GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
18 Mart 2024 Pazartesi

Nereden nereye?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren; güçlü üretim ve sanayileşmek ülkenin temel meselesi oldu.

Sermaye yetersizliği nedeniyle devletçiliğin, karma ekonominin öne çıktığı dönemde sanayi yatırımlarına hız verilirken, kırklı yıllardan itibaren Sovyetler Birliği ile ekonomik ilişkiler güçlenmeğe başladı.

Ve Menderes döneminde, Sovyetler Birliği ile önemli ağır sanayi yatırımları gerçekleştirildi.

Süleyman Demirel’in de sanayileşme hamlesini sürdürdüğü, bu yüzden başının çok sık Batı ile derde girdiği bir gerçektir. 71 Muhtırası ve 80 darbesini yaşadı.

Necmettin Erbakan ha keza tavizsiz sanayileşme savunucusuydu. Necmettin Erbakan ile Erdoğan arasında bu anlamda en küçük benzerlik olmadığını da bu vesileyle dile getirmek gerekir.

Türkiye’nin ağır sanayi üzerinde yükselen üretimden gelen gücüne soğuk bakan Batı, önce 1960 darbesiyle, ardından 1971 muhtırasıyla ve son olarak 1980 darbesiyle amacına ulaştı. Türkiye sanayileşme idealinden uzaklaştı.

24 Ocak Kararlarını izleyen 1980 darbesine kadar süren sanayileşme mücadelesi, bu tarihten sonra, Dünya Ticaret Örgütü’nün belirleyici rol oynadığı liberal dönemde son buldu ve ticaret burjuvazisi öne çıktı.

Sanayi üretiminden uzaklaşan Türkiye, ticaret ve inşaata yönelerek Cumhuriyet devrimini yok edecek süreci başlattı.

1980 öncesinde, sanayi sitelerinde, üretmenin heyecanıyla, 300 m2 atölyelerinde bile mucizeler yaratan insanlar, 24 Ocak Kararları sonucu üretimden uzaklaştı.

Sermaye yetersizliği karşısında mucizeler yaratarak üretim yapan sanayicinin biricik aşkı, üretimdi. Babam, imkansızlıklar içinde üretim yapan sanayiciyi şöyle tarif ediyordu; Tencerede pişirip kapağında yiyen insan. Ve bu insanlar artık yok.

Yanı sıra, iktidarın silah endüstrisini öne sürerek göz boyaması hiç inandırıcı olmuyor. 1974 yılında, ambargo ile başlayan savunma sanayi çalışmalarına dayalı 50 yıldır yapılan üretim, seksen darbesinden sonra geri plana itilen sanayi üretiminin alternatifi değildir.

Hazin ama gerçek, her şeyin ucuzuna teşne bir toplum olduk. Üreten toplum aklı çökünce, yerine gelen “al sat kafası” hayatı salt alışverişe döndürdü. Tam da bu nedenle, siyasal yaşam, siyasal parti de denen alışveriş merkezlerinde, “al takke, ver külah” ilişkilere dönüştü.

Ve 44 yılın sonunda, hedeflerinden uzaklaşarak dağılma noktasına gelen Türkiye’de, bir tarafta Erdoğan, diğer tarafta Özgür Özel, yüzyıllık Cumhuriyet’in finaline hazırlanıyoruz.

Seksen darbesiyle başlayan vasatlaşma, Cumhuriyet’i bütün kurumlarıyla tüketirken yerine ne koyacağını bilmeyen iktidar ve ana muhalefet, yıkılışın mimarları olarak tarihe geçmeye hazırlanıyor.