GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
15 Ocak 2010 Cuma

Kimi CHP’’liler, AKP’’lileştiklerinin farkındalar mı?

İlk mesleğim olan öğretmenlikte 3’’üncü yılımdı ve 3’’üncü sürgün yerim Edirne’’nin Yoğuntaş ilçesindeydim.
Toplam üç sınıftan (Orta I, II, III) oluşan okul binasının tamamı 5 odaydı ve sanırım o günlerde var olan 12 dersi de okulun var olan 5 öğretmeni paylaşıyorduk.’¶
Örneğin benim payıma, ana dalım olan Türkçe’’nin yanı sıra İngilizce, Din ve Ahlak Bilgisi ile Beden Eğitimi de düşüyordu ki, ötesini ne ben anlatayım, ne siz sorun’…
 
Var olan üç sınıfa girip çocukların Türkçe dilbilgisi ile ilgili en basit temel kuralları bile bilmediklerini dehşetle gözleyince, bana verilen tüm ek dersleri (okul müdürüne bile danışmadan) doğrudan Türkçe dersine dahil etmiştim.
Yani sabahtan akşama kadar girip çıktığım bütün derslerde, Türk Dili ve Edebiyatı ile dilbilgisi işlemiştim. Benden önce okula hiç Türkçe öğretmeni gelmediği, ana dillerinin grameri üzerine hiç gerçek ders almadıkları için, orta 1’’lerde ne işliyorsam, orta 2 ve orta 3’’lerde de aynı müfredatı uygulamıştım. ’“Düz cümle/devrik cümle nedir, özne/yüklem/nesne/zarf/sıfat nedir, ismin halleri hangi durumlarda ayrı, hangi durumlarda bitişik yazılır, -ki takısı ne zaman takı, ne zaman bağlaç olur’” gibi, gibi, gibi’… En basit, en temel dil kuralları.
 
’‘Durduk yerde niye bu yazı, dersimiz Türkçe mi?’’ diyeceksiniz.
Hayır diyeceğim ben de.
Öğretmenlikten istifa edeli 28 yıl oldu; dersimiz Türkçe değil.
Zaten ders yok, konu var; o da gazetecilik.
* * *
Bu gazetede haber ya da köşe yazılarına gelen yorumları okurken, kimi zaman kendimi ’“Allahım aklıma/sinirime mukayyet ol’” derken buluyorum. Ya,
’“Bir insan okuduğunu bu kadar mı anlamaz? Editör arkadaşlar yanlışlıkla başka bir haberin/köşenin yorumunu mu koymuşlar acaba buraya?’” dedirtiyor bu yorumlar’…
Ya da
’“Allah bunlara azıcık izan, azıcık vicdan, azıcık terbiye ve azıcık da budak deliği yerine göz nasip eylesin!’” duası ettiriyor.
Sapla samanı karıştıranlardan vazgeçtim de, üzerine yorum yaptıkları gazetecilik mesleği hakkında zerrece fikirleri dahi olmamasına rağmen, ’“Hülya Avşar’’ı bile sollayacak’” bir cahillikle, gazetecilik yorumlayanlar yok mu?
İşte o zaman sahiden cinleniyorum.
 
Ümit Yaldız’’ın, İstanbul’’a Mustafa Sarıgül’’le röportaj yapmaya gitmesi üzerine gerek köşesinin, gerekse yaptığı röportajın altına yapılan ve ’“bu nasıl bir düzey’” dedirten kimi yorumlardı beni 28 yıl öncesine götüren’…
Ana dilleri Türkçe’’nin basit kurallarından bihaber olan çocuklara, taa ilkokul düzeyinden anlatmaya başlamıştım ama’…
Gazeteciliğin en basit tanımından bile habersiz olmalarına rağmen, habercilik üzerine berbat ötesi yorumlar yazanlar (ya da benzerlerini içlerinden geçiren fısıltı gazetesi çalışanları) için ne yapılabilir ki?
  
Elbet işimiz öğretmencilik değil. Elimize cetvel alıp ’“bak evladım’” diye yazıya girişmemiz söz konusu bile olamaz. Yapabileceğimiz tek yardım, onlara kaynak göstermek.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’’nin 1997’’de kabul edip yayımladığı Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’’ni iyice okumalarını,
Bunun yanı sıra, gazetemiz yazarı, medya ve hukuk duayeni avukat Fikret İlkiz’’in gazecilikle ilgili yazılarını da hatmetmelerini önermek.
 
Benim naçizane tavsiyem ise’…
Ümit’’e ne yapıp ne yapmamasını tavsiye edenlerin, ’“İstanbul’’a niye Sarıgül röportajı yapmaya gitti’”ğini soranların; dikkatlerini bir an için olsun, Başbakan Erdoğan’’a çevirmeleridir.
’“Sadece kendisini sevenleri ve AKP’’yi sevenleri’” seven Erdoğan’’a benzemiyorlar mı bu bakış açılarıyla?
AKP destekli ’“yandaş medya’”ya kızarken, istedikleri ’“sadece CHP’’yi yazacak, üstelik istedikleri gibi yazacak yandaş medya’” olmuyor mu yani?
Ümit, Deniz Baykal’’la röportaja gidince (ki o da olacak), ’“Ne işin var Ankara’’da’” diyecekler mi bu arkadaşlar?
Ama asıl önemlisi, burası ne ’“CHP Severler Derneği’”, ne ’“AKP’’den Nefret Edenler kulübü’”, ne o, ne bu, ne şu. Burası internet üzerinden yayın yapan bir GAZETE. Bu gazetede, her köşeden farklı yorumlar yükselirken (bkz. yazarcafe’’ye) haber olmaya değer (partisi ne olursa olsun) herkesle görüşülür, röportaj yapılır, haber verilir.
Ki, kuracağı parti için İzmir’’den yola çıkan bir hareket, CHP’’yi şu ya da bu biçimde dalgalandırmış bir adam, ’‘karada/havada’’ haber değeri taşır.
Köşemde haftalar önce ’“Sarıgülden cacık olmaz’” diye yazan (hala buna inanan) biri olarak, altını çizerek yazıyorum:
Mustafa Sarıgül, iyi bir röportaj malzemesidir; Türkiye gündeminde çok yakından izlenmesi gereken bir haber unsurudur.
İzlenecek ve ne söylediği duyurulacak ki; vatandaş da ’‘ak mı kara mı’’ öğrenecek; sandıkta kararı ona göre verecek.
 
’“Bu mesleğin kimliğini, gerçek anlamda gazetecilik yapan da yapmayan da taşıdığı’” için; bazılarının kafası, sanırım bu yüzden karışık deyip noktalayalım konuyu’… İzmirliyiz ya; kusurlarına rağmen, hoş görüp geçelim.