GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
17 Şubat 2010 Çarşamba

Du bakali n’’olcek?

Bugün 17 Şubat. CHP İl Kongresine 10 gün var.
Ortada ise adaylığını açıklamış tek bir aday var.
Mevcut Başkan Rıfat Toruntay Nalbantoğlu.’¶
Yalnız, ortada ’‘küçük’’ bir sorun var.
CHP Lideri Deniz Baykal istemiyor.

**
Baykal İsmail Cem’’in emaneti olarak değerlendirdiği, iki dönem üst üste Parti Meclisi’’ne aldığı, 8. sıradan da olsa milletvekili adayı yaptığı, sonrasında il başkanı olarak görev verdiği Nalbantoğlu’’na kızgın’…
Bu mesajı önce Milletvekili Selçuk Ayhan aracılığı  ile gönderdi.
Ancak muhatabına değil.
Nalbantoğlu’’nun İzmir’’deki en büyük destekçilerinden biri olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’’na’…
Amaç Aziz Başkan’’ı Nalbantoğlu’’nun arkasından çekmekti. Mektup yerine ulaştı ancak umulan sonucu doğurmadı. Kocaoğlu, Nalbantoğlu noktasındaki duruşunu bozmadı.
Daha sonra ikinci kartını masaya açtı Baykal.
Nalbantoğlu’’nun Ankara’’daki iki önemli destekçisi Genel Sekreter Önder Sav ve de Genel Sayman Mustafa Özyürek’’i çağırıp, Selçuk Ayhan’’la Kocaoğlu’’na gönderdiği mesajı onlara direkt verdi.
’’Nalbantoğlu’’nu istemiyorum, çünkü sözümü dinlemiyor’’ dedi iddiaya göre.
Her iki isim de ’‘sözümü  dinlemiyor’’ kısmına katılmadıklarını anlatmaya çalıştı, ancak dinlemedi Baykal.
Hala daha çalışıyorlar’…  (Sav ve Özyürek)
Ve bir kart daha açtı Baykal.
Nalbantoğlu’’nu yanına alıp  örgütleri dolaşan, delegelerin imza vermesini sağlayan TBMM Grup Başkan Vekili, 30 yıllık mesai arkadaşı Kemal Anadol’’u da Ankara’’ya çağırdı.

**
Ortalık toz duman’…  Nalbantoğlu’’nun adaylığı pamuk ipliğine bağlı kimilerine göre.
Kimilerine göre pamuk ipliğine bile bağlı değil artık. İplik koptu!
Ve gelinen noktada durum değerlendirmesi yapıyor Rıfat Nalbantoğlu.
Kongre sürecinde birlikte yol yürüdüğü arkadaşlarıyla’… 
Ve bir karara varacak.
Tamam ya da devam diyecek.
**
Türkiye’’nin ana muhalefet partisinde, sosyal demokrat bir partide yaşanıyor tüm bunlar.
Belki de parti içi demokrasinin eksik ama bir şekilde var olduğu tek partisinde.
Belki Baykal ’‘sözümü  dinlemedi’’ diye kızıyor, belki kongre sürecinin mağlup cepheleri de kendilerine göre haklı nedenlerle Nalbantoğlu’’nu istemiyor.
Ama siyaset yazan bir gazeteci olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki ben Nalbantoğlu’’nu seviyorum arkadaş. Ve de sonuna kadar destekliyorum. Eğer siyaset yazan bazı gazeteciler gibi CHP’’ye üye olup delegeliğim olsa, tek oyumu hiç düşünmeden Nalbantoğlu’’na atardım.
Bu konuda çok net şekilde tarafım anlayacağınız.
Dünkü yazının altına yorum yazan arkadaşın ya da son dönemde birilerinin düşündüğü/sandığı gibi ’‘karşılık’’ ve kişisel çıkarım olmaksızın hem de.
Çünkü Nalbantoğlu’’nu CHP’’nin son yıllarda gördüğü en nitelikli il başkanı olarak görüyorum.
Son 1 yılda yaptıklarını  izliyorum.
Beş yıldır yapılmayan Danışma Meclisi’’ni topladığı belki de CHP’’nin genel merkezinde bile olmayan harekat planını ortaya koyduğu için’…
Belediye başkanlarını, milletvekillerini, ilçe başkanlarını, eski il başkanlarını ayrı ayrı toplayıp birlikte hareket/birlikte yönetim olgusunu güçlendirdiği için.
CHP’’nin İzmir tarihindeki rekor sonucu aldığı 29 Mart yerel seçim sürecini arızasız yürüttüğü için’…
Kimseyle (zaman zaman açık saldırılar olmasına rağmen) açıktan kavga etmediği, partiyi eski başkanlar gibi basın üzerinden yönetmediği için’… 
Kemal Karataş’’ın ve de başka bazı aktörlerin eleştirilerini ’‘yutkunup’’ içine atabilme sabrına sahip olduğu için’…
Baykal’’ın yetkilendirdiği MYK üyesi ve diğer isimlerin ’‘ağır’’  tehditlerine rağmen doğru bildiğini yapma yürekliliği gösterdiği için.
Ve de CHP’’yi İzmir’’de temsil edecek entelektüel birikime sahip olduğu ve bunu da katıldığı televizyon programlarında, gazetelere verdiği demeçlerde ortaya koyduğu, koyabildiği için’…

Yoksa Nalbantoğlu’’nu tanımam, evine, işyerine gitmişliğim, birlikte (ikili olarak) yemek yemişliğim, çay içmişliğim bile yoktur.

Çünkü ben lafa değil, icraata, açıkça ortada olana bakarım.
Daha ötesi partinin iç  sorunudur ve beni ilgilendirmez.
Baykal’’ın hangi sözünü  dinlemediği, kimin adamı olduğu ya da olmaya çalıştığı, siyaseten CHP’’nin içinde hangi ekiple hareket ettiği beni bağlamaz.
Nalbantoğlu düzgün, dürüst, açık yürekli, cesur ve nitelikli bir adamdır benim gözümde. Ve hep de öyle kalacaktır. İl Başkanı olsun ya da olmasın. Seçilsin ya da seçilmesin. Çünkü benim dostluklarım da düşmanlıklarımda böyledir.
Pazara kadar değil mezara kadar severim ya da kızarım.  
Ancak; gelinen noktada karar verirken hakkındaki tüm bu düşüncelerimi bilmesinde, yarar görüyorum Nalbantoğlu’’nun. Kamuoyunun bilmesinde de sakınca görmüyorum açıkçası.

Ben olsam bu saatten sonra tek bir milim geri adım atmazdım.
Yarın adaylığımı  yeniden açıklar, ’‘tek bir oy alsam bile’’ olduğum yerden kıpırdamazdım.
Kongre sürecinde kol kola durduğum, belki de bu noktaya gelmemin sebeplerine bırakırım gerisini.

En azından onların kaç gramlık ’‘adam’’ olduklarını tartmak için’…
Süreç  boyunca kendilerini satmayan birine son düzlükte ne kadar sahip çıkabildiklerini, ne kadar ’‘dik/omurgalı’’ durabildiklerini görmek için.
Hep eleştirdikleri ’‘iki dudak demokrasisini ne kadar içlerine sindirebildiklerini tescillemek için. Ve daha da önemlisi’…
Kim gerçek dost, kim naylon dost bilmek için.
Deniz Baykal’’ın Nalbantoğlu’’nu ’‘istememe’’ gerekçelerini biliyorum. Dahası herkes biliyor artık. Ama Nalbantoğlu’’nun Deniz Baykal hakkında ne düşündüğünü de biliyorum.
Önceliğinin Baykal’’ı başbakan, CHP’’li iktidar görmek/yapmak olduğunu mesela’… Bugüne kadar ağzından Baykal’’ı rencide edecek tek bir cümlenin çıkmadığını’…
Ama bazı şeyleri de merak ediyorum.
Genel Sekreter Önder Sav ekibi geçen dönem kendi ekiplerinden Enver Öktem’’e yaptıklarını şimdi Nalbantoğlu’’na da yapacak mı?
Dante gibi ortada bırakacak mı? 
Büyükşehir Belediye Başkanı  Aziz Kocaoğlu, yeniden adaylığı noktasında ’‘adeta belinden su alan’’, ’‘aday erkek mi olsun, kadın mı?’’  diyerek kıvrandırdığı Baykal’’ın canlı yayında eleştirdiği ’‘iki dudak demokrasisine’’ teslim olacak mı?
**
Gelinen noktada CHP İzmir örgütü ilginç ama önemli bir sınav verecek.
Kimin kaç  gram olduğu, kimin adam sattığı/satma eğiliminde olduğu ortaya çıkacak.
Birilerinin de ne kadar ’‘demokrat’’ olduğu bir kez daha tescillenecek.
Gerçek demokratlarla naylon demokratlar belli olacak.
Ve gelinen noktada Baykal’’ın Nalbantoğlu’’nun yerine kimi getireceği, kimi işaret buyuracağı da çok önemli hale geldi.
Çünkü işaret edilecek her kimse o, vazgeçilen, istenmeyen Nalbantoğlu ile kıyaslanacak.
Ama işaret edilecek her kim olursa olsun, ’‘Baykal’’ın askeri’’ damgasını ömür boyu üzerinde taşıyacak.
Çünkü Baykal’’ın Nalbantoğlu’’nu tek istememe gerekçesinin ’‘sözümü dinlemiyor’’ olduğu ortada.
Sözünden çıkmayacak birini istediği de ortada.
Du bakali n’’olcek? İzleyip, göreceğiz.