GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
2 Temmuz 2022 Cumartesi

O’nda yaşıyor! Çocukluğumuz… Gençliğimiz… İhtiyarlığımız…

Zaman su gibi akıp gidiyor…

Yarın…

(3 Temmuz Pazar…)

Efsane aktörün aramızdan ayrılışının…

22’nci yıldönümü…

Sanki göz açıp/kapatacak kadar yakın gibi geliyor hepimize…

Neden?

O’nu unutmak mümkün değil de, ondan…

Hatta…

İstesek de unutamayız…

Hala…

Haftada en az bi’gece…

Bi’kaç kanalda birden O’nun filmleri “tekrarlanıyor” ve bu millet…

O filmleri “taptaze / yepyeni” gibi iştaha ile seyrediyor…

Neden?

Çünkü…

Bizi oynuyor, Türk Milleti’ni resmediyor eskimeyen her filminde…

Keyifle ve “sıkıntılarımızı unutturacak” kadar…

İlaçtan farksız oyun gücü ile…

Demek ki…

Memleket havası nasıl olursa olsun…

Gözümüz, kulağımız…

Kemal Sunal’da olsun…

***

Yaşasaydı, şu sıralarda…

77’nci yaşını kutlayacaktı ve…

Eminim, hala…

Türk Milleti’ni güldürmeye devam edecekti…

***

Kestirmeden gidelim, izninizle…

Çerçeveletip, duvara asılacak kadar güzeldir…

Ünlü aktöre yakıştırılan şu özdeyiş:

“Kemal Sunal çocukluğumdur, gençliğimdir ve ihtiyarlığım olmasında da hiçbir sakınca yoktur!”

***

Ha’di, O’nu hiç bilmediğiniz özellikleriyle analım…

***

Annesinin dediğine göre…

Gençliğinde çok sessizmiş

Sanki…

Her zaman bir derdi varmış gibi…

Çabuk toparlanmış…

***

Vefa Lisesi’ni 11 yılda tamamlayabilmiş…

Kemal Sunal, Müjdat Gezen ve Uğur Dündar, okul arkadaşları…

“Yav, 11 yılda lise biter mi?” diyenlere cevabı hep hazırmış:

“Ne yapayım okumayı çok seviyorum…”

***

Şimdi, “Olur mu böyle şey canım” diyeceksiniz ama…

Virgülüne kadar doğru…

Kemal Sunal…

1973 yılında Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun turnesiyle…

Ankara'da oynuyor…

Bi’ara…

Seyirciler arasındaki Gül ile göz göze geliyorlar…

Sonra pastanede buluşuyorlar…

O da zaten ilk ve tek buluşma oluyor…

Evleniyorlar…

***

En sevdiği şarkıyı söylesem şaşırırsınız:

Serkan Çeliköz, Hikmet Münir Ebcioğlu ve Teoman Alpay’ın ortak ürünü…

“Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar…”

Zeki Müren şahane söylerdi…

Kemal Sunal…

Ne zaman bi’gazinoya gitse…

Sanatçılardan hep bu şarkı için istek yapardı…

Hayat arkadaşı Gül Sunal, şunu demişti geçmiş yıllarda:

“Bu şarkıyı neden bu kadar çok sevdiğini onu kaybettikten sonra çok daha iyi anladım…”

***

Siyaset konuşmayı sevmezdi…

Belediye başkanlığı teklifi aldı; hiç düşünmeden reddetti…

Büyük aktöre göre…

“Siyasete girerse sadece bir kesimin görüşlerine hitap edecekti…”

O, herkese eşit mesafede bulunmak istiyordu...

***

Koyu bir İbrahim Tatlıses hayranıydı… Usta’nın türkülerine ve müziğine ayrı bir saygı duyuyordu…

***

Hiç kimseye kızmadan bu dünyaya mendil salladı…

Ne çocuklarına…

Ne de çevresindeki herhangi birisine hiç bir zaman bağırıp kızmadı...

Her isteğini “rica” sözcükleriyle seslendirdi…

***

Gençlere örnek olmak için yarım bıraktığını üniversite eğitimini tamamladı… En büyük hayali yüksek lisans diplomasını aldıktan sonra doktora eğitimini de tamamlayarak, üniversitede öğretim üyesi olmak kalmak istiyordu… Ömrü yetmedi…

***

Kendisine hiçbir konuda “ayrımcılık” yapılmasını istemedi…

Tiyatro oyununa bilet kalmamışsa kendisini gişe memuruna tanıtmaz, “Bilet kalmadıysa demek ki iyi iş yapıyorlar” der, oradan uzaklaşırdı…

***

Kemal Sunal, evdeki kütüphanesinde kitapların yeri değiştiğini anında hemen farkına varırdı… Kitaplarının yerini neredeyse ezbere bilirdi…

***

Kemal Sunal…

55 yaşında aramızdan ayrıldı…

O süre içinde…

82 filmde oynadı…

1972’de “Tatlı Dillim” ile başladı…

1999’da “Propaganda” ile “The End” dedi…

Takvimler 3 Temmuz 2000 yılını gösterirken…

“Necati” karakterini canlandıracağı “Balalayka” filminin…

Çekimine başlamak içi…

Trabzon’a gitmek için bindiği uçakta…

Kalkıştan hemen önce geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti…

O’nu…

Türkiye çok özlüyor…

Nokta…

Hamiş: Kemal Sunal için “cimri” derlerdi… Hayat arkadaşı Gül Sunal, YouTube kanalında gerçeği anlatırken, şöyle dedi: “Alışverişe giderken boş çek imzalardı… Hatta çok ünlü bir mağazanın müdürü buna çok şaşırmış ve (Boş senet gibi imzalı çek; kaybederseniz n’olacak?) diye bana sormuştu…

Sonsöz: “Bir gün çalıştığım firma bi’hata yaptı… Filmdeki adım Niyazi… Afişte (Atla Gel Niyazi) yazması gerekiyor… Oysa afişler, lobiler hepsi (Atla Gel Şaban) oldu… Seyircilerden bir kişi çıkıp filmdeki adın Niyazi, adının (Atla Gel Niyazi olması lazım) demedi… Farkına bile varmadı…”