GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Ekim 2010 Cumartesi

Erdoğan MHP’’yi gözüne kestirmiş gibi’…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’’ın Kızılcahamam toplantısı sonrası yaptığı konuşmanın satır aralarını bakınca açıkça görünen bir şey var ki; O da Erdoğan’’ın genel seçim öncesi MHP’’yi gözüne kestirmiş olması.
Referandumda tabanını ele geçirdiği MHP’’yi dolayısıyla da en sert üsluplu muhalifi Bahçeli’’yi barajın altına itip, sandığa gömmeye çalışıyor Erdoğan.
Nereden mi çıkardım bunu?
Öncelikle siyasetin doğasından, sonrasında Türk siyasetinin gerçekliğinden ve de Erdoğan’’ın gittikçe keskinleşen söylemlerinden tabi ki.
Siyasetin doğasından’… Çünkü; bir nevi er meydanı olan siyasette liderler tıpkı birer pehlivan gibi birbirlerine üstünlük kurmaya çalışır. Her parti iktidara gelmek ya da iktidarını korumak için benzer adımlar atabilir.
Gelelim Türk siyasetinin gerçeklerine’…
AKP milli görüş çizgisinden gelen, o siyasal görüşün çekirdeğinden kurulmuş, halen de o nüveyi merkezinde koruyan bir siyasi parti olsa da, içindeki muhafazakar/milliyetçi/merkez sağcı kimlikleri de inkar etmek mümkün değildir.
Kuruluş hamurunda milli görüşçüler kadar (en azından sayısal açıdan) ANAP, DYP, MHP çizgisinden gelen siyasetçileri biliyoruz. Bu yönüyle dinsel temelli olmaktan çok merkez sağ bir parti görünümündeki AKP, 2007 seçimleri öncesinde CHP’’nin eski genel sekreter, genel başkan adayı Ertuğrul Günay ve arkadaşlarının katkısıyla ’‘merkez parti’’ olma iddiasını güncelleştirdi. Dahası Genel Başkan Erdoğan siyasetin merkezinde yani Türkiye Partisi olduklarını vurgulamaya başladı. Seçim sonuçları da Erdoğan’’ın amacına ulaştığını göstermeye yetiyordu. 7 coğrafi bölgeden 81 vilayetten oy alan bir iktidar partisiydi AKP artık.
Milli görüşçülerin köşe başlarını tuttuğu AKP’’de, ’‘Kürtçüler, Tarikatçılar, Merkez Sağcılar, Milliyetçiler  ve Solcular yan yana siyaset yapabiliyor şu anda. İktidar olmanın huzuru ve çekim gücüyle birbirleriyle dalaşdan yan yana durabilen bu renkler, AKP/iktidar değirmenine her dereden su taşıyor. Tabi ki su akarken testiler de doluyor, dolduruluyor.
**
Gelelim Erdoğan’’ın eylem ve söylemlerine. Milli görüş gömleğini çıkardıktan sonra muhalefetinin de katkısıyla büyüyen Erdoğan, iki dönem tek başına iktidarını üçüncü döneme taşımaya çalışıyor şu anda da. Üçüncü dönemin ilk provası 12 Eylül’’de gerçekleştirildi ve prova başarılı oldu. Yani antrenman maçını kazandı Erdoğan ve ekibi.  
Şimdi sıra gerçek maçta’… Yani her şey Haziran 2011’’deki genel seçim için.
Yüzde 7’’yi bulan, barajı aşması an meselesi olan, referandum zaferinde ciddi katkısı olan eski partisiyle işe koyuluyor Erdoğan’… Milli Görüş’’ün resmi adresi Saadet Partisi ile’…
Çünkü Sayın Başbakan sadece kendi partisini idare etmekle yetinmedi/yetinmiyor, muhalefetini de, ülkeyi de ’‘idare’’ etmeyi hedefliyor, çoğunlukla da başarıyor. İki dönem üst üste iktidarını da bu özelliğine borçlu bence. Sadece AKP’’yi idare etmeyi düşünse referandumda MHP tabanını ele geçiremez, hatta soldan bile oy almak suretiyle yüzde 58’’i bulamazdı.
Her siyasal rengin yanı sıra tüm etnik/dinsel yapıyı da partisinde homojenize eden/etmeye çalışan ya da kullanan Erdoğan, Türk siyasetinin karşılaştığı en kompleks ve yenilmesi zor bir siyasi lideri olmaya aday. Kavgalı olduğu tüm devlet kurumlarını tek tek ele geçiren, kendi medyasını, kendi bürokrasisini, kendi sermayesini yaratmayı da ihmal etmeyen Erdoğan, giderek imparatorlaşmakta, padişahlaşmaktadır.
Hala MHP’’yi nasıl gözüne kestirdiğini anlayamadıysanız, devam edeyim’…
Saadet Partisi karıştı kısa süre önce’… Kim karıştırdı? Görünüşte Hoca’… Yani Milli Görüş’’ün efsane lideri Erbakan’…
90 yaşındaki Erbakan. Bu kadar basit mi? Yok hocanın sözünde durulmamışmış yok falanmış/filanmış.
Birinci dünya savaşının çıkış sebebi ne kadar o Sırplı Prensin öldürülmesiyse SP’’deki karışıklığın nedeni de Erbakan ve adamlarıdır bana göre’…
Numan Kurtulmuş’’un liderliğinde gün geçtikçe yükselen Saadet’’teki karmaşanın nedeni bana göre daha kozmik daha karmaşıktır.
Yani Erbakan ve Erdoğan arasındaki o gizli anlaşmada, danışıklı dövüştedir bu işin sırrı. Rüya görmüyor, fal bakmıyorum.  Görünen köyü işaret ediyorum. 2007 seçimlerine aylar kala ANAYOL balonunu Ağar-Mumcu çiftinin elinde patlatan Erdoğan’’ın yeni dönem için hamlelerini okumaya çalışıyorum.
Sayın Başbakan yaklaşan genel seçimler öncesi barajı aşma noktasına gelen en azından kendisinden yüzde 6-7 oy çalacağı tüm anketlerde ortaya çıkan Saadet Partisi’’ni yeniden yüzde 1’’lik parti yapmak yani Numan Kurtulmuş’’tan kurtulmak istemiştir. Erbakan Hoca da ’‘takiyye kralı’’  kayıp trilyon davasında kendisini affeden, oğluna kendi adını verecek kadar onu seven talebesi Erdoğan’’ın bu talebini geri çevirmemiş, yaklaşan Kılıçdaroğlu tehdidine/tehlikesine karşı Milli Görüş Dayanışması yapılmıştır bir nevi.
SP meselesi halledilmiştir halledilmesine de’… Üçüncü dönem için tek başına iktidar henüz garanti değildir.
O nedenle MHP’’nin barajın altında kalması, Bahçeli’’nin sandığa gömülmesi şarttır.  Tıpkı 2002’’de olduğu gibi alınan reel oyun iki katı temsil gücüne böyle ulaşabilecektir TBMM’’de’… Hatırlarsanız yüzde 34 ile iktidar olan AKP mecliste 367 vekille yani yüzde 70’’e yakın sandalyeye ulaşmıştı iki partili mecliste’…
CHP’’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile yüzde 30’’ları aştığı bir realite’… Saadetin barajı aşmasa bile yüzde 7-8 oy alacağını, MHP’’nin en azından yüzde 15’’ini koruyacağını hesaba katın. Kürt Partisi BDP’’nin yüzde 6’’sı zaten garanti’…
Her ne kadar referandumda yüzde 58 ’‘Evet’’ çıkmış olsa da AKP’’nin yüzde 40’’larda olduğu bir gerçekse’…
Erdoğan’’ın gerek Saadet Operasyonundaki rolü gerekse MHP hedefi açığa çıkmış olacaktır.
Kızılcahamam’’da ’‘Tek bayrak, tek millet’’ duruşu sergileyerek kürsüden MHP’’nin efsane lideri Başbuğ Türkeş’’i aratmayan Erdoğan, referandumda olduğu gibi genel seçimde de MHP’’yi hedef alıp, daha milliyetçi bir görüntü vermeye özen gösterecek anlaşılan.
İşte bana göre de işin püf noktası burası’… Görüntü verecek olması’… Gerektiğinde Kürtçü, gerektiğinde tarikatçı, gerektiğinde merkez sağcı, özgürlükçü solcu, alevici, romancı olabilen bir karatker Erdoğan. Bukelemun gibi istediği an istediği renge bürünebiliyor.
Belki de siyaset sonuç alma sanatı’… Ve bu kadar rengin olduğu bir ülkede doğrusu da bu’… Ne dersiniz? Kemal Kılıçdaroğlu’’nun Rejim ve Sahil Partisi olan CHP’’yi Ankara’’nın doğusuna taşıma çabalarında da biraz bu yok mu?