GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
12 Ocak 2010 Salı

İşsizliği, kadınların ’“aybaşı’”sı üzerinden tartışmak

Genç kızlığa erdiğimiz ve onu takip eden yıllarda, annelerimiz tarafından (ne ailede, ne okulda, ne işte) özellikle ’‘erkeklere çaktırılmadan yaşanması gereken durum’’ diye belletilen ’‘muayyen günler’’imizin, gün gelip televizyon ekranlarından ’‘kanatlı/kanatsız, günlük/gecelik’’ anoslarıyla/görüntüleriyle uluorta ortaya dökülüvereceğini bilemezdik elbet.’¶
Babalarımız elindeki gazeteye gömülerek görmezden gelmeye çalışsa da, evdeki ufaklığın ’“o kanatlı şeyin nasıl bir uçak olduğunu’” sormasıyla ev ahalisinde yaşanan gülme krizlerini falan unutmadık daha.
Her ay korkunç bir kabus ve büyük bir gizlilikle ’‘günah işler gibi’’ yaşanan (regl, aybaşı, menstruasyon ne derseniz deyin) bu muayyen günlerin, aslında neredeyse bir hastalık hali olduğunu anlamamız, şunun şurasında kaç yıllık hadise ki?
Tıbbın, ’‘Adet Öncesi Sendrom’’ diye adlandırdığı ’‘davranışsal, psikolojik ve fiziksel’’ belirtilerin en azından bir bölümünü yaşamamış kadın yokken, bu belirtilerin sanki ’“hiç yaşanmıyor/yaşanmamış gibi’” gösterilmesi gerektiği, nasıl zahmetli, nasıl sıkıntı verici bir durumdur ki; ancak kadınlar bilir.
Her ay, yorgunluk, uykusuzluk, baş dönmesi, aşırı tatlı yeme isteği çekerken, öfke nöbetleri geçirirken, gözyaşlarınız akmak için her fırsatı değerlendirirken, okuduğunuzu anlamaz, anladığınızı unutur, her sözden şahsınıza yönelik kötü sinyaller çıkarıp alınırken, başınız/sırtınız/karnınız ağrır, mideniz bulanırken, bütün vücudunuz ödem tutmuş giysilerinizin içine sığmaz ve de bunun gibi bir dolu araz yaşarken’…
Okula gidip hayati bir sınava girmek ya da çalıştığınız işyerine gidip her günkü üstün performansınızı göstermek’… Üstelik bu yaşadığınız fiziksel/duygusal değişimlere rağmen, ’“hiçbir şey olmamış’” gibi görünmek/davranmak, iki kat performans gerektirir ki, bunu da yine en iyi kadınlar anlar’…
 
Kadınların bu ’“özel günleri’” üzerinden ’“belaltı’” denebilecek bir tartışma yaşanıyor işte bugünlerde.
Türkiye’’nin önde gelen holdinglerinden Sanko’’nun patronu Abdulkadir Konukoğlu’’nun ’“Ben kadın işçilerimin aybaşısını mı takip edeceğim’” deyip gerekirse 4 bin kadın çalışanını işten çıkaracağını basın üzerinden ilan etmesiyle parlayan bir tartışma.
İş dünyasında adı ’‘tekstil devi’’ olarak geçen Konukoğlu’’nun son derece yakışıksız/irite edici  biçimde ifade ettiği durumun nedeni,  tekstil ve konfeksiyon sektörünün ’“ağır ve tehlikeli işler’” kapsamına alınması ve bu sektörde çalışan kadın işçilere ayda 5 gün regl dönemlerinde ’‘özel gün izni’’ verilmesi yönündeki düzenlemede yatıyor.
Sistemin eski haline dönüştürülmemesi halinde fabrikalarında bir tek kadın işçi bile çalıştırmayacağını belirterek kadın istihdamı için ciddi tehdidin sinyallerini veren bu tekstil devimiz haklı elbet!
Çalışan 4 bin kadının hangi gün ve aralıklarla regl olacağını bilip üretimi ona göre ayarlamak nasıl olabilir ki?
Siparişleri almadan önce ’“bizim işçilerin regl günlerine bi bakayım’” mı diyecek koskoca fabrikatör?
Dediği gibi, işi gücü bırakıp kadınların aybaşılarını mı takip edecek?
Hem üstelik, dediği gibi bakalım kaç kadın ’“bugün regl günüm’” diye doğruyu söyleyecek? Regl diye izin alıp başka işler pişirmeyeceği ne malum ama değil mi?
 
Şaka gibi ama değil.
Sanko’’nun Başkanı, konunun çözüme kavuşturulmaması, yani tekstil iş kolunun ağır ve tehlikeli iş kapsamından çıkarılmaması halinde ’“kimse kusura bakmasın, kadın işçimin hepsini işten çıkarıp yerine erkek işçi alırım’” diyor. ’“Kadının yeri evidir’” ya da ’“kadınlar çalıştığı için erkekler işsiz kalıyor’” düşüncesindekilere, bayram havası yaşatıyor böylece’…
 
Kadınların aybaşısı üzerinden alevlenen tartışma üzerine Çalışma Bakanlığı’’nın yaptığı açıklama ise, konuyu aydınlatmak yerine kafaları daha da karıştırıyor.
Çalışma Bakanlığı'nın açıklamasında, çalışan kadınların sağlıklarının korunması için çıkarılan düzenlemenin ’“36 yıldır yürürlükte’” olduğu, bunun kadın istihdamına olumsuz etkisinin bugüne kadar görülmediği vurgulanıyor. 2008’’de hazırlanan iş sağlığı ve güvenliği kanun taslağının yasalaşması durumunda, ağır ve tehlikeli işler kavramının ortadan kalkacağı; bu yasayla birlikte kadınlara yasaklı iş kalmayacağı için, söz konusu ayrımların da ortadan kalkacağı ifade ediliyor.
 
Durum böyleyse, ’“4 bin kadın işçinin patronu durduk yerde niye celallendi?’” diye düşünmez mi insan?
Cevabı ve bu tartışmanın altında yatanları, yarın konunun uzmanıyla birlikte arayacağız. Bilginize.