GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
6 Ocak 2011 Perşembe

CHP'yi eleştirmenin dayanılmaz çekiciliği

CHP’’de değişim başladı başlayalı, partiyi eleştirmek toplumsal bir ihtiyaca dönüştü. Olumlu veya olumsuz, tüm eleştirilerin odağında CHP var. Ülke genelinde gösterilen eleştirel ilgi, CHP’’nin ülkenin geneline hitap etmeye başladığını düşündürüyor.
 
 Özellikle İzmir’’den yükselen eleştirilere dikkat kesildim. Çünkü, kim ne derse desin; ’“İzmirli seçmenin sandığa yansıyan iradesi, her zaman, ülke yararına oluşması gereken siyasal tabloyu işaret etmiştir.’” (Bu saptama bir başka yazının konusu olacak.)
 
Şimdilik, ’‘körün fil tarifi’’ gibi, kim neresinden tutarsa, orasından eleştiriyor CHP’’yi. Kimi, sosyalizm ile sosyal demokrasiyi birbirine karıştırıyor; kimi, Kemalizm ile sosyal demokrasiyi birbirine karıştırıyor; kimi de, CHP’’nin AKP’’ye benzemeye başladığını ileri sürüyor. Bu tür eleştiriler bütünlükten yoksun oldukları için sorunlu görünüyor.
Bir de, cemaatlere ve Kürt gruplarına mesafeli durmayı takıntıya dönüştürenlerin korkularına dayalı eleştiriler var, ki en fazla sıkıntı yaratan eleştirilerdir bunlar.
Bunların dışında bir başka eleştirici grup daha var; ’“ne söylendiği değil, kimin söylediği’” ile ilgili olanlar. Kanımca, en tatsız eleştiriler o gruptan geliyor. Zeka ve bilgiden yoksun bu tarz eleştirileri yanıtlamak çok zor.
En makul eleştiriler ise, demokratik kuralların -parti içi dahil- işlemesini isteyenlerden geliyor.
Bu dönemde, yurtdışından gelen eleştirilerde ise bariz şekilde bir yumuşama gözlemleniyor.
Elbet de AKP’’den gelen en yıkıcı eleştirileri saymıyorum. Belli ki, CHP ile AKP arasında çok sert bir iktidar mücadelesi olacak.
 
AKP’’nin tek boyutlu demokrasi anlayışı ve Türkiye vizyonu, doğal olarak tüylerimizi diken diken ediyor. Hiç değilse, seçmenin %42’’sinin hissiyatı böyle. AKP’’nin egemen kılmaya çalıştığı anlayış ile nasıl mücadele edeceğimiz konusunda ise aynı tutarlılığı gösteremiyoruz. Paramparçayız.
 
Solda yaşanan büyük bozgundan sadece CHP sorumlu olmamalı. Cumhuriyet’’in yaşadığı büyük bunalımdan sadece askerler sorumlu tutulmamalı.
Olanı biteni evinden izleyenler, kaybedeceklerinin korkusuyla olanlara sessiz kalanlar, toplumun sözüm ona aydın kesimi, ilerici geçinenler; hepimiz, başımıza gelenlerden sorumluyuz.
Ülke çapında yaşanmakta olan değişimin, ulusal devlete, moderniteye ve bilim toplumuna tepki duyan cemaat ve grupların örgütlü gücüne dayandığını bilmezden gelemeyiz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gerçek ile yüzleşmek zorundayız.
 
Adalet ve Kalkınma Partisi’’nin, kuruluşundan kısa bir süre sonra, merkez sağa yerleşerek iktidar olması, Barış ve Demokrasi Partisi’’nin ülke siyasetinde sürekli gündem belirleyecek güce erişmesi, Cumhuriyet Halk Partisi’’nde kusursuz işleyen dönüşüm planı; bütün bu olan biteni açıklamaksızın yapılan eleştiriler havada kalıyor.
Uzun zamandır yaşanmakta olan değişim, artık bir dönüşümün sinyallerini veriyor; eleştiri niyetine ’‘havanda su döverek’’ bu süreci anlamak, yönetmek veya etkilemek mümkün değil.
Hangi dinamikler, hangi değişkenleri veya değişkenlerin değişkenlerini harekete geçirdi? Biri söylese de, biz de neyi eleştirdiğimizi bilsek!