GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
20 Haziran 2016 Pazartesi

İzmirli olmakla övünmek…

“İzmir'de kadın önce insandır, özgürdür. Kişiliği güçlü yetiştirilir. Kendine güvenir. Hedef koyar ve mücadele eder. Ekonomik bağımsızlığı sever.. Yaşam tarzına müdahaleyi kabullenmez. İkinci sınıf değildir. Gece yarısı tek başına İzmir'de yürüyebilir. İzmir' göçle gelen kadınlarda da bir süre sonra aynı kendine güveni görebilirsiniz. İzmirli kadını güzel yapan kendine güveni ve özgür iradesidir…”

***

Son zamanlarda en çok okunan ve paylaşılan yazımız “İzmir’i Güzelleştiren Kadınlarıdır” başlıklı makale oldu. Facebook’ta tam (Pazar gecesi itibarıyle) 459 kez paylaşılmıştı. Ne varsa kadınlarda var…  Çok uzaklardan eski kız arkadaşlarımız bile arayıp teşekkür ettiler. Açıkçası bu kadar alkış beklemiyordum. Sıcaktan kafamızı dışarıya çıkaramadığımız şu günlerde bir yazının böyle ilgi görmesi ruhumuzu serinletiyor… Bu arada onlarca yeni yoruma muhatap olduk. Aslında Serap Aksoylar isimli okurumuzun İzmirli kadınlar üzerine yaptığı özet “kısaca” her şeyi anlatır özellikte. Ben de bu yazının girişine o nedenle aldım…

***

İyi bir gazetecinin sıkı bir arşivi olması gerektiği de meslekteki ustalar tarafından öğretilen ilk mevzu olduğu için bu yazının gördüğü ilgi sonrasında “başka neler var” diye aramaya başladım. Sevgili Ersin Doğer’in bazı notlarını kesip saklamışım… Bugün şimdi, İzmir’in antik çağdan günümüze ulaşan bazı “nitelikleri” üzerinden “derin mevzuyu” sürdürelim… Kaynağımız tabii ki Prof. Dr. Ersin Doğer..

İzmirliler Antik Çağ’da da şehirlerini çok seviyorlar, kahramanca savunuyorlardı…  İ.Ö. 7. Yüzyılın sonlarında Helenlerin Batı Anadolu kıyılarına yerleşmesinin üzerinden en azından 4 yüzyıl geçmiştir ve başta Smyrna olmak üzere kıyıda tutunmuş Helen kentleri, doğuda yükselen Lydia Krallığı’nın yüz yıldan fazla süren baskısı ile mücadele etmektedir. Bu mücadeleleri satırlarına taşıyan dönemin Mimnermos gibi ozanları Dositheos gibi yazarları, kentin kargaşa sırasında oluşmaya başlayan kimliklerine ilişkin ilk bilinç gösterilerini yansıtmaktadır. Örneğin İ. Ö. 7. Yüzyılın başlarında Smyrna üzerine yeni Lydia hanedanının kurucusu Gyges ile başlayan saldırılar, yaklaşık 80 yıl sonra Kral Alyattes’in kenti ele geçirmesine kadar sürmüştür. Bu dönemde İzmirlilerin Lydialılara karşı gösterdiğikahramanlık ve direnç öyküleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Pausanias’ın naklettiğine göre onlar, vatan uğruna gösterdiği yiğitlik sayesinde Kral Gyges’i ve o sırada kentlerini ele geçirmiş Lydialıları püskürtmeyi başarmış ve daha sonraları kazandıkları bu zaferlerle övünmüşlerdir. Plutarkhos ise Dositheos’tan, Lydialıların kenti kuşattığını ve Smyrnalılardan eşlerini istediğini, aksi takdirde kuşatmayı kaldırmayacağını bildirdiklerini aktarır. Onlar buna boyun eğeceği sırada güzelliği ile ünlü kadın bir köle, efendisi Philarkhos’a gider ve ona eşlerinin yerine süsleyip, püsleyip kendilerini yani köle kadınları düşmana göndermenin yerinde olacağını söyler. Verilen bu öğüde uyulur ve köle kadınlarca bitkin düşürülen Sardeisliler yenilgiye uğratılır.

Nerde çalgı… Diğer bazı yazarlar ise kentin başına gelen felaketin İzmirlilerin gurur, sefahat gibi suçları nedeniyle gerçekleştiğine inanmaktadır. Örneğin Alyattes’in kenti ele geçirip yakıp yıkması üzerine Theognis bir şiirinde “Vur patlasın çal oynasın diye yıkıldı, hem Magnesia, hem Kolophon hem Smyrna halkı” demektedir.

Kentlerin en güzeli.. Smyrnalıların kaynaklara da yansımış ilk övünme öyküleri içinde bölgelerinin ve kentlerinin güzellikleri vardır. Örneğin çok yakınlarında akan efsanevi Meles Çayı önemli bir övünme unsurudur. Pausanias’a göre, İzmirlilerin arazisinde en hoş içimli suya sahip Meles Çayı vardır. Antik Çağ’da kentten söz açıldığında bu kutsal çaydan bahsetmeyen yazar yoktur. Ancak unutulmamalıdır ki sözü edilen Meles, günümüzde aynı adla anılan Yeşildere değil, Halkapınar Deresi’dir. Gediz Çayı da Homeros’un epigramlarında şöyle övülmektedir:  “Burgaçlı Hermos” “ambrosia” benzeri suyu ile saygı görür.

Marullar ve karidesler: Eski halkımız da damağına düşünmüş… Yazar Athenaios kendinden önceki yazarlardan yaptığı alıntılarda dünyadaki en iyi marulların İzmir’de yetiştiğine ve karideslerinin büyüklüğüne değinmektedir.

İklim: Birçok antik yazar kentin ve bölgenin iklimini över. Aelius Aristeides, “İzmir’de bahar ve yaz esintileri, tatlılıkta bülbül sesini çekirge zırlamasını geçer, bütün kenti bir koruluğa çevirir” diye övünür. Philostratos’a göre imbatın kaynakları İzmir’dedir. Helenistik dönemin başlarında yer değiştiren kent yavaş da olsa gelişmiş ancak Roma İmparatorluğu’nun ilk yüzyıllarında Asya Eyaleti’nin en önemli kenti haline gelmiştir; İzmir 2. Yüzyılda Aelius Aristides tarafından uygar dünyanın en ünlü kenti olarak anılmaktaydı. Philostratos’a göre dönemininhiçbir kenti onunla kıyaslanamazdı.

Strabon bile… Zor beğenen Strabon bile İzmir’i görünce, “Ve şimdi o bütün kentlerin en güzel olanıdır” diyerek gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştı.   İ.Ö. 2. Yüzyılın sonlarında Sidonlu Antipatros bir şiirinde “Güzel İzmir” i, Homeros’un doğum yeri olarak tanıtıyordu. İ. S. 3. Yüzyılda Philostratos’a göre yaşam öyküsünü yazdığı Tyanalı bilge Apollonios (yaklaşık İ. S. 50) İzmir’i, “bu güzel yerleşim” diye anmıştı ve onun güneş altındaki en güzel kent olduğunu kabullenmişti.

Asya’nın Işığı… Yaşlı Plinius’a göre İzmir “Asia Eyaleti’nin Işığı” idi. 3. yüzyılın ilk on yıllarında İzmirliler kamuya açık yerlere koyduğu yazıtlarda kentlerini, “Asya Eyaleti’nin güzellik ve büyüklükten yana birincisi, en şanlı olanı ve İonia’nın süsü” olarak betimliyordu. Aynı dönemden yani Cracalla (211/217) ve Severus Aleksander (222-235) döneminden kalma sikkelerin üzerine, “Güzellikten ve Büyüklükten Yana Asya Eyaleti’nin Birincisi” unvanı kazınmaktaydı. İmparatorluk çağının, üzerinde tarih bulunmayan bir mezar taşı, mezardaki kişinin yurdunu “Doğdu yer: Güzel İzmir” diye anmaktadır. Hıristiyanlarca şehit sayılan Aziz Pionios İzmirlilerin kentlerinin güzelliği ile övünmesinden söz eder. Yine Hıristiyanlar tarafından şehit sayılan Aziz Polykarpos da daha eski bir tarihte onu “Bu en güzel kent” diye anmaktaydı.

Prof. Ersin Doğer, “Efsanevi atalar”ı anlatmaya şöyle devam eder… Yazarların kentin güzelliğinden söz etmesi boşuna değildir. Birbirini dik açı ile kesen iyi planlanmış sokakları ve caddeleri, işlenmiş yassı taşlarla döşenmişti. Ancak kentin denize bitişik bölümlerinde arazi zemini o kadar alçaktı ki, yağmur ve sel sularını denize akıtacak yeterli bir düzenin yokluğu yüzünden, sular özellikle çok aşırı yağış gerçekleştiğinde zemine yayılabilmekteydi. Aristeides ve Philostratos’un kullandığı bazı ifadeler dolayısıyla, onların çağında kentte “Altın Cadde” denen çok güzel bir yolun varlığı bilinmektedir. Ozan Ovidius İzmir’in zevkle yaşanacak bir kent olduğunu belirtmiştir. İzmirliler zaman zaman kentin prestijine katkı yapması amacıyla veya politik konjonktür nedeniyle kentlerinin kurucuları ve efsa-nevi ataları saydığı Tantalos, Theseus ve Amazonlar ile de övünmekteydi.

Helenlerin atası Pelops’un atası Tantalos’un İzmir kökenli oluşu, kent için prestij kaynağıydı. Ayrıca İzmirli entelektüellerin özellikle 2. Yüzyıldaki aydınlanma döneminde en prestijli kent Atina’ya olan bağlarını ortaya koymak için kentin kurucusu kabul edilen Atinalı efsanevi kahraman Theseus ile olan ilişkisini abartması, dikkati çekmektedir. Atinalılar da, Homeros’un doğum yeri İzmir’in, Atinalı yiğit Theseus tarafından kurulmuş olduğu inancını körüklemeye ve Atina’nın İzmir de dahil, bütün İonialı yerleşimlerin ana kenti olma iddiasını vurgulamaktaydı. Böylece İzmir, Atinalı göçmenler tarafından kurulmuş bir yavru kent olarak kabul edilmekteydi… İmparator Augustus ile başlayan yeni dönemde Roma yönetimi altında mutlu yaşayan gelişen Batı Anadolu’daki Helen kentleri için en prestijli olay, imparator adına tapınak inşa etme izni alabilmekti. Böylece Neokoros (imparator tapınağı koruyucusu) unvanı ile komşu kentlerle giriştikleri rekabette bir adım öne geçebiliyorlardı.

EN ÇOK DA HOMEROS İLE ÖVÜNÜRLERDİ … İzmirlilerin belki de en başta ve en çok övündüğü kişi, vatandaşları Homeros’tu. Helen Paganizminin temellerini atan iki ozandan biri olan Homeros’un doğduğu kent olmak, Smyrna’yı ve smyranalıları çok erken dönemlerden itibaren derinden etkilemiş olmalıdır. Homeros(a sahip çıkan kentler arasında en büyük aday İzmir idi. İzmirliler, her fırsatta kentlerinde ve bastıkları sikkelerde ozanı onurlandırdı. Kent içinde, bir kitaplığa sahip olan dikdörtgen planlı bir Homereion inşa etmişlerdi. Bunun içinde bir Homeros Tapınağı ile bir heykel bulunmaktaydı.

***

İzmir yazıları ilgi görüyor madem ki... Devam edeceğiz…