GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
2 Temmuz 2024 Salı

Kalbimizi ateşe verdikleri gün!

Yıldız Tarihi; “2 Temmuz 1993”...

Günlerden Cuma...

31 yıl önce bugün...

Devlet Baba’nın biçare kaldığı...

Cehennem gecesi...

Sivas’ın göbeğindeki Madımak Otel’in...

İçindeki masum insanlarla birlikte...

Meşaleye dönüştüğü dakikalar...

Çaresiz devletin...

Her şey bittikten sonra ele geçirdiği...

Katliam videosundaki kan donduran görüntüler...

Ve...

O videodaki...

İnsancıklar cayır cayır yanarken göğe yükselen feryatları...

Madımak Oteli ateşe veren Cehennem Zebanileri’nin...

Kayda giren kahkahalarına karışıyor:

“Herkes içeride...”

“Yak ulan, yaaaaak!”

“Cehennem ateşi işte, kâfirlerin yandığı ateş bu...”

“Çok güzel değil mi?”

“Canavar gibi...”

Bunlar…

Devlet Baba’nın arşivinde…

***

Kimileri “Sivas Olayı” diyor...

Bazıları “Madımak Katliamı”...

Büyük acının adı ne olursa olsun...

O gün Sivas’ta düzenlenen...

“Pir Sultan Abdal Şenlikleri” sırasında...

Madımak Oteli'nin radikal İslamcı bir grup tarafından yakılması...

Ve...

Çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile...

İki otel çalışanın...

Yanarak hayatlarını kaybetmeleri...

31 yıl sonra bile bugün...

Cumhuriyet Tarihi’nin...

En acı...

En kahredici...

En iğrenç...

...Ve hedefine...

“Şanlı Cumhuriyet”i koymuş...

Bir “kalkışma” olarak...

Tarihe geçti...

***

Meslekte 51 yılı geride bırakan bir gazeteci olarak...

Sözüm şudur ki...

31 yıl önce...

Madımak Oteli’nde gerçekleştirilen “toplu katliam”ın...

Gelecek kuşaklara adam gibi anlatılması şart...

Neden böyle dedim?

Bi’sebebi var!

Çıkın sokağa...

20’li yaşlarda üniversite eğitimi alan bir İzmirliye...

Sadece...

“Madımak” deyin...

Bakalım...

Kaç tanesi?

Kapıları kilitlenip ateşe verilen “Sivas Madımak Otel”deki...

33 aydın, sanatçı, şair ve yazarın...

Nasıl canice öldürüldüğünü söyleyebilecek?

Endişeliyim:

“Memleket yakın geçmiş belleğini kaybediyor!”

Neden?

Merak etmedikleri için...

Okumadıkları için...

Hepsinden ürkütücü olanı “onlara hatırlatan” olmadığı için...

Yeter mi?

***

Türkiye’yi yönetenler aciz kaldı...

Güvenlik güçleri sessiz kaldı...

Korkunç olayın duyulması gecikti ama...

48 saat sonra...

Türkiye ayağa kalktı, vatandaş içine attı...

Gözyaşlarını sildi...

***

Madımak Oteli’nde...

Diri diri yanmaktan kurtulan usta yazar Hidayet Karakuş’un...

O günü ve...

O cehennem saatlerini hatırlatan ödüllü kitabı...

“Şeytanminareleri”ni…

Hem okumalı hem de okutturmalısınız…

Çünkü…

O korkunç dakikaları “yaşıyormuş” gibi olacaksınız:

“Karımın elini tutarken, karanlığa doğru seslendim: (Arkadaşlar, arka odalara yürüyün... Kapıları pencereleri kırın...) Camdan dışarı çıktık... Bu kez karşımızda iki Aczimendi, sopalarıyla bizi karşıladılar... (Geldiğiniz yerden çıkın, buraya gelmeyin!) deyip, ağız dolusu sövgüler yağdırdılar...”

...Ve bi’de içinden yükselen fırtınaları ekliyor Hidayet Karakuş...

“Madımak Oteli’nden sağ çıkmak…

Sağlıklı çıkmak anlamına gelmediğini haykırıyor…

Sevgiyle kurulmuş bir yuvanın…

Nefret ve cehalet yangınının ateşiyle…

Nasıl küle dönüştüğünü aktarıyor…

Güçlü kalemiyle…

Madımak Oteli’nde yaşananları…

Neredeyse…

Saniye saniye okurun zihnine kazıyor…”

***

Karakuş’un Sivas Katliamı romanı “Şeytanminareleri”

39. Orhan Kemal Roman Ödülü ile…

2010 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü sahibi oldu...

Sırf o günleri unutmayalım diye…

“Şeytanminareleri”nden…

Ağlatan birkaç satır daha:

“Nilüfer, bir boşlukta yüzüyordu gözlerini açtığında...

Odalar, yüksek duvarlarla çevrili…

Pencereler büyük camlarla kaplıydı…

Sargı bezlerinin arasında kaybolan yüzünün yarısını yok sanıyordu…

Yarım yüzle nasıl bir insan olabilir?

Nasıl bakar aynalara; sokağa nasıl çıkar?

Beyninin kıvrımlarında…

Derin kuyularda alev dilli ejderhalar dolaşıyor…”

***

Hidayet Karakuş’a göre…

Madımak Oteli’ni kuşatan kalabalığın sosyolojisi de önemli…

İnsanların…

İçlerinde böylesine büyük bir nefreti nasıl büyüttüklerini…

Tarihsel bağları içinde sorguluyor…

***

O günleri yaşayanlara göre…

“Ateş ne kadar korkutucu olsa da küller, varlıktan kalan bir izdir… Ateşten her zaman arta kalan bir şey vardır…”

Bi’tane daha…

“...Bir çay için bile ocak yakmaktan çekinir olmuştum..." bu tek cümle bile okuyucunun yakasını ömür boyunca bırakmayacak. Okurken yazarın kalemini ciğerime kadar batırdığını hissettim…”

***

Madımak yıllarca unutulmayacak…

Neden yaktılar?

Sözüm ona…

“Cehennem Ateşi”ni hatırlatmak için…

***

Hava kararmamıştı…

Saldırganların, Madımak Oteli'ni henüz yakmadıkları saatlerdi…

Davetli yazarlardan Aziz Nesin

Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'yü aradı, telefonla…

“Bizi kurtarın…" dedi…

İnönü’nün cevabı şöyle oldu:

“Hiç merak etmeyin; gerekli önlemleri aldık…”

Oysa…

Bir saat sonra Madımak Oteli yakıldı…

Saldırganlar bağırıyordu:

“Allah'ım bu senin ateşin! İçeriye gönder!..”

Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi…

Kendi imkanlarıyla yaralı kurtuldu…

İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin’i…

Linç etmeye kalktılar…

Başından yaralanan ünlü yazarı polisler kurtardı…

***

Bitiriyoruz…

30 küsur yıldır hep şu konuşuluyor:

İddialara göre…

Sivas’ta…

Kışkırtıcıların ayak seslerinin bir kaç gün önceden duyulmuştu…

Ve yine iddialara göre…

Türkiye’yi yönetenler…

Güvenlik güçleri ve…

Katliamı engelleyebilecek güce sahip olanlar sessiz kaldı…

Olay geçiştirildi, duyurulması geciktirildi…

Buna rağmen Türkiye ayağa kalktı…

Ne var ki…

Onca yıldır şu soruya hala cevap bulunamadı:

“Madımak Oteli’ni kuşatan…

Kuşatmakla kalmayıp…

İçindeki canlarla birlikte ateşe verenler…

İçlerinde böylesine büyük bir nefreti nasıl büyüttüler?”

Ne bilen var…

Ne de bu soruya cevap verebilen…

O günleri yaşayanlar..

Bu dünyadan göçünceye kadar…

Canlı yayına bile akseden…

“Şeriat isteriz, Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak…”

Naraları atan o korkunç kalabalığı…

Bizim yaşımızdakiler…

Bu dünyadan göçene kadar unutmayacak, unutamayacak!

Ancaaak…

Devlet Baba da unutmamalı!

Aynen…

94 yıl önce şeriat isteyen…

İnsan bozuntusu kan emicilerin…

Kahraman asteğmen Kubilay’ın başını…

Menemen sokaklarda gezdirdikleri…

Unutamadığımız gibi…

Nokta…

Sonsöz: “Ateş ne kadar korkutucu olsa da küller, varlıktan kalan bir izdir... Ateşten her zaman arta kalan bir şey vardır…” / Şeytanminareleri kitabından…