GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
30 Nisan 2010 Cuma

Çocuklarımız yara bandımız mı?

ÖSS’’den bir gün önceydi. Oğlum o gün her zamanki gibi sokaklarda arkadaşlarıyla değil, evdeydi. Erkenden gelmişti ve telefondaki sesi, her zamankinden farklıydı. Endişeli, yorgun, tuhaf bir aksan.’¶
Bir şeylerin ters gittiğini anladım ve o gün işten, her zamankinden erken çıkıp eve koştum.
 
Odasına çekilmiş, bilgisayarın başına geçmişti. Beni her zamanki güler yüzü ve ’“Günün nasıl geçtin anne’” sorusuyla karşılamadı. Ağız ucuyla ’“hoş geldin’” deyip geçiştirdi.
Böyle durumlarda üzerine çok gitmemeyi çoktan öğrendiğim için, sarılıp öptüm ve sadece ’“senin günün nasıl geçti?’” diye sordum. Yarım ağızla ’“Hiçç. Ne olsun, işte’” diye yanıtladı.
Sevdiği yemeği hazırladım, ’“canım istemiyor’” diye reddetti.
Bol buzlu limonata teklif ettim, ’“hayır’” dedi.
Hiç değilse meyve ya da her zamanki gibi ’“kabukları soyulup soğutulmuş domates ve salatalık tabağı hazırlamayı’” önerdim, onu da kabul etmedi.
Oğlum kilitlenmişti ve ben anne olarak o kilidi nasıl çözeceğimi bilemedim.
Geceyarısı balkonda beni efkarlı, bol dumanlı sigara içerken görünce, kendiliğinden o çözüldü.
Yanıma geldi oturdu ve ’“Anne galiba yarın ÖSS’’de sıfır çekeceğim. Bugün arkadaşlarla ÖSYM’’nin internete verdiği soru bankasına girdik. Sorular acayip zordu ve hiçbirimiz yapamadık. Moralimiz bozuldu, hepimiz evlere dağıldık. Eğer böyle sorular gelirse, yandım ben!’”
 
ÖSS gününe kadar oğluma asla ’“yarış atı’” muamelesi yapmamıza, onun seçtiği hayatı, o mutlu olduğu sürece destekleyeceğimize, seçimlerine saygı duyacağımıza söylememize; davranışlarımızla da bunu göstermemize rağmen, ’“oğlum bile’” bunalıma girmişti.
Korkuyordu, panik halindeydi, sersemlemişti.
Üzerlerinde kırbaç şaklatılan, eşin dostun çocuğu, konu komşunun evladıyla kıyaslanan, kendisinden beklenen puanın altında alırsa, sanki evlatlıktan reddedilecekmiş ya da anne babasının sevgisini kaybedecekmiş zanneden gençlerin durumunu düşünmek bile istemiyorum.
Benim bildiğim, gördüğüm, tanık olduğum kendi oğlumdu ve bugüne kadar çizdiği ’‘umurum bile değil’’ tablosuna hiç uymayan bir tablo çiziyordu.
 
O gece onunla hayatımın/hayatının konuşmasını yaptım.
’“ÖSS’’nin canı cehenneme. Benim için de, baban için de aslolan sensin. Sınav istediğin gibi geçerse sevinirim ama geçmezse, sen üzüldüğün için üzülürüm.
Bu Allahın belası sistem, sizin yeteneklerini, bilginizi ölçmüyor. Sizi sadece yarıştırıyor, sıralıyor ve eliyor. Eğer sen de elekten düşenlerden biri olursan, bunun için asla kahretmem. Çünkü hayat ÖSS değil. Bunu laf olsun diye değil, gerçekten inanarak söylüyorum.
Eğer sınavın kötü geçerse, sonuç iyi olmazsa diye sakın düşünme. Mutlaka bir yol buluruz. Yol bulamazsak, mutlaka birlikte bir yol açarız.’”
Oğlum o gece bebek gibi uyudu.
Uykusuz kalan ben oldum.
Oğlumu ve oğlum gibi sevdiğim arkadaşlarını, milyonlarca genci perişan eden, ufalayan, kimliklerini parçalayan ÖSS’’ye, öğreten ama ’“eğitmeyip yarıştıran’” bu kahrolası sisteme sabaha kadar diş biledim, lanet ettim çünkü.
***
Bugün ÖSS sonuçları belli oluyor. 2 milyon gencin arasında, benim de çocuğum var. Ve sizlere bir anne olarak naçizane tavsiyem, A.Ü. Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Üstün Dökmen’’in sözlerini düşünmenizi istemek olacak:
 ’“Bazı anne babalar, çocuklarına, kendi yapamadıklarını yaptırmak istiyor. Doktor olmak isteyen, ama hayalini gerçekleştiremeyen bir hanımefendi, bunun içinde kalan bir yara olduğunu, bu nedenle 3-4 yaşındaki kızını doktor yapmaya karar verdiğini anlattı. Oysa çocuklarımız, yara bandı değildir. Onları kendi istediğimiz mesleklere yönlendirerek, ’‘oh yarama merhem sürüldü’’ demek doğru değil.
Hatır için belki bir kere çiğ tavuk yenir. Ama hatır için sevmediğiniz bir okula girip, 40 yıl aynı konuda çalışmak istemezsiniz. Onun için gençler, hangi mesleği yapacaklarına heveslerine ve yeteneklerine göre kendileri karar vermeli. Sevdiği ve yeteneğine uygun işi yapan para da kazanır, meşhur da olur.
Lütfen çocuklarınızı yara bandı olarak görmeyin.’”
* * *
4 yıl önce, oğlumun girdiği sınav öncesi yazdığım bu yazıyla karşılaşınca gülümsedim.
İki aşamaya çıkarılan ve bugün ilk aşamasının sonuçları açıklanan üniversite sınavı sonrası kaç gencin/kaç ailenin ’‘oh’’ çekip, kaçının ’‘eyvah’’ dediğini düşünerek sıkıldım.
Çocuklarımızı yara bandı olarak görmesek bile, yarışmaktan bütünüyle kaçmanın mümkün olmadığını, bu gaddar yarışın hem çocuklarımızın, hem de anne/baba olarak hepimizin içini karartıp hayatın inceliklerini (ve daha kimbilir neleri) ıskalamamıza mal olduğunu ekleyip düşüncelerime; iç geçirdim.
Mutluluk ve paranın bu kadar iç içe geçtiği bir dünyada, çocuğunuza ’“ne seçersen seç’” demenin onu kısa bir süre için rahatlatacağına; ama toplumun/sistemin dayattığı değerlere karşı genç insanların ’–ailelerine rağmen- dik durmasının ne kadar güç olduğuna kafa yordum sonra da. Bu kadar kanırtıcı bir yarışa sürüklenen bu gençleri, ’“ben nesli’” olmakla suçlamanın ne kadar doğru olup olmadığına da’…
 
Dürüst sorar, dürüst cevaplar verirseniz kendinize; ne kadar şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşacağınızı siz de göreceksiniz’…