GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Mayıs 2011 Perşembe

Tek gerçek İzmir, gerisi yalan!

AK Parti’nin İzmir’e yönelik çılgınlığı üzerine kaleme aldığım yazıya olumlu ve olumsuz çok sayıda tepki aldım. Meseleye benim gibi bakıp, ‘Yaşasın, İzmir kazanacak’ diye bakanlar da vardı, ‘AKP’den gelecekse gelmesin’ diyenler de…
AKP gelecekse arseniği sek içmeye razıyım diyen bir kentten de bu beklenirdi açıkçası.
Tüm görüşlere tabi ki sonsuz saygım var.
Meselenin bu denli karmaşık ele alınmasının en önemli nedeni bunun bir seçim projesi olmasında yatıyor.
CHP İl Başkanı Tacettin Bayır’ın deyimiyle 9 yıldır tek başına iktidar olan AKP’nin İzmir’i gündemlerine yeni almış olması tabi ki sorgulanması gereken bir nokta.
Ama ‘Hiç almamasından iyidir’ diye bakmak da kent adına doğru olabilir kanımca.
Peki, neden şimdi?
Bu soruya klasik bir yaklaşımla yanıt arayıp, ‘İzmir’i almak istiyorlar’ diyebiliriz.
AK Parti için İzmir’in önemi kuşkusuz çok büyük.
Sadece İzmir’in mi?
Diyarbakır’ın da Eskişehir’in de Ordu’nun, Tunceli’nin de önemi büyük!
Ama İzmir başka! Çünkü İzmir ana muhalefetin kalesi… Bakmayın siz Bakan Yıldırım’ın ‘İzmir kimsenin kalesi değil. Buradaki tek kale Kadifekale’ dediğine.
İzmir CHP’nin değilse de AKP’ye karşı direnişin kalesi… Sadece direnmekle yetinse iyi... Aynı zamanda etrafına/çevresine de örnek/model oluyor. Son yerel seçim ve referandum sonuçlarını incelerseniz, anlarsınız. Yani Ege’nin kalbi durumunda, beyni durumunda İzmir! İşte bu yüzden sembol kentlerden biri…
CHP’nin odun bile koysa seçtirebileceği başka bir kent olduğunu sanmıyorum. Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli bile adayları/projeleri sorgular ama İzmir’de bu sorgulama yok denecek kadar az. İşte tam da bu nedenle CHP, İzmir’de ön seçim yapmadı, adayları kafasına/ekibine göre serpiştirdi bölgelere… İşte bu yüzden Büyükşehir’e yönelik operasyonun ancak 10. gününde kente geldi Kılıçdaroğlu… Nasıl olsa İzmir… Gitmesek de görmesek de, Tayland modeli dışında vaat açıklamasak da, çalışmasak da bizim durumu…
İşte tam da bu nedenle AK Parti bu seçime farklı hazırlandı. Altı ay öncesinden kente yönelik dilini, yaklaşımını değiştiren Başbakan Erdoğan, siyasi muhasarayla, tehditkâr dille alamadığı kenti bu kez hizmetle kuşatma yoluna gitti.
Ankara’nın da talip olduğu EXPO 2020 adaylığını sessiz sedasız İzmir’e verdi önce. EXPO adaylığını davullu/zurnalı bir törenle ‘bahşetmesi’ beklenirken seçim beyannamesinde bir madde olarak sunulması son çılgınlığın ilk belirtisiydi.
Seçim beyannamesinde en fazla yerin İzmir’e ayrılması… Ve de Binali Yıldırım gibi son 8 yılda İzmir’e çakılan her çivide payı olan bir ismin aday gösterilmesi…
Bunlar hep daha büyük bir çılgınlığın emaresiydi.
Ve o çılgınlığın İzmir’de dev bir kentsel dönüşüm hamlesi olduğu ortaya çıktı.
Başbakan Yavuz Donat’a açıkladı, Binali Yıldırım İzmir’de meseleyi biraz daha açtı.
‘Tam 100 bin bina yıkılacak. 7 milyar dolarlık bir yatırım gelecek… Sadece kamu değil özel sektör de işin içine sokulacak’
Daha önce ‘Ankara’da olduğu gibi kentsel dönüşüm için İzmir’e özel yasa çıkarabiliriz’ diyen Yıldırım, Erdoğan’ın ağzından çıkardığı baklanın geri kalanını gösterdi.
Tam 100 bin bina… İzmir ölçeğinde 400 bin ev 2 milyon kişi demek!
Kentin adeta yıkılıp/yeniden yapılması demek!
Sizce bu yeterince çılgın değil mi?
Bence çılgın!
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kadifekale’de yaptığı düzenlemeyi ayakta alkışladım.
Şu ana kadar bin 500’ün üzerinde konutu kaldırıp tarihi kaleyi ortaya çıkarmaya başlayan Büyükşehir, kentsel dönüşüm için elinden geleni yaptı. Proje için harcanan toplam rakamın 100 milyon TL’ye yakın olduğu söyleniyor.  Ama yerel yönetimin gücü ancak bu kadarına yetebiliyor. Öte yandan kamulaştırma ve ikna süreçleriyle de zaman kaybeden Büyükşehir, 5 yıl önce başladığı işi daha yeni yeni ortaya çıkarabildi.
Ama merkezi idarenin topa girmesi,  çıkarılacak özel yasa ile olayın rengi değişebilir.
Kamulaştırma ve planlama için vakit kaybedilmeyecek çünkü. Dahası 100 bin bina, 400 bin konutun yıkılmasıyla binlerce yıl sonra İzmir yeniden kurulacak.
Depremsellik yönüyle daha güvenli, yaşam olanakları bakımından daha modern bir kent yaratılacak.
Sonuçta AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in dediği noktaya geldik. ‘İzmir nur topu gibi güzel bir çocuk… Ama eli yüzü kir, pas içinde… Sümüğü akmış’
Kir, pas ve sümükten kastı gecekondulardı Çelik’in…
Bu sözler Çelik’i gönlünden geçen İzmir’den aday yapmadı belki ama İzmir’in gecekondularına hükümetin dikkatini çekmeyi başardı. Başbakan Erdoğan’ın da ‘Sümüklü çocuk’ vakasından sonra ziyaret ettiği İzmir’in gecekondularına ‘ucube’ demesi sırf bu yüzdendi. Her neyse…
Bu proje ses getirir. Hatta oy da getirir… Kentimizin istemezükçü sakinlerinden oluşan çok sesli koro şimdiden homurdanmaya başladı.
‘İyi de bu işe özel sektör de girecekmiş. Rant olur o zaman, rant’
Birileri her şey Moskova’daki gibi devlet eliyle olsun isteyebilir. Ama o devir, bu devir değil.
Toplamda 7-8 milyar dolarlık bir iş potansiyelinin yaratılacak olması bile başlı başına rant. Her şeyden önce kentin rantını arttıracak bu durum.  
Liman arkası denilen 550 hektar alanı gökdelen bölgesi ilan ederek rant yarattık mesela… Davalar yüzünden gökdelen falan yükselemedi, o ayrı ama… Gökdelen imarı vermeseydi Aziz Başkan kim gelir de balçık zemine bina kondururdu? El cevap… Hiç kimse… Oysa ki şu anda en az 15 proje açılan davaları bekliyor.
Bazı büyük projeleri rant vererek tetiklersin bazıları ise rantıyla birlikte gelir.
Kentsel dönüşüm hamlesinin de önemli bölümü rantıyla gelecektir. Basmane’den Konak’a hatta Kadifekale’ye kadar olan bölgede denize yakın/denize nazır arsalar üzerine kargacık/burgacık binalar kondurulmuş. Ya da Bayraklı sırtlarında… Bu alana özel sektör atlayarak/zıplayarak girer. Devlet de Karabağlar’a, Buca’ya, Çiğli’den yürür… Yerel yönetim de bir ucundan tuttu mu? Al sana güzel İzmir… Oluşan iş hacmiyle 50’nin üzerinde sektör de canlanır.
Şimdi bize düşen Kordon’da biramızı/rakımızı yudumlarken, Kale’ye/Bayraklı’ya doğru bakıp, ‘Ne olacak bu İzmir’in hali böyle’ geyiği yapmak mıdır hala? Yoksa yıllarca Ankara’ya kepçeyle verip çay kaşığıyla geri alabilen İzmir’in toptan tahsilât yapmasını destekleyip, kentin yeniden yaratılış sürecine harç koymak mı?
İzmir’i Akdeniz’in yıldız kenti yapmak istiyorsan önce kentin üzerindeki kiri/pası atacak, yenileyip cilalayacaksın. Bu haliyle turisti getirsen ne getirmesen ne… Yatırımcı desen zaten gelmiyor. Niye gelsin ki! Yanı başındaki Manisa’da daha yüksek teşvik var! Yani daha çok rant var! AKP kazanmış, CHP kazanmış… O vekil olmuş bu başkan olmuş.
İzmir’in yarısı izbelik/mezbelelik görüntüden kurtulmadıkça, kente çivi çakılmadıkça, yerinde saydıkça bu kent… Bana ne kimin hangi koltuğa oturduğundan. Sonuçta partilerin de bir ömrü var. AKP de bir gün misyonunu tamamlayıp tarihteki yerini alacak. Tıpkı bir dönemin Demokrat Partisi, Adalet Partisi ve anlı şanlı ANAP’ı gibi…  Ama İzmir baki kalacak! Bence önemli olan da bu. Bugün Saat Kulesi'ni Asansörü kimin/hangi anlayışın yaptığıyla değil kente ne kadar yaraştığıyla değerlendiriyorsak ve de kentimizin simgesi yapabiliyorsak, kente çakılan her çiviyi de böyle algımamız gerektiği kanısındayım.
Ama AKP’ye de buradan bir uyarım var.
Sırf İzmir’in oyunu almaksa amaç… Verilen sözler tutulmayacak, unutulacaksa… Vay halinize o zaman… Çünkü İzmir’i ancak bir kez kandırabilirsiniz. Yani bu kent iğne deliğinden bir kez geçer. İkincide o delikten geçen siz olursunuz. Benden söylemesi…
Ve CHP’ye bir öneri… Bu proje siyaseten sizi zora sokabilir. Konjonktür bugün bu projenin karşısında durmayı gerektiriyor da olabilir. Ama projenin karşısında dururken İzmir’in de karşısında durmamaya özen göstermek lazım. Çünkü bu kentin bu durumundan merkezi idare kadar yerel yönetimlerin de payı olduğu unutulmamalı. İşte size fırsat! Ortak olun projeye… Destekleyin. İzmir kazansın.