GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
21 Eylül 2012 Cuma

Türkiye, artık bildiğimiz Türkiye değil

Kemal Kılıçdaroğlu, asılışlarının 51. yılı nedeniyle Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun mezarlarını ziyaret ederek ezberleri bozmuş.
Bu ülkede olan biteni anlamakta artık gerçekten çok zorlanıyorum.
Bu idamları savunan kaç CHP’li var ki, ezberler bozulsun! Olsa olsa, 27 Mayıs askeri müdahalesine elan devrim demeyi sürdüren bir avuç şaşkın vardır. Onların bile idamları savunduğunu zannetmiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinin haber değeri, halkın oylarıyla göreve gelmiş devlet adamlarını ipe götürenleri kınamakla sınırlı kalmalıydı.
 
Ne hazindir, islamlaştırma politikaları sonucu, o tanıdık, bildik Türkiye’den neredeyse eser kalmadı. Bu ülkeye giderek yabancılaşan bu Cumhuriyet’in yurttaşları, kendini ifade edecek siyasal kanallara artık sahip değil. O yurttaşlar ki, CHP’nin %26’lık oy tabanını oluştururlar.
CHP’nin “Deve desen deve değil, kuş desen kuş değil” misali politikaları, “Endişeli Türkler”in kaygılarını eni konu artırmış durumda.
Demem o ki, Kemal Kılıçdaroğlu ezberleri değilse de sinirleri bozmaya başladı. Herkes Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarını merak eder oldu.
Ülke, sol ilkelere dayalı siyaset yapacak doğru dürüst bir parti ararken, CHP, oldum olası merkez sağın partilerine oy veren mütedeyyinlerin peşine düşmüş, “gözlerimin içine bak ne kadar sağda durduğumu anlarsın” diyerek sağdan oy devşirmeye çalışıyor. “Hem nalına hem mıhına” siyaset anlayışıyla daha çok bekler. Oyları %20’ye düştü.
 
Saçmalamak siyaset yapmak ise, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset erbabı bunu çok iyi beceriyor. Hele hele Davutoğlu saçmalamaya başladığında, insan dehşete düşüyor. Davutoğlu, aklına geleni, işine geldiği gibi söylüyor veya söyletiyorlar; Ulus devletle hesaplaşma zamanı gelmiş. Batı’da feodalite sonrası ortaya çıkan küçük devletlerin birleşmesiyle oluşan ulus devletlerin varlığı mantıklıymış. Ne ki, Osmanlı İmparatorluğu dağılınca ortaya çıkan ulus devlet çok sayıda etnisite ve din grubunu içine alarak yok etmiş… Tarihe yamuk bakmak böyle bir şey olmalı.
Türkiye’nin AKP iktidarınca değiştirilen doğu politikaları duvara dayanmış durumda. Uluslararası sistemin öngördüğü yeni Ortadoğu yapılanmasına göre hareket eden AKP iktidarı, üniter devletin etkisizleştirilmesi ve federal sistemin önünün açılması için ülkenin destabilize edilmesine adeta göz yumuyor. Türkiye adım adım laik Cumhuriyet’ten ve üniter devletten uzaklaştırılıyor.
 
Ülkeyi İslamlaştırmanın adı, demokrasi oldu. Din gruplarının ve etnisite gruplarının kamusal yaşamı baskı altına alması, insan hakları mücadelesi oldu.
Ortadoğu’nun rutini olan bölgesel savaşlar Türkiye’nin doğu sınırlarına dayandı; Hakkari’de, Bingöl’de silahlar hiç susmuyor. Türkiye artık Ortadoğu denen Gayya kuyusunda. Hakkari’den, Bingöl’den, Hatay’dan İzmir’e uzanan yeni bir Barbar işgalinin ayak sesleri kulaklarımızı tırmalamaya başladı.
 
Toplum çok gergin, sular yükseliyor, baraj duvarları bu tehlikeli yükselişi görmemizi engelliyor, fakat duvarların yıkılması yakındır. Hepimizin altında kalacağı felaket günleri hızla yaklaşıyor.
Cumhuriyet bütün kurumlarıyla çökertilirken, yerine içi boş Osmanlı hayallerine ve din dogmalarına dayalı çadır devletinden hallice yeni bir yapı getiriliyor.
Bu yeni yapının ülkeyi tek parça halinde bir arada tutma ihtimali yok. Zaten siyasal iktidarın bunu sağlayacak bir siyasal tutumu da yok.
Türkiye gibi sistemden yeterince beslenemeyen ülkelerde, herkesi belli bir otonomi anlayışı içinde farklılıkları koruyarak bir arada tutmak fikri ancak sosyalist sistemde düşünülebilir. Ya da emperyal yapılarda farklı dil, din, kültürleri bir arada tutabilirsiniz. Ancak, biliyoruz ki, imparatorluk dönemi tarihsel olarak son buldu ve benzer bir yapının kurulması yine tarihsel olarak mümkün değil.
Ülkenin mevcut durumuna gelince, İslamcı düşüncenin egemen olduğu devletlerde çoklu yapıların hayat hakkı olmadığını biliyoruz. Dünya pratiği böyle söylüyor.   
İslamlaştırma ısrarı sürerse, zamanında Kabe’de temsil edilen bütün inançların başına ne gelmişse, bizim de başımıza aynısı gelecektir. İslamiyet’te olabilir ama İslamcılarda hoşgörü falan yoktur.
İnsanın yaratılıştan müslüman olduğunu öne süren bir anlayışın insan hakları ve demokrasiyle işi olmaz.
Kuşkusuz, anti kapitalist Müslümanları bütün bu eleştirilerin dışında tutmak adil bir davranış olur. Onlar gerçekten yan yana yaşama kültürünü geliştirmek istiyorlar.
 
Türkiye, o bildiğimiz Türkiye olmaktan hızla uzaklaşıyor. Yerine gelmekte olan, eskisinden de beter.
Bütün umudumuz, Anadolu insanının bilgece davranarak bu kötü gidişe bir son verme ihtimalidir.