoğlu’’nun seçilmesinde oynadığı kritik rol, Baykal’’ın gözünden/gönlünden düşen Yüksel’’i kentin siyasi gündeminden hiç düşürmedi.  
Kimi zaman ’‘çoban ateşi’’ girişimiyle, kimi zaman mahallesinden delege seçilemeyişi ile de olsa kent gündeminden düşmeyen Yüksel, Genel Başkan adayı Livaneli’’nin CHP’’den ayrılışından sonra, potansiyel bir lider adayına dönüşüyordu adeta.
Nitekim, Küba ziyareti sırasında görevden alınan Yüksel’’in yurda/kente dönüşünde havalimanında toplanan kalabalığın önünde yürüyen Kocaoğlu, Baykal ve yönetimine ateş püskürmüş, bu anti demokratik tutumun hesabının sorulacağını haykırmış, yakın dostu, siyasi kariyerini borçlu olduğu Alaattin Yüksel’’in kanının yerde kalmayacağının (tabi ki siyaseten) garantisini vermişti.
Tüm bunlar beş yıl öncesinde yaşanmış, hafızaların tazelenmesi için tekrarlanmış gelişmeler.

**

Gelelim bugüne’… İlçe kongreleri sürecinde Alsancak Mahallesi’’nde genel merkezce alınan önlemler yüzünden yine delege olamayan Alaattin Yüksel, Baykal’’ın gidişiyle birlikte çıkarılan aftan yararlanan ilk isimlerden biri olarak çıkıyordu karşımıza.  
Tabi ki siyasette ekip, dostluk ve vefa örneğini birlikte ortaya koyan Aziz Başkan’’ın katkılarıyla’…
Aziz Başkan, beş yıl önce il başkanlığını kurtaramadığı dostu Yüksel’’i, PM Üyesi olarak daha üst bir noktadan siyasete sokuyordu bir bakıma.  
Bir bakıma da ’‘siyasette vefa yoktur’’ diyenlerin yüzünü kara çıkarıyordu. Tabi ki Yüksel’’in MYK beklentisi gerçekleşmedi. Kocaoğlu’’nun ricası da yeterli olmadı belki’… Ama İzmir’’in PM Üyesi olarak kaldığı yerden devam ediyor siyasetine Yüksel. Ve iddiaya göre eski ekibini diriltiyor.  
Hatırlatma babındaki bu kadar bilginin ardından gelelim asıl meseleye’…
İzmir’’de, 27 Şubat il kongresinde uğradığı demokratik haksızlığı tamir etmek için önümüzdeki günlerde harekete geçmesi beklenen Sav ekibiyle çatışacak mı Yüksel?
Ve de Kocaoğlu..?
Yani, PM üyesi olur olmaz, ayağının tozuyla geldiği İzmir’’de, Deniz Baykal’’ın, kongre sürecinin galibi Rıfat Nalbantoğlu’’nu kenara çekip, Sav ekibini tıraşlamak için atadığı, 27 Şubat’’ta da metazori seçtirdiği Bulgun’’un görevden alınma ihtimaline karşı başkaldırı niteliğinde bir açıklama yapan Yüksel’’in bu konuda ne düşündüğü önemli.

***

Çünkü, Yüksel’’in tek başına bir siyasetçi olmadığı/olmayacağı da aşikar. Hatta, tasfiye edilen, gidecek yeri, kimi kimsesi kalmayan Baykal yapısıyla ittifak yapıp, İzmir’’de Sav ekibine karşı başkaldırıya niyetlenmesi de olası.
Yüksel-Kocaoğlu ikilisinin sabah saatlerinde Kültürpark’’ta, hafta sonlarında Doğal Yaşam Parkı’’nda bisiklet turuna çıkmaları bile siyaseten olacakların habercisi bir bakıma.
Kurultay sonrası ayaklarının tozuyla il yönetimini ziyaret eden PM Üyesi Yüksel’’in, ’“Biz sizi görevden almak için seçilmedik’” sözünü/demecini hatırlatıp, bu konudaki tavrının değişip değişmediğini sordum tabi ki.
Aldığım yanıt yine netti. ’“Görevden alınan bir il başkanı olarak, seçilmiş bir yönetimin görevden alınmasına hala karşıyım’”
Peki, ’‘Diğer yöntemler’’ demek istiyorum (İmza toplayıp olağanüstü kongre sürecinin başlaması ve istifa müessesini hatırlatarak)
Sözümü tamamlayamadan Yüksel devam ediyor’…
’“Tabi ki imza toplanır, demokratik yöntemlerle olağanüstü kongre olursa başka’” diyor,
ve ekliyor: ’“O sürece girilirse kimin aday olacağı, kimin seçileceği belli olmaz. İmzalar toplansın, görelim, bakalım’”
27 Şubat sürecinin demokrasi mağduru, kurultay sürecinin PM üyesi, Sav ekibinin siyasi namusu Rıfat Nalbantoğlu’’nun il başkan adaylığına sıcak bakmayan Yüksel, kendi adaylığı yönündeki soruma da , ’“Eğer il başkanı adayı olmayı düşünsem PM’’ye girmezdim, kesinlikle düşünmüyorum’” diyerek Nalbantoğlu’’na sıcak bakmama gerekçesini anlatıyor bir bakıma.
’“İmza toplanır, olağanüstü sürece girilirse kim aday olur, kim seçilir belli olmaz’’ diyerek net bir mesaj veren, bir bakıma bu süreci başlatacağı hatta başlattığı iddia olunan Sav ekibine gözdağı veren Yüksel, ’“İl başkanı olacaksa neden PM’’ye girdi’” diyerek bu ekibin adayına da taş koyuyor.
Anlaşılan o ki, İstanbul’’daki Gürsel Tekin sürecini andıran gelişmelere gebe İzmir. Şu anda satranç hamleleri yapılıyor. Kocaoğlu-Yüksel ikilisinin İzmir’’deki kongre sürecini özellikle de 27 Şubat il kongresini demokrat bulduklarını sanmıyorum.
Eğer öyle sanıyorlarsa, demokrasi anlayışlarını gözden geçirmeliler’… Bulgun yönetiminin görevden alınmasına karşı duruşlarına ise iki önemli neden bulabiliyorum.
Birincisi, Kocaoğlu’’nun referansıyla il yönetimine giren 4-5 adet yönetici. İkincisi de Nalbantoğlu’’nun başkanlığında yürütülecek genel seçim sürecinde, istenilen sonucu alamama kaygısı olabilir.
Arkasında Baykal gücü kalmayan, koltuğunu kurtarmak için Kocaoğlu-Yüksel ikilisine yaklaşıp, bir nevi siyasi sığınma beklentisinde olan Bulgun’’un yerine Genel Sekreter ekibiyle etle tırnak olan Nalbantoğlu’’nun oturması, siyaseten bu ikiliyi korkutabilir.  
Eğer tüm bu gelişmeler yaşanır, Yüksel’’in liderliğindeki ekiple Sav ekibi kapışırsa maçın sonu belli aslında.
Her ne kadar Büyükşehir gücünden söz edilse de gelinen noktada Sav’’ın siyasi gücü, tartışma götürmez noktada. CHP’’de bu saatten sonra Sav’’a rağmen siyaset dizaynı zor değil çok zor.   
Böyle bir çatışma, Yüksel’’in vekil adaylığına, Kocaoğlu’’nun da üçüncü dönemine mal olabilir.  
Ama benim gördüğümü Yüksel ve Kocaoğlu’’nun da gördüğünden eminim. Yani çatışma beklentisinde olanların hayali suya düşebilir.   
 
**

Uzun oldu yine biliyorum ama sıcak gelişmelerden birini daha yorumlamak gerekiyor şimdi.
Bayraklı’’daki Hasan Karabağ operasyonunu’…
Başkan Karabağ, bir yıl önce atadığı siyasi başkan yardımcısı Hamza Işık’’ı ani bir kararla görevden aldı.
Atayan da görevden alan da Karabağ’’dı’… Ama kıyamet koptu, koparıldı. Işık’’ın Alevi Dedesi olduğundan hareket eden bir yapı, Karabağ’’ın camilere yakınlığından dem vurarak, görevden almanın bir Alevi kıyımı olduğunu anlatmaya, dahası bir kaşık suda fırtına koparmaya çalıştı/çalışıyor.  
Görevden almanın icraya dönük, işleyişteki sıkıntılardan kaynaklandığını, yeni kurulan belediyede kadro hareketlerinin bu açıdan olası ve de normal olduğunu anlatsa da Karabağ, anlaşılan o ki yeterli olmuyor. 2 Temmuz Sivas Katliamı’’nın yıldönümü için görkemli bir anma töreni planlayan Başkan Karabağ, iki noktaya dikkat çekilmesinden yana’…
 
1-Tasarrufun 2 Temmuz’’dan önce yapılması’…
2-İzmir’’de siyasi başkan yardımcısını görevden alan tek belediye başkanı olmasını’…
 
Alevi kıyımı iddiasının görevden almanın 2 Temmuz sonrasına bırakılması halinde güçlenebileceğini anlatan Karabağ,  ’“2 Temmuz’’daki Alevi Kıyımı’’nın yıldönümünü en iyi şekilde anacağız. Ateşe verilen aydınlarımızı unutturmayacağız’” derken, görevden almanın işleyişe dönük sıkıntıları gidermek amacıyla yapıldığını anlatmaya çalışıyor.
Hamza Işık’’ın görevden alınmasıyla mezhebinin ilgisi olduğuna kesinlikle inanmıyor, katılmıyorum.
Ve bir noktada daha çok haklı’…
İzmir’’de siyasi başkan yardımcısına dokunan/dokunabilen tek başkan Karabağ’…