Türk Dil Kurumu ve birçok sosyal bilimciye göre nazik olmak, nezaket gibi kavramlar birbirine yakın yerlerde kullanılırlar. Nezaketsizlik ise kin, saygısızlık, çatışma ve gerginlik yaratan davranış olarak tanımlanır. Nezaket, insanın içindeki iyiliği, sevgiyi, barışı, birlikte yaşamayı uyandırıcı bir işleve sahiptir. Nezaket nezaketi doğurur. Hatta nezaketin de de bulaşıcı olduğunu söyleyenler vardır. Tıpkı iyiliğin iyilik yapılarak yayıldığı gibi...
Kısa süre önce İzmir’deki üniversitelerde gerçekleşen yeni yapılanmaları yazmıştım. Malum, herkesin bildiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayı ile 15 Temmuz darbe girişiminin getirdiği kaotik ortamda Ege Üniversitesi ile 9 Eylül Üniversitesi’nin rektörleri atandı. Görevlerini de sürdürüyorlar. Bu arada darbe girişiminin ardından akademik camiadaki FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalar devam ediyor. İzmir’in faaliyette olan son kamu üniversitesi Katip Çelebi Üniversitesi de operasyon, görevden almalar, ihraçlar ile adından söz ettiriyor. Bu konuya ilişkin yazdığım “Rektörlerin FETÖ ile imtihanı” yazısından sonra çok sayıda telefon aldım.
Bu kez, şahsen kampüsünün tozunu yutmuş, eğitimini almış birisi olarak mezun olduğum Ege Üniversitesi’nden aktarılanları paylaşmak istiyorum. Birincisi FETÖ yapılanması konusu. Bahsettiğim yazıda Rektör Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun’un kapatılan Şifa Üniversitesi’nin sahibi olduğu Türkiye Tabipler Vakfı’nın kurucularından olduğu yazıyordu. Bu konuda Hoşcuşkun, “Bilgim dışında ismim listeye eklenmiş. Haberim yoktu. Vakfın kuruluşu ve çalışmaları hakkında hiç bilgim olmadı” açıklaması yapmıştı. Kurucular listesinde Mahmut Akdoğan, Kudret Ünal, Şerif Ali Tekalan, Mehdi Yeksan gibi FETÖ yapılanmasıyla ilişkileri tescillenmiş birçok kişiyle birlikte yer alan Hoşcoşkun’un notere bizzat gitmeden işlem yapılamayacağı belirtiliyor. Yazıyı okuyan bir noter tanıdığım Türkiye Noterler Birliği’ne bağlı Adalet Bakanlığı’nın denetiminde ‘kamu görevi’ yapan noterlerin vakıf kuruculuğu ve yönetim kurulu üyeliği gibi görevlerde bulunacak isimlerin imzalarının bizzat notere gelmeden başkası vasıtasıyla yollanamayacağını, başkasının yerine imza atılamayacağını ifade ediyor. Noterlerin bu tür bir çalışma sisteminin kesinlikle olmadığının da altı çiziliyor. Yine listede yer alan Dr. Zeki Hoşcoşkun’un da rektörün kardeşi olarak vakıf yönetiminde bulunması da dikkat çekiyor. İki kardeşin aynı vakıfta kurucular listesinde yer alması ise halen düşündürüyor.
Ege Üniversitesi’nde bu aralar atamalar ve kadrolaşmalar fırtınası yaşanıyor. Rektör bilindiği gibi göreve gelir gelmez vekaleten dokuz fakülteye dekan ataması yaptı. Hali hazırda sadece bir adet rektör yardımcısı görevlendirdi. Diğer kadrolar ise boş duruyor. Üniversitede konuşulan konuların başında tercih edilen isimlerin dışında geçmişteki görev yerleri, ilişkileri…Mesela Fen Fakültesi Dekanlığı’na atanan Prof. Dr. İsmet Karaca’nın kayınbiraderinin, devlet büyüklerinin kullandığı kriptoluların da arasında bulunduğu telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına yönelik davada tutuklanan eski TİB Teknik İşletme Daire Başkanı Barış Yaslan olduğu ifade ediliyor. Uzun yıllar Amerika’da eğitim görmüş FETÖ’den kapatılan Gediz Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmış Özlem Coşan’ın danışman olarak görevlendirilmesi, ayni şekilde kapatılan İzmir Üniversitesi’nin Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fusün Şenuzun Aykar’ın Hemşirelik Fakültesi Dekanlığı’na atanması da üniversitede en çok konuşulan konulardan birisi. Tabi ki bu isimlerle ilgili kararı, ilişkileri var ise yargı verecektir. Bir kişinin akrabaları ya da geçmişteki görev yerleri yıpratılmak için de gündeme getiriliyor olabilir.
Üniversite sadece kadrolaşma ve yeni atamalarla değil çalışma sistemi ve yöntemlerle de dikkat çekiyor. Rektörün çalışmak istemediği dekan, dekanın çalışmak istemediği bölüm başkanı ya da ana bilim dalı başkanları ile fakülte kurullarındaki isimler kontrolsüz, düzeysiz yaklaşımlara muhatap kaldıklarını belirtiyor. Bir görevli personel ya da sekreterin, koca koca bilim insanlarına içinden, “Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi ile atanan rektörümüzün insiyatifi ve kararı ile görevinizden alındınız. İstifanızı veriniz” gibi kelimeler geçen cümlelerin söylendiği konuşuluyor. Ne yazık ki bilim üretmek için devletin en üst makamının kararı ile orada bulunan bol ünvanlı isimler kadro, makam, koltuk derdine düşmüş durumdalar. Bunun son örneklerinden birisi de Ege Üniversitesi’nde yıllardır çalışan, ruh ve sinir hastalıkları konusunda yaptığı çalışmalar ile adından söz ettiren Prof. Dr. Ali Saffet Gönül. O da birçok isim gibi fakülte kurulundaki görevinden bir sekreter telefonuyla alındığını öğrenenlerden. İzmir’in de yakından tanıdığı 9 yıl süreyle Türkiye’de Milli Savunma Bakanlığı yapmış AK Parti’nin ağır toplarından Vecdi Gönül’ün oğlu olan Prof. Gönül’e yapılan muamele aslında üniversitedeki “nezaket sınırlarının” ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Nezaketi “bulaşıcı hastalık” görenler iyiliklerin de üzerini kapatıyor.
KAFA KARIŞTIRAN HABER
15 Temmuz sonrası FETÖ/PDY operasyonları kapsamında üzerinde derin çalışmalar yapılan yerlerden birisi de merkezi İzmir Aliağa’da bulunan SOCAR-PETKİM şirketi… Azerbaycan-Türkiye ortaklığında faaliyetini sürdüren şirketin üst düzey kadrosunda birçok isim görevden alındı. Son olarak Genel Müdür Sadettin Korkut da FETÖ ilişkileri nedeniyle tutuklandı. Üst yönetimde ve şirketin genel idaresinde şu anda Azeriler görev yapıyor. Geçtiğimiz günlerde gazete ve TV’lerin haber merkezlerine “PETKİM Konteyner Limanı Kapılarını Açıyor” haberi düşüyor. Haberde konuşan ise işi yaptıran PETKİM’in değil taşeron şirket ES-GRUP yetkilileri. Ağustos Ayı’ndaki operasyonda Es Grup’tan Şenol Demirbaş ve ağabeyi Erol Demirbaş gözaltına alınmıştı. Kurulan farklı şirketler ve devirler ile gündeme gelen grup, halen faaliyetlerini sürdürüyor. Konuyla ilgili “PETKİM’de FETÖ korunuyor” yorumları yapılsa da hukuki süreç devam ediyor. Yıllık milyonlarca yatırım ve ciro yapan şirkette bakalım neler olacak?