GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
2 Ekim 2023 Pazartesi

İzmir ve 'fetret'

Sayın Cumhurbaşkanı...

İzmir’i renklendiren “Teknofest” buluşmasında...

Üstüne basa basa şunları söyledi:

“İzmir başta olmak üzere (fetret devri) yaşayan şehirlerimizi tekrar hak ettikleri hizmetlerle buluşmasını sağlayacağız...”

Etkilenen var mı?

Mutlaka vardır...

Peki; yüzde yüz kavrayabilen var mı?

Sanki orası şüpheli!

Çünkü, diyoruz ve...

Bir parantez açarak tarih bilgimizi tazeliyoruz!

***

“Fetret Devri”...

Bize canımız/ciğerimiz Osmanlı’nın mirası...

En bilinen tanımı:

“Fasıla-i Saltanat”...

Yani; “Saltanata ara vermek”...

Kabul edilmiş diğer adı...

“Bunalım Devri”...

Neden “bunalım” devri?

Çünkü...

Evlatlarına bi’türlü laf geçiremeyen...

Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid'in...

Hayattaki beş oğlundan dördü arasındaki taht kavgaları yüzünden...

1402'den 1413'e kadar devam eden...

Entrikası bol “kargaşa” dönemi yaşanmıştı...

Koskoca Baba Padişah...

1402'deki Ankara Savaşı'nda...

Timur İmparatorluğu'nun kurucusu Timur’a yenilip...

Esir düşünce...

Onuruna yediremedi!

Yüzüğündeki zehri içerek...

Akşehir'de intihar etti...

O sırada “Baba Padişah” 43 yaşındaydı...

Dağılan Osmanlı birliğini...

Çelebi Mehmet (Birinci Mehmet) toparladı...

Eğer...

Osmanlı Tarihi bizi yanıltmıyorsa...

613 yıl önce...

Yıldırım Bayezid’in “taht kavgası” çıkaran dört evladı...

Birbirini yediyse...

613 yıl sonra...

İzmir’de benzer bi’şiler mi yaşanmış ki...

Şu günler “Fetret Devri” olsun?

Bence...

Sayın Cumhurbaşkanı...

“Fetret” benzetmesini aslında CHP’nin Çatısı’nda yaşanan...

“Kurultay’da kim genel başkan olacak?” sorusuna...

Ve onun yarattığı “aşırı sıcak” atmosfere bağladı...

Yoksa...

Başta İzmir olmak üzere “fetret”lik bi’durum yok...

Bilakis...

CHP dışında...

Yerel seçimi “kazanma” aşkıyla...

İzmir için “kafaya oynayan” hangi parti olursa olsun...

(CHP’nin lideri değişse de değişmese de...)

İşi “yüzde 100” zordur!

Çünkü...

İzmir, kabuğuna çekilmek üzeredir...

***

22 yaşındaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin...

Türkiye’nin değişmeyen “siyasi patronu” unvanına sahip olması...

Sayın Erdoğan’ın dediği gibi...

“Başta İzmir” olmak üzere...

CHP’nin...

Kafa “büyükşehir”leri kaybedeceği anlamına gelmiyor...

Neden böyle diyorum?

Çünkü...

Geçmiş “ayna gibi” karşımızda...

***

Türkiye’yi yönetenler...

İzmir gibi “prenses” bir şehrin...

“Nev-i şahsına münhasır” farkını...

1994’ten itibaren takip etmeliydi; yapmadılar...

Şimdi de...

“Neden İzmir bizim olmuyor?” diye yakınıyor!

Anlatayım...

“1994 seçimlerinden itibaren gerçekleşen üst üste beş yerel seçimde (buraya dikkat!) üç büyük şehri hiç bir zaman aynı parti kazanamadı... Bunda en önemli faktör İzmir oldu... 1994’ten itibaren İstanbul ve Ankara’da Milli Görüş çizgisindeki ve devamındaki partiler etkili oldu... İstanbul ve Ankara’yı Refah ve Fazilet partilerinin ardından üst üste üç dönem AK Partili başkanlar yönetti... Milli Görüş İzmir’de hiç başarılı olamadı... İzmir’i 1994’te Doğruyol Partisi (DYP) kazanırken 1999’da Demokratik Sol Parti (DSP) adayı başkan seçildi... Ardından üst üste dört dönem CHP adayları belediye başkanı koltuğa oturdu; oturmaya da devam ediyor...”

(Burhan Özfatura... / Yüksel Çakmur... Ahmet Piriştina... Aziz Kocaoğlu ve Tunç Soyer...)

***

Eğer...

Bu başkanlar az biraz “farklı siyasi motifleri”ne karşın...

İzmirliler’e “şaşı” baksalardı...

Bugün tablo ister istemez çok farklı olurdu...

Yani...

İzmir üzülmek istemiyor!

Sandıklar bunun göstergesi...

***

Şu cümle...

22 yıldır tazeliğini yitirmedi İktidar Partisi’nde:

“İzmirlinin iradesini çantada keklik görenlerin işi bundan sonra daha zor...”

Bu cümle tekrar edildikçe...

CHP’de saflar daha bir “kol kola” oluveriyor!

Çünkü...

Şehrin içini “acıtan” ve hiç unutulmayan sevimsiz örnekler de var...

***

2010’un son haftalarıydı...

Milli Eğitim eski Bakanı ve o günlerin Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik...

Ege Sanayici ve İşadamları Derneği’nin davetlisiydi...

Hiç çekinmeden şunları söyledi:

“İzmir'i şuna benzetiyorum... Pırıl pırıl nur topu gibi bir çocuk ama burnu akmış, kir pas içinde... Yüzünü, gözünü temizlediğiniz zaman güzelliği ortaya çıkar... İzmir dört tekerine fren takılmış araba gibi... Bir şeye engel olma zihniyeti çözümün bir parçası olmaktan daha bir öne geçiyor...”

Böyle bir “benzetme” İzmir’in kalbinde...

Sizce nasıl bir yer bulabilirdi ki?

Kıyamet koptu...

İzmir, o gün “sevilmediğini” resmen ciğerinde hissetti!

Rahmetli meslektaşım Hamdi Türkmen’in konuyla ilgili şu satırları...

Tarihe not olarak düşmüştür; bilesiniz:

“Onlar, eli-yüzü tertemiz çocuk, biz İzmir, kirli ve sümüklü...
Aslında demek istediği şu: İzmir nur topu gibi bir çocuk ama, AK Parti’ye oy vermediğiniz için biz de hükümet olarak elinizi-yüzünüzü bilerek temizlemiyoruz... Sizi kir-pas içinde bırakıyoruz!... Tam bir pişti...”

***

Bi’tane daha var...

Arsenikli su mevzu...

Ankara’da patlayınca...

Başkent’in eski başkanı, “Siz asıl İzmir’e bakın!” demez mi?

Al sana...

Taaa o günlerde “aslı-astarı olmayan” yeni tartışma...

Peki, kim ister İzmir’in huzurunun bozulmasını?

***

Bitiriyoruz...

AK Parti, her yerel seçim öncesi...

İzmir’i alacağına adeta “söz” veriyor...

Ama...

Bi’türlü olmuyor...

Büyük olasılıkla AK Parti bunun nedenlerini araştırdı...

Hatta araştırmaya devam ediyor...

Ama...

Bi’türlü başaramıyor...

Çünkü...

İzmir, ürküyor...

En azından kentin yarısından fazlası...

Kimseciklerin, kendisine karışmasına dayanamıyor...

Yarınlarını düşünerek...

Hayat’a bakışının...

Geleceğe bakışının...

Zırnık değişmesini istemiyor...

Tren ne zaman kaçtı biliyor musunuz?

2004 mahalli seçimlerinde...

AK Parti’nin...

Tarihindeki ilk İzmir yerel seçimi gelip çatmıştı...

İktidar partisi...

Nasıl olduysa...

Taha Aksoy gibi...

ODTÜ mezunu...

Türkiye’nin en ünlü sanayi kuruluşlarında (Betonsan, AFA İnşaat, Çimentaş, Beşer Balatacılık ve ATAY Holding) üst düzey yöneticilik yapan “özel” bir İzmirli’yi aday gösterdi...

Karşısında...

CHP’nin zor ikna ettiği rahmetli Ahmet Piriştina vardı...

Çok düzeyli bir mücadele oldu...

O süreçte...

Pek az İzmirli’nin tanıdığı Taha Aksoy’a...

Seçim sandıklarından...

400 bine yakın (388.336) oy çıktı...

Ahmet Piriştina ise (563 bin) oy topladı...

Aradaki fark; koca İzmir’de sadece “175 bin” oydu...

AK Parti...

O seçimden sonra bi’daha...

CHP ile AK Parti arasında “makas” bu kadar daralmadı!

Ne tekrar Taha Aksoy’la...

Son Başbakan Binali Yıldırım’la...

Ne de...

Eski Ekonomi Bakanı (üstelik Denizlili)...

Nihat Zeybekçi’yle...

Bugüne bakarsak...

Makas artık giderek CHP lehine açılıyor...

Eğer AK Parti...

“Öz İzmirli bir aday” bulamadıktan sonra...

Sonuç...

Büyük olasılıkla, geçmişin kopyası gibi görünüyor!

Nokta...

Hamiş: Fetret’in iki anlamı daha var... Birincisi; İki peygamber ya da hükümdar arasında peygambersiz ya da hükümdarsız geçen süre... İkincisi; Müslümanlığa göre, Hazreti İsa ile Hazreti Muhammet arasını kapsayan peygambersiz zaman...

Sonsöz: “Kalp denizdir, dil de kıyı... Denizde ne varsa kıyıya o vurur... / Hz. Mevlana...”