GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
11 Mayıs 2011 Çarşamba

Oy verseniz de vermeseniz de...

Ege TV’deki Söz Meclis’ten İçeri Programı’ndaki konuğumuz Ulaştırma E. Bakanı Binali Yıldırım’dı. İzmir’e gönderiliş hikâyesinden, Büyükşehir’deki operasyona, çılgın projesine kadar pek çok konuyu konuştuk.
Öncelikle Sayın Yıldırım’ı bir İzmirli olarak takdir ettiğimi söylemeliyim. Kente yönelik devlet yatırımlarının neredeyse tamamında onun imzası var çünkü. Kendi ifadesiyle 2,5 katrilyonluk yatırım. 28 yıllık çevre yolunu bitirerek kent içi ulaşıma nefes aldıran, İzmir’i İstanbul’a bağlayacak otoyol projesini başlatan, Aliağa-Menderes Raylı Sistemi’ni Büyükşehir’le uyumlu bir şekilde tamamlayan Yıldırım, limanlardan, marinalara, duble yollardan, demiryollarına kadar pek çok başarılmış işin altında imzası olan bir isim.  
Klasik bir siyasetçi olmadığı açık… Kendisine de söyledim. Ona bakınca bir siyasetçi hele hele de klasik bir AK Partili’den çok arı gibi çalışan, ‘Bir köprü, bir tünel, bir duble yol daha nasıl yaparım’ diye düşünen birini görüyorum.
Yakasında AK Parti rozeti değil Türk Bayrağı taşıyordu programda da. Yayın öncesi yaptığımız sohbette kendisini kabinenin ‘Amele Bakanı’ olarak tanımladı.
Bir an düşününce neden böyle tanımladığına hak verdim ben de. Onu hep icraatta gördük çünkü. Kafasında baret ya bir temel atmada ya da kurdele kesmede… Polemik adamı değil, ideolojik sorunları da yok. Uyumlu, herkesle barışık…
Karşıyaka’daki kadınlar toplantısına nasıl daldığını, ona ve partisine karşı önyargılı kadınların çıkışta nasıl mutlu olduklarını anlatıyor.
Fatih Çekirge’nin onu çok sevdiğini Yılmaz Özdil’in bile kabinede koruduğu tek bakan olduğunu hatırlatıyor Gönül Soyoğul program çıkışında. Gülerek karşılık veriyor buna… Umarım bu iyi bir şeydir!
Atalarının Bursa’dan Ağrı Eleşkirt’e sonra da Erzincan’a geldiğini söylüyor. CHP’nin Erzincanlılarından biri olan Erdal Aksünger’le tanıştığını, Musa Çam’la henüz tanışamadığını aktarıyor. İlk sorumuz İzmir’e gönderiliş serüveni…
“İki yıl kadar önce bir toplantı sırasında İTO Başkanı (Ekrem Demirtaş) elime bir not iliştirdi. Sayın Bakanım sizi İzmir’den aday görmek isteriz’ diye… Aslında her şey o andan itibaren başladı. Sonra yazıldı, çizildi bu mesele… Nihayetinde kendimizi İzmir’de bulduk.
Ve şu ‘şaşı baktın, düzgün baktın’ meselesi… Hükümet olarak İzmir’i cezalandırıyor musunuz?
Önce bir takım rakamlar veriyor. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’in gelişim hızında 7. sıraya gerilediğini, ellerindeki araştırmaya göre İzmir halkının çocuklarının geleceği için endişeli olduğunu söylüyor.
İzmir’in bazı konularda 7. sıraya gerilemiş olması hükümetin İzmir’e yeteri kadar ilgi göstermediği tezini doğrulamıyor mu peki?
Hayır, diyor Yıldırım. Sorun hükümette değil. Dahası tek sorun hükümette değil. İzmir’in lobisi yok. İzmirlilerin ruhunda efelik var. Sorunları çok konuşuyor İzmirliler. Konuşuyor da konuşuyor. Ama ne yazık ki çözüm noktasında tek ses olamıyor.
 
Aslında haklı. 30 yıldır İnciraltı’nın planlanmasını konuşan, 20 yıldır Basmane’deki dev çukuru nasıl kapatacağı konusunda uzlaşamayan bir İzmir. Ekmek fiyatını bile aylarca tartışan bir kent İzmir. Her kafadan sesin çıktığı, efeler diyarı İzmir. Yıldırım diğer Büyükşehirlerin AK Partililerce idare edilmesinden çok kentin tüm dinamiklerinin kentlilik bilinciyle hareket ettiğini vurguluyor. Yani kent lobisinden dem vuruyor. Yani İzmir’de olmayan ya da yeni yeni olmaya başlayan şeyden…
Aliağa-Menderes raylı sisteminin yerel yönetim-merkezi idare işbirliğinin Türkiye’deki tek örneği olduğunu vurgulayan Yıldırım, küçük aksaklıklara rağmen projenin kent içi ulaşıma büyük katkı sağladığını aktarıyor.
İzmir’i cezalandırdınız mı, ihmal ettiniz mi, bu kente şaşı baktınız mı sorularına bakanlığı bünyesindeki yatırımları tek tek sıralayarak yanıt veren Yıldırım, Başbakan Erdoğan’a ithaf edilen ‘Gavur İzmir’ yakıştırmasının da iftira olduğunu aktarıyor.
Ve Büyükşehir operasyonu… Siyasete/sandığa etki eder mi diyoruz?
Etmemeli diyor Yıldırım. ‘Tamamen yargısal bir olay çünkü… Bizimle ilişkilendirmeye ve üzerinden siyaset üretmeye çalışıyorlar. Polisin Büyükşehir’i bastığı gün saat 11.00’de benim Sayın Kocaoğlu ile randevum vardı. Yani onu ziyarete gidiyordum. Baskını yolda öğrendim. Yarım saat sonra arayıp geçmiş olsun dedim. Zamanlaması bakımından manidar… Yani seçim öncesi olması siyaseten kullanılmaya müsait. Ama biz bunun üzerinden siyaset yapmayacağız. Alanlara inip Büyükşehir’de yolsuzluk iddiaları var bile demeyeceğiz. Ama CHP’nin de bunun üzerinden siyaset devşirmeyi bırakması lazım”
İnsanlar acı çekerken, yakınları üzülürken ana muhalefet partisinin il başkanının çıkıp, ‘9. sıradaki adayları arayıp tebrik ettim’ demesini esefle karşıladım, kınadım. Siyaset bu olmamalı çünkü”
Program boyunca sükûnetini koruyan Yıldırım’ı ilk kez sinirli/asabi görüyoruz. Gerginleşiyor, kaşlarını çatıyor bir anda… Operasyonun gölgesinde kalan siyasetten muzdarip!
Pek çok İzmirlinin oyunu değil ama sevgisini/saygısını kazanan Yıldırım, 2,5 sayfalık seçim beyannamesinden söz edip, EXPO 2020 adaylığının İzmir’in altyapısını topyekun değiştireceğini, kendilerinin de İstanbul-İzmir otoyolu, körfeze tüp geçit, kentsel yenileme gibi önemli işlerle bu sürece hizmet edeceklerini aktarıyor.
CHP’nin Tayland Modeli ile sağlık kenti projesini de önemsediğini ancak yeterli görmediğini söyleyen Yıldırım, ‘Ne yazık ki CHP, İzmir’e gerekli önemi göstermediğini ortaya koymuştur’ diyor.
*
Tabi ki çılgın projeye geliyor sıra…
Büyükşehir operasyonunun projelerin açıklanmasını ertelediğini doğruluyor. Gündem operasyonken, kentte başka şeyleri söylemenin zorluğuna vurgu yapıp, ‘Seçim beyannamemizde olan projelerin detaylarını açıklayacaktık. Önümüzdeki günlerde başlayacağız. Son ve büyük projemizi Sayın Başbakan açıklayabilir Haziran başında’ diyor. Ama beyanname dışında Yıldırım’ın başka projeleri de olduğunu öğreniyoruz. Körfeze biri Konak Pier’e olmak üzere üç Marina’dan sözü veriyor mesela… Havalimanına yönelik özel bir projeden dem vuruyor. Otoyollarda KGS ve OSG ikilemine son verip HGS’ye (Hızlı Geçiş Sistemi) geçileceğini müjdeliyor.
Ankara ve İstanbul’un metrolarını üstlendiniz. Aziz Kocaoğlu’nun başvurarak size bıraktığı üç metro hattına ne oldu? Neden yok seçim beyannamenizde diyoruz.
‘Olacak, onları da değerlendireceğiz’ diye yanıtlıyor bu soruyu…
Yok, yok Binali Bey’de… Her soruya bir yanıt, her soruna bir çözüm var. Varsa proje, yoksa proje… Laf yerine iş üreten bir adamla ne konuşulabilir ki zaten. Yüzde kaç bekliyorsunuz, kaç vekil çıkarırsınız İzmir’den diyoruz? Seçim tahmini yapmayı sevmem, sandıktan ne çıkacağı belli olmaz diyor. Ama anlıyorum ki Binali Yıldırım, özellikle son operasyonla birlikte İzmir’deki siyasi tablodan ürkmüş. İlk günkü kadar olmasa da hala biraz tedirginlik var üzerinde.
Sanıyorum 12 Eylül Referandumu’ndan sonra sahillerdeki kırmızıyı çözmek üzere görevlendirilen isimlerden biri olan Yıldırım, en azından İzmir’deki sonuçlardan kendini sorumlu tutuyor. Ya da biri (Başbakan Erdoğan) bu konuda onu sorumlu tutacağa benziyor. Onu ve Kültür-Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı…
Ya beklediğiniz oyu alamazsanız İzmir’den, ne olacak bu seçim beyannamenizdeki vaatler, geri mi götüreceksiniz? Diye soruyoruz. Durmak yok, İzmir’e hizmete devam… Her yeri alacağız diye bir şey yok. İzmir Türkiye’nin gözbebeği… Akdeniz’in marka şehri olacak. Oy verse de vermese de’ diye yanıtlıyor. Böyle bir siyasetçiye ne denilebilir ki…
Başarılar diliyoruz biz de…
 
Çılgın proje ne mi?
Kanal İstanbul benzeri Seferihisar üzerinden bir kanal projesi de İzmir için olabilir. Ama açıklanacak proje bu değil gibi. Çok çılgın mı bilmiyorum ama kent içi ulaşımı özellikle de Alsancak/Çankaya trafiğini rahatlatacak bir proje olabilir bu. Yayın sonrası yaptığım çapraz sorgulamadan edindiğim izlenim bu. Kordon yolunun denizden geçirilmesi gibi bir şey sanırım… Tüp geçitle.