GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
17 Mayıs 2010 Pazartesi

Seçene de seçilene de hayırlar olsun’…

İzmir Esnaf Sanatkarlar Odaları Birliği seçimleri, mevcut başkan Zekeriya Mutlu’’nun zaferiyle sonuçlandı.
 
Esnafın ruh hali ve nasıl örgütlendiğini az çok bilen biri olarak baştan itibaren tahmin ettiğim sonuçta, benim için yeni olan, sadece skordu.
Delegelerle birebir hiçbir diyalogum olmadığı için, sonucun Mutlu’’nun lehine sonuçlanacağını  tahmin ederken; oy dağılımı konusunda ise en ufak bir fikrim de merakım da yoktu.
 
Sandık açıldığında gördük ki, Cemal Tercan için sonuç, tam bir hezimet.
’“Seçilirsem, yerimi genç bir arkadaşa bırakacağım’” sözü de Tercan’’ı farklı yenilgiden kurtaramadı. 
 
Okumayı, seyahat etmeyi çok sevdiğini söyleyen Tercan’’ın önünde şimdi sonsuz/zengin/renkli/keyifli bir kitap dünyası var.
 
Onursal Başkanları Mehmet Ali Susam’’ın sınırsız desteği ve iktidar olmanın gücüyle seçimi son derece rahat alan İESOB Başkanı Zekeriya Mutlu’’yu bekleyense, tarihinin en zor günlerini yaşayan esnafa, örgüt lideri olarak katkı koymak’…
 
Genel Kurul öncesi röportaj önerimi ’‘cevapsız bırakarak’’ yanıtlayan Mutlu’’nun bu döneminde, zordaki esnafa nasıl katkı koyacağı hakkında da en ufak bir fikrim yok.
Esnafın bir fikri var ki, kendisini yeniden başkan seçtiler’… 
 
Mutlu, bu ’‘mutlu son’’dan sonra basın açıklaması yapar da İzmir esnafı için yeni dönemde neleri hedeflediğini anlatırsa, biz de bilgi sahibi oluruz deyip; aslında bu seçimlerin niye esnafa heyecan vermediğini, umut vaat etmediğini, Kanal 35’’te Çarşamba günü saat 21.00’’de Ümit Yaldız ve Halit Tunç ile birlikte yaptığımız ’‘Farklı Yorum’” programında dinleyebileceğinizi duyurabilirim. 
 
Seçim öncesi görüşlerini benimle paylaşan okurum Orhan Tungaç’’ın her satırına katıldığım, ancak Baykal olayı nedeniyle gündemin değişmesi üzerine kalem oynatmak durumunda kalınca yayımlayamadığım yazısının ise tam zamanı’…
Sayın Tungaç’’ın yazısı; niye esnaf seçimlerinde bir nebze olsun heyecan ve umut duymadığımın da ipuçlarını taşıyor’…
Bakalım siz katılacak mısınız?
 
* * *
’“Demokrasinin katılımcılık ilkesi,  uygulamada sivil  toplum örgütleri ile hayata geçer. 
Sivil  toplum  örgütleri,  yerel  ve  genel  yönetimlere  bilgi  birikimlerini  aktararak  katkı  koyar; yönetimleri  eleştirerek, denetim  görevini de  yapar.
Ülkemizde  üye  sayısı  en  fazla olan  örgüt  Esnaf  Sanatkar  Odaları’’dır.  Üye  sayısına  bakıldığında siyaseti  etkisi  altına  alması gerektiği  düşünülür.  Ancak  gerçek  hiçbir  zaman  böyle  olmamıştır.  Siyasete  etki  yapamadığı için de  üyelerinin  sorunları artarak  devam  etmiştir.  Bugün  esnaf sanatkar,  tarihinin  en  zor günlerini  yaşamaktadır.
 
Bu durumdan esnaf sanatkar yöneticilerini sorumlu tutmamız haksızlık olmayacaktır.
Esnaf  sanatkar, küçük dükkanlarında küçük sermayeleri ile iş yapan insanlardır. 
İçlerinden bazıları oda başkanı, yine içlerinden bazıları oda yöneticisi seçilir.
Genel Kurul katılım oranları yüzde 15’’lerdedir. Yani üyelerinin yüzde 15’’i ile seçilirler. Ve  bu Genel Kurullarda maaşlarını belirlerler. Çoğu küçük işlerinde kazanamadığı parayı burada, esnaf odaları yöneticiliğinde kazanır. Yıllarca vazgeçilemeyen, adına ''koltuk  sevdası'' dediğimiz makamlardır işte buraları.
Teori, değişen ve gelişen şartlara üyelerini hazırlayacak, oluşan sorunların nedenlerini  belirleyip çözümlerini bulacak; yerel, genel yönetimlerin çözümlere katkı koyması için  baskı aracı olacaktır.
 
Gerçek ise, iyi ve yeterince denetlenemeyen bir gelir kaynağının üzerinde oturmak, bu  olanakları da  ’“her  ne  pahasına  olursa  olsun’”  kaybetmemektir.  Bilgisizliğin  verdiği cesaretle de bu başarılır.
Ve bu büyük kitle her geçen gün fakirleşirken; yöneticileri, aldığı pozisyona göre zenginleşmiştir.
Bundan 5 yıl öncesine kadar Esnaf Sanatkar, 507 sayılı yasaya göre yönetiliyordu.  Yukarda belirtmeye çalıştığım olumsuzluklar, bu yasadan kaynaklanıyordu. Örneğin; bir Oda Başkanı, Oda, Federasyon, Konfederasyon’’da görev alması halinde üçünden ayrı ayrı maaş alabiliyordu. Sadece bu üç maaşın toplamı, 15 000 TL’’yi geçebiliyordu. Ayrıca odaların paraları ile kurulan  şirketlerde Yönetim Kurulu Başkanlıkları, Yönetim  Kurulu Üyelikleri ile maaşları, 15 000 TL’’lik  geliri, bir o kadar artırabiliyordu.
 
507 sayılı yasanın yerine hazırlanan 5362 sayılı yasa ile bu durum biraz dizginlenebildi.
Hatta, 5362 sayılı yasanın TBMM’’ye gönderilmesi sırasında; Komisyon Başkanı düzenlediği basın toplantısıyla, İzmir Esnaf Sanatkar Odaları Birliği Başkanı’’nın aldığı maaşları örneklemişti 30. 000 TL’’si olarak. (O tarihli Hürriyet’’te bu haber var.)
Yani  şimdi  Milletvekili olan Mehmet Ali Susam, o tarihte  İzmir Esnaf Sanatkar  Odaları Birliği Başkanı, 5362 sayılı yasaya ilham olmuştu! Yine şimdi Milletvekili olan Derviş Günday’’ın o tarihte Türkiye Esnaf Sanatkarlar Konfederasyon Başkanı’’nın da aldığı ücretlerin (75. 000 TL) yeni yasaya katkı yaptığı gerçektir.
 
Tepe yönetimlerde durum böyle olunca, alt yönetimler disipline edilebilir mi?
Bu koltuklar ve bu ekonomik imkanlar kaybedilmemek için neler feda edilmez neler? 
En başta, Esnaf  ve sanatkarın kolektif çıkarları için mücadele terk edilir. Öyle de  olmadı mı uzun yıllardır zaten?
 
Yasayı değiştirin. Yöneticinin  maaş almasını yasaklayın. Zorunlu  aidatlarla oluşan  bütçeden şirket  kurmaları engelleyin.  Denetimi  şeffaflaştırın. 
O andan  itibaren  bu  kokuşmuş sistem değişecektir.
 
Bugünkü yöneticilerin bir tanesinin bile göreve aday olmayacağına eminim. İşte o  zaman esnaf ve sanatkarın kurtuluş yürüyüşü başlamış olacaktır.
Bu görevler sosyal sorumluluğu yüreklerinde hisseden insanların işidir. Ülkemizde de  fazlası ile yürekli, idealist, ilkeli, dürüst insan vardır. Yeter ki yasalar, gelişmiş uygar  ülkelerde olduğu gibi hazırlanabilsin’…’” (Orhan Tungaç)