GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
8 Ekim 2015 Perşembe

Kilidin çözüm yeri…

8 Haziran sabahı birçok insan gibi ben de, “Türkiye az da olsa rahat bir nefes alır, olası bir koalisyonla yolumuz açılabilir.” diye umutlanmıştım. Ancak heyhat… 7 Haziran gecesi herkese kapılarını sıkı sıkı kapatıp (aslında) daha o gece erken seçimi belirleyen Devlet Bahçeli ile içinden çıktığı partinin tek başına iktidarı dışında bir ihtimali (her nedense) aklından bile geçirmeyen Erdoğan’ın istedikleri oldu. Birkaç hafta sonra yeniden seçime gidiyoruz… Maalesef mi desem…
Hepi topu 29 saat mesai yapan 550 milletvekilinden 37’si (farklı nedenlerle) 1 Kasım’da aday olamadılar; 30 kadarı da partileri tarafından (büyük olasılıkla) seçilemeyecek yerlere kaydırıldılar. Örnek: Markar Eseyan…

Adalet ve Kalkınma Partisi, 7 Haziran seçimlerindeki 550 adayından 312’sini 1 Kasım seçimleri için yeniden aday gösterdi. Birçok parti aday listelerinde önemli bir değişikliğe gitmezken, yapılan yüzde 40’a yakın bu değişiklik, “Ne olursa olsun tek başına iktidar!” hedefiyle yorumlanabilir. Alınan kararlar, yapılan değişiklikler 7 Haziran’da kaybedilen ‘tek başına iktidar’ yolunu açar mı, açabilir mi?

Listelerde son dakikada ikna edilen, ama her an Abdullah Gül ile yeni bir yolculuğa çıkması ihtimal dâhilinde olan Ali Babacan ile partisine ağır eleştiriler yapmaktan çekinmeyen Mehmet Şimşek, Faruk Çelik gibi isimler yer alırken; en başından beri yol arkadaşlığı yapanların çoğu yok. (Örnek: Bülent Arınç ile Sadullah Ergin, Nihat Ergün ve Hüseyin Çelik…) Bu arada Ali Babacan’ın Erdoğan’ı isim vermeden ama doğrudan hedef aldığı 7 Ekim günkü “Merkez Bankası bağımsızlığı” başlıklı konuşmasını okumanızı tavsiye ederim..

Güneydoğu ve üç büyük kent

Yeniden seçimin listeleri için “akılcı” ve “akıldışı” diye ikiye ayırabileceğimiz birçok yorum yapıldı; bunları okuduk, dinledik. Bunlara benim de ekleyeceklerim var, kuşkusuz… Malumunuz, bu seçimin belirleyici iki kilit noktası var: Güneydoğu ve Üç Büyük Kent…

Güneydoğu’da CHP ve MHP’nin yine pek esamisi okunacak gibi görünmüyor açıkçası… Yarış HDP ile AKP arasında geçecek. AKP’nin hayallerini gerçekleştirmesinin yegâne koşulu da, HDP’nin barajın altında kalıp Meclis’e girememesi… Son anketlere göre zor görünüyor…
Yazıma başlamadan önce, Güneydoğu’yu iyi bilen Diyarbakırlı arkadaşlarımla görüştüm; özellikle Diyarbakır, Şanlıurfa ve Van’daki adaylar, AKP’nin ihtiyacı olan ‘tek başına iktidar’ hedefi için yeterli bulunmuyor. Arkadaşım, “Kürt ve Ermeni adaylar üzerinden yapılan etnik temizlik, milliyetçi cepheden oy kazandırabilir; ama Güneydoğu’da 7 Haziran’dan daha az oy getirebilir. AKP, Diyarbakır’dan 1 milletvekili çıkarmıştı, onu bile alamayabilir.” dedi.

AKP, 7 Haziran seçimlerinde, Diyarbakır’da ilk sıralara ‘oy potansiyeli yüksek’ isimleri yerleştirmişti. Listenin birinci sırasında Bingöllü eski Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ikinci sırada da Refah-Yol hükümeti döneminde Devlet Bakanlığı yapmış olan Salim Ensarioğlu yer alıyordu. Eski Refah ve Fazilet Partisi Diyarbakır Milletvekili Seyit Haşim Haşimi ise üçüncü sıradaydı. 
Buna rağmen AKP, bölgenin tamamında olduğu gibi Diyarbakır’da da büyük kan kaybetmiş ve bu ilden sadece bir 1 milletvekili çıkarabilmişti. HDP ise 11 milletvekili… AKP bu kez Diyarbakır birinci sıradan eski Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nu aday gösterdi, amca Salim Ensarioğlu ise listeye alınmadı.

Aslını ararsanız AKP de, HDP de Güneydoğu’da benzer yöntemleri izliyorlar. Milletvekili çıkarılan yerler kritikse, son seçilen milletvekilinin tekrar aday gösterilmesine dikkat edilmiş; milletvekili çıkarılamayan illerde ise değişiklik yoluna gidilmiş. Diyarbakır’da 1 bile zor, ama diğer kentlerde görünüş o ki, bu listeyle AKP yeni vekiller kazanabilir. Ama HDP, bunu hesaplamış olmalı ki, vekil çıkaramadığı illerde özel bir strateji gütmüş. Örneğin, Ethem Sarısülük’ün ağabeyinin adaylığı, işte böyle bir strateji… Yani 5-6 milletvekili kaybetse bile, başka illerden gelecek yeni vekillerle, öncelikle Meclis’teki sayısını korumayı, sonra da artırmayı planlamış HDP.

Şanlıurfa ve Van’da da dostlarımız var… Onlarla da konuştum. 7 Haziran seçimlerinde partinin ‘üç dönem kuralı’na takılan eski Çalışma Bakanı ve Şanlıurfa Milletvekili Faruk Çelik, yeniden Şanlıurfa birinci sıra adayı… AKP listelerini yorumlayanlar, Çelik’in başka bir ilden bilinçli olarak aday gösterilmediğini, burada HDP’ye giden oyları geri çevirme potansiyelinin yüksek olduğunu söylüyorlar. Hatırlarsanız eğer, AKP, 7 Haziran seçimlerinde Şanlıurfa’da yüzde 46,7 ile 7; HDP ise yüzde 38’lik oy oranıyla 5 milletvekili çıkarmıştı.

“Van’da Hüseyin Çelik’in eksikliği, Kırklarelili Beşir Atalay ile aşılacak.” deniyor; ancak  “Bu durumu Vanlı AKP’liler bile kabul etmez.” diyenlerin sayısı da az değil. Çözüm sürecinin önemli isimlerinden eski Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Van listesinde birinci sıradan adaylığı, bu ilden kaybettiği oyları geri alabilmek için, AKP’nin HDP’ye karşı bir hamlesi ama ikinci vekili getirir mi zor. AKP, 7 Haziran seçimlerinde Van’dan bir milletvekili çıkarırken, HDP’nin vekil sayısı 7 olmuştu.

Galiba tüm Güneydoğu’yu ve memleket sathını değerlendirecek açıklama, uzun yıllar AKP’nin yol haritasını belirlemede katkı veren Metropoll Araştırma Şirketi Başkanı Özer Sencar’dan geldi: “Türkiye genelindeki liste de Güneydoğu’da gösterilen adaylar, iktidarı tek başına hedefleyen bir milletvekili listesi değil. AK Parti’de oy gücünü belirleyen faktör, Erdoğan’ın itibarıdır ve adayların çok fazla bir önemi yoktur. Adaylar küçük şehirlerde ve negatif özellikleri olduğunda etkili olur. Böyle bir şey yoksa adayların oy çekimi fazla değildir. Adaylar yüzde bir seviyesinde bile etkili değildir. Türkler liderperesttir. Bu, AKP ve MHP seçmeninde de en yüksektir.”

Ben, hâlâ 8 Haziran sabahı gibi düşünüyorum…

Oy veririz vermeyiz, isteriz, istemeyiz, hoşumuza gider gitmez; ama HDP artık Türkiye’nin partisi olma yolundadır. Kürtler yurttaşlarımız, vatandaşlarımızdır; sayıları ve destekçileri oranında da milletvekilleri olacaktır, olmalıdır. Bu durum biz Türklerin daha da bilinçli olmasını sağlar ki, bu da küçümsenemeyecek bir kazanımdır. Bu “Türklerin daha bilinçli olması” meselesine gelecek yazılardan birinde döneceğim… Bu arada benim oyumun HDP’ye gitmeyeceğini söylemeliyim…