GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
9 Aralık 2023 Cumartesi

Prometheus’un Çocukları

20’li yaşlardan itibaren Şadan Gökovalı’nın peşine takılıp Anadolu’yu gezerken mitolojiye meraklanmamak elde mi? Şadan Hoca “Mitoloji okuyacaksanız önce Azra Erhat’ın sözlüğünden işe başlayacaksınız” diye uyarırdı bizi…

Azra Erhat, nasıl başlar anımsayalım:

İlkin Söz vardı, der Kitap. Bunu Platon duysa, söz mü, hangi söz, diye sorar. Çünkü eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır:  Biri “mythos”, öbürü “epos”, üçüncüsü “logos”. Mythos söylenen veya duyulan sözdür, masal, öykü, efsane anlamına gelir. Ama mythos’a pek güven olmaz, çünkü insanlar gördüklerini, duyduklarını anlatırken birçok yalanlarla süslerler.

Bu yüzdendir ki Herodot gibi bir tarihçi mythos’a tarih değeri olmayan güvenilmez söylenti der, Platon gibi bir filozof da mythos’u gerçeklerle ilişkisiz, uydurma, boş ve gülünç bir masal diye tanımlar. Epos daha değişik bir anlam taşır: Belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür, epos insana tanrı armağanıdır, güzelim süslü sözleri bir araya getirerek büyüler dinleyicilerini bir ozan. Ozanın sözünü tanımlayan epos böylece şiir, destan, ezgi anlamına gelmiş ve o gün bugün epik ve epope diye Batılı dillerin hepsinde yerini almıştır.

Mythos’la epos arasında ilkinden bir yakınlık vardır, mythos söylenen sözün, anlatılan öykünün içeriği ise, epos da onun doğal olarak aldığı ölçülü, süslü ve dengeli biçimidir. Epos ne kadar güzelse, mythos o kadar etkili olur, epos’la mythos’un bu başarılı evlenmesidir ki, ilkçağdan kalma efsanelerin ürün vere vere günümüze dek yaşamasını ve mythos kavramının çağlar ve uluslararası bir nitelik kazanarak ölmezliğe kavuşmasını sağlamıştır.

***

Şadan Hocam yaşıyor olsaydı ve Sakin Kitap’tan kısa bir süre önce çıkan, Özgür Turak’ın yazdığı  “Prometheus’un Çocukları Eski Yunan Mitolojisi’nde Kahramanlar ve Efsaneler” isimli kitabı da mutlaka önerirdi.

Kitapta çok kıymetli bilgiler var… Ama benim ilgimi tabii ki, yaşadığımız coğrafyanın mitleri çekti: Küçük Asya Efsaneleri….

Özgür Turak bu bölümü şöyle açmış: “Asya’nın batı ucunda kalan topraklar, Anadolu, insanlık tarihinin en erken çağlarından bu yana doğu ve batıdan gelen insan topluluklarının yaşadığı verimli yurt. Hem yerel hem de dışardan gelen insanların oluşturduğu bu büyük kültür havzası doğal olarak mitosların üretildiği, şekillendiği ve çeşitlendiği bir coğrafyadır. Bu bağlam da elinizdeki kitabın yazarının, yazmakta en zorlandığı bölüm olmuştur. Çok kültürlülüğün getirdiği farklı inançların mitoslara yansıdığını ve bölge mitos hazinesini ne kadar çeşitlendirdiğini göz ardı etmemek gerekir. Aynı zamanda bölgenin yerlisi ile göç edenin hikayelerinin ayrıştırmanın zorluğu da unutulmamalı.”

Küçük Asya Efsaneleri kısmının ilk bölümü “Kent Kurucu Kahramanları” anlatıyor:  Byzas Dardanos ve ilos, Telephos, Korinthos’tan Lykia’ya: Bellerophontes

Küçük Asya’nın Büyük Aşkları da çok sevdiğimiz hikayelerden oluşuyor: İki Yakayı Bir Araya Getiren Aşk: Hero ile Leandros, Aşk ve Macera: Ephesoslu Habrokomes ve Anthia, Philemon ile Baukis’in Ebedi Aşkları….

Troia Destanı’na doğal olarak geniş yer ayrılmış. Kaynaklar, Karakterler: Troialılar ve Akhalar… Paris’in Yargısı ve Helene’nin Kaçırılması…  Akhaların Toplanması ve Sefer.  Bitmeyen Savaş: Dokuz Yıl Süren Kuşatma,  Onuncu Yıl: Akhilleus’un Öfkesi, Hektor’un Cesareti … Hektor’un Ölümü Sonrasındaki Çarpışmalar ve Troia’nın Düşüşü Nostoi: Troia’dan Dönüş,  Anadolu’da Bir Bilicilik Yarışması: Mopsos’un Zaferi

Bölgemizden güzel hikayeler devam ediyor: Anadolu Mozaiği: Lydia Örneği Üzerinden Bir İnceleme  Lydia Kralı Kandaules’in Sevdası… Kroisos’un Av Partisi

Ege Destanı: Odysseus’un Eve Dönüş Yolculuğu bölümü büyük hemşehrimiz Homeros’a adanmış:  Maceraya Atılmadan Önce: Odysseus ve Ithake, Odysseus’un Yolculuğu, Odysseus Ithake’de

Kahramanlar Toplantısı İason Ve Argonautlar , Kalydon Yaban Domuzu Avı: Kadın Kahraman Atalante Ve Yiğit Meleagros… Apollon’un Şanı: Asklepios

***

Yazar Özgür Turak’ın yanı sıra Sakin Kitap Yayın yönetmenleri Çağrı Öner ve Fatma Bengü Akyürek ile Editör Mert Hüseyin Doğan’ı ve tasarımı yapan Dilek Şişli’yi tebrik ediyorum. Ve yazının sonuna büyük şairimiz Tevfik Fikret’in “Promethe” şiirini yazıldığı haliyle ve de günümüz Türkçesiyle koyuyorum.

Tevfik Fikret - Promete Şiiri Günümüz Türkçesiyle

Yüreğinde her dakika su yüce özlemin
Ateşten gagasını duy, durmadan düşün:
Onlar niçin gökte, ben niçin çukurdayım?
Gülsün niçin herkes bana, ben yalnız ağlayım?
Yükselmek göklere ve gülmek ne tatlı şey!
Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa...
Ey Işıkla ilerleyişi özleyen milletin geleceğinin
Bilinmeyen elektrikçisi, dünyasından düşüncenin
Yüklen getir —ne varsa— biraz miskinliği gideren,
Bir parça ruhu, benliği, anlayışı besleyen,
Vücudu canlandıran yemişleri; boş durmasın elin.
Gör her zaman önünde ilkçağ efsanelerinin
Gökten ateşin dehasını çalan kahramanını... Varsın bulunmasın bilecek adını sanını.

Şiirin yazıldığı hali: Kalbinde her dakîka şu ulvî tahassürün /Minkâr-ı âteşini duy, dâimâ düşün: / Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım? / Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım? ... / Yükselmek âsmâna ve gülmek ne tatlı şey! / Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa... / Ey Müştâk-ı feyz ü nûr olan âtî milletin/ Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin / Yüklen, getir -ne varsa- biraz meskenet-fiken, / Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen / Esmar-ı bünye-hîzini; boş durmasın elin. / Gör dâimâ önünde esâtîr-i evvelin Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını... / Varsın bulunmasın bilecek nâm-ü şanını.