GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
13 Haziran 2023 Salı

Kamu, yurttaş işbirliği ile yağma!

AKP iktidarının yarattığı ekonomik kriz sadece mali piyasalar ve enflasyonla sınırlı değildir. Daha da önemlisi ve kronikleşen bir kriz de, temel ekonomik sektörleri terk edip, inşaat ve enerji sektörüne dayanmasıdır. Çünkü bu sektörler kolay ve hızlı karlılık yaratan sektörlerdir. Ancak kalkınma ve gelişme inşaatla olmaz. Ayrıca sektörün yarattığı istihdam geçicidir.

Sanayi ve tarıma göre, iktidara cazip gelen inşaat ve bayındırlık yatırımları aynı zamanda himaye mekanizması için elverişli alanlardır. İmar kararları, avantajlı ihaleler ile iktidar çevresinde yeni bir ekonomik sektör oluşmuştur. Enerji sektörü de buna dahildir.

Saray, çok sayıda kamu iktisadi kurumunu satarak iktidarını finanse etmeye çalıştı ama bu sürdürülebilir bir yöntem değildi. Ardından hazine arazilerini imara açıp, satma süreci başladı. Çok sayıda arazi bu şekilde satışa çıkarıldı. Son zamanlarda da TOKİ marifetiyle hazine arazileri satışı devam etmektedir. Konut sahibi olmayan yurttaşlara sosyal konut üretmek için kurulmuş olan TOKİ, bir süredir Saray adına emlak satış ofisine dönüşmüş durumda.

Uzun zamandır, bu model, neo liberal uygulamalar olarak değerlendirildi. Devletin kamu kuruluşlarını özelleştirerek ekonomik alandan çekilip, asli görevini daha etkin yapması olarak lanse edildi bu olup bitenler. Oysa ki durum hiç de öyle değil, bu olsa olsa barbar kapitalizm olabilir. Çünkü devlet denetim ve kamu yararı işlevini terk edip bizzat yağmaya dahil durumdadır. Bunun en son ve çarpıcı örnekleri, İstanbul Kanal Projesi ve Çeşme Projesidir.

Araziyi arsaya dönüştürmek diye de tanımlanan bu yöntem ile iktidar, devlet olmanın da avantajlarını kullanarak, yasalara ve evrensel hukuka aykırı düzenlemeler ile arazi rantı yaratarak finansman yaratmaktadır.

Ne uluslararası sözleşmeler, ne ekolojik koruma ne de iklim krizi Saray ve çevresinin umurunda. İlla ki rant. İnşaat olmayan yeri boş alan olarak gören bu barbar anlayış hem sermaye ile işbirliği yapıp, vatandaş ile ortaklık duygusu yaratarak bu işlere kalkışıyor üstelik. Yapılan her inşaat projesi kalkınma, gelişme ve istihdam yaratma ideolojisi ile örtülmeye çalışılıyor.

İstanbul Kanal Projesi, konut sorununu çözmek ve yeni cazibe merkezleri yaratmak, Çeşme Projesi ise 12 ay turizm ve bölgenin değerlenmesi olarak her türlü ideolojik aygıt ile kamuoyuna pompalanmaktadır.

İktidar bu ideolojik propagandasını, yurttaşı da bu yağmaya ortak etme mesajı ile sürdürmektedir. Bölge kalkınacak, araziler değer kazanacak ve yeni istihdam alanları yaratılacak diye. Ayrıca her yeni dönemde imar affı uygulaması ile kaçak yapılaşmayı teşvik ederek yurttaşı da ranta müptela hale getirmektedir.

Son iki yıldır muazzam bir kaçak yapılaşma stoku oluştu. Bakanlık, Valilikler ve belediyeler popülist gerekçeler ile kaçak yapılaşmaya göz yummakla kalmayıp, teşvik de ettiler. Bilhassa kırsal bölgelerde tarım alanları, koruma bölgeleri bu süreçte telafisi imkansız zararlara uğradı.

Depremden iki gün sonra, “İmar affı cinayettir” açıklamaları, çok trajikomikti. Tesadüfe bakın iki yıldır kaçak yapılaşmaya göz yuman ve hiçbir işlem yapmayan belediyeler, depremden iki gün sonra tutanak tutmaya başladılar.

Çark böyle işliyor. Siyaset Şark pazarı gibi. Kural yok, denetim yok, kamu yok daha doğrusu.