GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
5 Aralık 2023 Salı

Gıdanın geleceği ve COP28

COP 28 BAE-Dubai’de devam ediyor, biz de Rotaryen dostlarımız ve SlowFood gönüllülerinin gruplarda yaptığı paylaşımlardan takip ediyoruz. Toplantılarda Gıda meseleleri sıklıkla gündeme geliyor ve söz alan hemen herkes “Agroekoloji yeni bir gıda sisteminin şekillendirilmesine öncülük etmeli” diyor. Aynı biz SlowFood Gönüllerinin dediği gibi. Kongrenin düzenlendiği salonun girişi de “agroekoljiye” uygun olarak dizayn edilmiş.

Aslında önceleri gıda sorunları çok da önemsenmiyordu bu COP toplantılarında. COP27’de ilk kez gıdaya bir pavyon tahsis edildikten sonra, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 28. Taraflar Konferansı’nda (COP 28)gıda ve gıda sistemleri tartışmaların merkezinde.

SlowFoodDünya Başkanı Edward Mukiibi, “Gıdanın hem itici güç hem de iklim değişikliğine çözüm olarak oynadığı rolün resmi olarak tanınmasını takdir etsek bile, SlowFood, COP28 tartışmalarını ve sonuçlarını yakından takip edecek” diyor.

Mukiibi şöyle bir eleştiri getiriyorCOP 28için: “Tartışmanın gıda sistemlerinin karmaşıklığını, güç dengesizlikleri ve endüstriyel gıda üretimi gibi sürdürülemez gıda güvensizliğinin temel nedenlerini ve güney yarımküredeki ülkelerin iklim değişikliğinden orantısız bir şekilde etkilendiği gerçeğini göz ardı etmesi riskidir. Aslına bakılırsa, yaklaşmakta olan ‘Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemine İlişkin Deklarasyon’, gıda sistemlerini etkili bir şekilde dönüştürmek için ne somut önlemler, ne de hedefler içeriyor ve daha sürdürülebilir gıda sistemlerinin nasıl görünmesi gerektiğini açıklığa kavuşturmuyor gibi görünüyor.”

SlowFood kuruluşundan beri “sürdürülebilir bir gıda sistemi agroekolojiye dayanır” diyor. Kurucu liderimiz Carlo Petrini İzmir’de yaptığı konuşmada da “Agroekoloji sadece bir dizi tarımsal uygulama değil, biyolojik çeşitliliğe, ekosistemin korunmasına ve toplulukların beceri ve ihtiyaçlarına odaklanan bir vizyon” demişti.

Aslında aklı başında herkes her kurum ve her ülke için uzun vadeli gıda güvenliğini sağlayabilecek bir durum. SlowFood’un yanı sıra çeşitli düşünce kuruluşları ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar tarafından tanınan ve desteklenen bir model “agroekoloji”...

COP 28’e katılan SlowFood gönüllüleri söz hakkı kendilerine geldiğinde“şimdi harekete geçmemiz gerekiyor. Yoksa çok geç olacak. Agroekolojik yaklaşımın gıda güvenliğine, sağlığa, biyolojik çeşitliliğe ve sürdürülebilirliğe katkıda bulunduğu sonucuna vardığını unutmamalıyız” diyorlar.

***

Endüstriyel gıda ve iklim:COP 28’deki önemli tartışma mevzularından biri “Endüstriyel gıda sistemleri iklim değişikliğini nasıl etkilediği”

Son 50 yılda benimsenen modern sanayileşmiş tarım-gıda modeli, küresel iklim ve çevre üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olup kirliliğe, toprak erozyonuna, yaralı arazilere, enerji kaynaklarının azalmasına ve hem biyolojik hem de kültürel çeşitliliğin genel olarak kaybolmasına yol açmıştır. Bu modele göre tarımsal üretim, tarımsal sanayiye veya tarım ticaretine dönüşmüş durumda.

Son 20 yılda gübre, böcek ilacı ve yakıt gibi petrol türevi veya petrol bazlı girdilerin tarım makineleri için kullanımının artması ve öncelikle hayvan yemi üretmek için monokültür üretiminin çevre üzerinde ciddi sonuçları oldu.

Bu model küçük ölçekli çiftçilerin ekonomik hayatta kalmalarını tehlikeye attı. Bu modelde doğal kaynaklar, sağlığımızı ve çevremizi riske atan, büyük ölçekte tüketilecek ve sömürülecek ham maddelerden başka bir şey olarak görülmüyor.

Büyük et ve süt ürünleri şirketleri emisyonların özellikle yüksek yüzdesinden sorumlu tutuluyor.

Bu büyük et ve süt ürünü şirketleri COP28 tartışmaları sırasında, sorumluluklarını gizlemek için yüksek teknolojili çözümler veya yeşil yıkama teknikleri önermeye çalışıyorlar. Gözlemler bu şekilde. Ama yine de sonuç bildirgesini beklemek gerek tabii ki.Gerçekten de COP28’de pek çok potansiyel çözüm sunulacak ve çiftçiliğin farklı vizyonları üzerinde bir mücadelenin yaşanmasını bekleyebiliriz.

***

Sürdürülebilir yoğunlaşma: SlowFood’un pek de hoşlanmadığı bir laf da “Sürdürülebilir yoğunlaşma” gibi spesifik ifadeler… Bu terim genellikle hassas tarım, dünyayı ve küresel pazarları beslemeyle birlikte kullanılıyor.

SlowFood Dünya Başkanı Mukiibi bu konuda, “Bu vizyonun agroekolojik vizyonla gerçek bir karşıtlık içinde olacağı ve şirketlerin yeşil aklama teknikleri ve terminolojilerinin arkasına saklanmaya çalışacağı yer burasıdır”görüşünde.

Yüksek karbon ayak izine sahip büyük tarım işletmeleri ve bazı enstitü ve vakıflar, endüstriyel tarımın, özellikle artan dünya nüfusunu beslemek için büyümeye devam edebileceği ve büyümeye devam etmesi gerektiği, ancak bunu daha az zarara yol açarak yapabileceği fikriyle desteklenen sürdürülebilir yoğunlaşmayı savunuyor.

Ancak bu yaklaşım, açlığın gıdanın mevcudiyetinden ziyade erişim ve gıda hakkından kaynaklandığına dair kanıtları göz ardı etmektedir. Buna ek olarak sürdürülebilirlik genellikle çok dar bir şekilde tanımlanmakta ve SlowFood’un vizyonunda kilit öneme sahip olan geçim kaynakları, eşitlik, sosyal adalet ve ekonomik sürdürülebilirlik gibi hayati sosyal ve ekonomik unsurlar göz ardı edilmektedir.

Peki çözüm nedir? :SlowFood şuna inanıyor: COP28’deki müzakerelerde yalnızca gıda güvenliği, iklim değişikliği, sağlık ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla ilgili zorlukları ele alan ve iklim adaleti perspektifini içeren çözümler yer almalı.”

SlowFood, ilerlemenin üç hayati unsurunun olduğuna inanıyor.

Bütünsel bir yaklaşım olarak agroekoloji: Başta su ve toprak olmak üzere doğal kaynakları yağmalayan ve gıda egemenliğini zedeleyen bir gıda sistemini tersine çevirmenin tek yolu agroekolojiye geçiştir.

Fosil yakıtın aşamalı olarak ortadan kaldırılması: Gıda reformu, fosil yakıt tüketimindeki kesintilerle el ele gitmeli. Fosil yakıtların aşamalı olarak ortadan kaldırılması olmadan gıda sistemi dönüşümünü gerçekleştiremeyiz (ve tam tersi). Gıda sistemlerine odaklanmak, 1,5°C hedefi doğrultusunda, tüm sektörlerde fosil yakıtların hızlı, adil ve eşitlikçi bir şekilde küresel ölçekte ortadan kaldırılmasına duyulan ihtiyaçtan dikkati uzaklaştırmamalıdır. Gıdanın Geleceği için Küresel İttifak tarafından yayınlanan yeni araştırma, gıda sistemlerinin her yıl yakılan küresel fosil yakıtların en az yüzde15’ini oluşturduğunu, bunun da AB ve Rusya’nın toplam emisyonlarına eşdeğer olduğunu ortaya koyuyor. Gıda tedarik zincirinin her aşamasında fosil yakıtlar kullanılıyor. Örneğin petrol sentetik gübre, böcek ilacı ve plastik gıda ambalajı yapımında kullanılıyor. Fosil yakıtlar ayrıca ultra işlenmiş gıdaların üretilmesi ve gıdanın dünya çapında taşınması için enerji üretmek amacıyla da yakılıyor.

Gıda sistemini dönüştürmek: Şu anda ülkelerin yüzde70’inden fazlasının iklim planlarında gıda odaklı stratejiler yer almıyor, ancak bu tür planlar, endüstriyel gıda üretimi yöntemlerinden uzaklaşarak daha sürdürülebilir tarım yöntemlerine, yani agroekolojiye geçiş için çok önemlidir.

Bu sadece gezegeni korumakla kalmayacak, aynı zamanda açlığın köklerinin ortadan kaldırılmasına, istihdam yaratılmasına, sağlığın iyileştirilmesine ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına da yardımcı olacak…

10 Aralık Kıymetli Bir Gün: COP 28’in Gıda, Tarım ve Su’ya ilk kez bir gün ayırdığı 10 Aralık’ta SlowFood ağı, yerel toplulukların nasıl olduğunu gösteren, herkes için iyi, temiz ve adil gıdanın kutlandığı bir gün olan TerraMadre Günü’nü tüm dünyada kutlayacak.