GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
13 Nisan 2014 Pazar

CHP’de hesaplaşma takvimi!

Başkan Kocaoğlu’nun Gönül Soyoğul’a yaptığı ‘seçim süreci ve sonrası’ söyleşisinde bazı ifadeler çok dikkat çekiciydi. Mesela:
—Ne olduysa son bir haftada oldu. Yüzde 50 kamuoyu araştırmasında gelmedi bize. Son haftaya gelene kadar hep Yüzde 60’tı.
— Binali bey hakkında yorum yapmak istemiyorum. Devlet yatırım bütçesinin çok büyük bir bölümünü harcayan bir bakan ile yarışmak benim için büyük bir zevkti. (gülümsüyor)
—Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu kadar kalabalık miting yapmasının nedeni, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin mitinge çok farklı şekilde asılmasıdır. Çok çalışıldı mitinge, çok farklı yerlerden insanların geldiğini görüyoruz. Bu sefer o mitingi görünce İzmirliler kendiliğinden çoluğuyla çocuğuyla geldiler. Cumhuriyet mitingini bir kenara bırakırsak, o miting İzmir’de yaşadığımız en kalabalık mitingdir.
—Hiçbir şey beklemiyorum. Olması da doğru değildir. Hesaplaşma olması doğru değildir. Hesaplaşma yapmak için beyanat veren arkadaşlarımın da İzmir ölçeğinde söylüyorum, hepsini tanıyoruz biliyoruz. Yaptıkları görevleri de biliyoruz.
Son cümlelerinde CHP’de yaşanan hesaplaşma mevsimine ilişkin düşüncelerini açıkça ifade ediyor Sayın Başkan… Ona göre hesaplaşmanın zamanı değil. Ama aynı röportajda ‘üzerine düşeni’ alacağının da sinyallerini veriyor.
*
Peki, gün geçtikçe ataklarını arttıran CHP içindeki muhalefet nihai hedefe ulaşabilir mi?
Nihai hedeften kasıt şu… Kılıçdaroğlu’nu gönderebilir mi?
Çünkü sandık sonuçlarını ‘başarı’ olarak kabul eden ve belki de sonuçları masaya yatıracağı grup toplantısı öncesi yumruklu saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’na karşı mücadele etmenin zamanı gelmiş midir?
Sanıyorum bu konuda önümüzdeki hafta Ankara’dan bir çoban ateşi yakılacak. Henüz muhalif kanatların tamamıyla tam bir mutabakat sağlanamasa da bir deklerasyonla başlanıp bölge toplantılarıyla sürecek bir dönemin perdesi aralanmak isteniyor.
Tabi ki Deniz Baykal işin merkezinde…
Ne olsa tüm kasetler montaj! Kasetlerin, tapelerin itibari kalmadı yani… Önder Sav cephesinin de gıdıklandığını duyuyorum. Ama ikilinin birlikte hareket etme potansiyeli hala yok. İllerde örneğin muhalefetin en yoğun yaşanması/yapılması gereken İzmir’de bile muhalefet birkaç cılız açıklamadan mütevellit kalıyor.
Yani umulan tepki yok. CHP’deki tepkisizlik sendromunun birkaç nedeni olabilir. Öncelikle parti eşi benzeri olmayan bir seçim sürecinden henüz çıktı. Ve seçim sonrası hesap soranların çoğunun ‘aday adayı’ olması da örgüt kamuoyu açısından bir sorun.
Zaten Kocaoğlu da röportajında “Biz onların geçmişini biliriz” derken bu duruma dikkat çekiyor. Kaldı ki birçoğunun aday yapılmış olsa böyle konuşmayacağı biliniyor.
Öte yandan en önemli sorun parti içi muhalefete olan inanç…
Yani partiyi daha iyi yöneteceklerine dair bir algı oluşturabilmiş değiller.
Ve de birçoğu geçmişteki başarısızlıklardan da sorumlu…

Metin Feyzioğlu, Mustafa Sarıgül gibi daha yeni cephelere gelince…
Sarıgül’ün İstanbul’daki yüzde 40’ı ‘başarı gibi’ sunmasıyla Kılıçdaroğlu’nun yüzde 26-27’yi başarı gibi anlatması arasında fark yok. Ülkedeki tüm gelişmeler CHP’nin ekmeğine yağ sürerken elde edilmiş bir yüzde 40 ile bu olanların (Gezi isyanı, 17 Aralık, açılım süreci, Yeni Türkiye tartışmaları vs) onda biri bile yokken yani 2009’da alınmış yüzde 38’i karşılaştırdığımızda Kılıçdaroğlu’nun 38’inin Sarıgül’ün 40’ını gölgede bıraktığını söyleyebiliriz.
Ve CHP’yi merkeze çekmek, farklı tabanlardan oy getirecek adaylarla vitrini doldurmak gibi bir strateji izleyen yahut CHP’ye ilk kez oy verecek bir kitle üzerinde sosyolojik bir hamle yapan (Cemaat, MHP’liler, merkez sağ hatta AK Partililer gibi) Kılıçdaroğlu’na ‘biraz daha kredi verme’ eğilimi örgüt tabanında hala destek buluyor da olabilir.
Sonuçta CHP’de muhalefet için doğru bir zamanmış gibi görünmüyor.
Muhalif kesimden yükselen en sert açıklamalara yönelik destekler bile duygusal temelde… Nasırına basılmışların feryadından öte şu anda dişe dokunur bir değerlendirme yok yani. Oysaki CHP’nin ihtiyacı olan en önemli şey, 30 Mart’ın sağlıklı bir değerlendirmesinin yapılmasıdır.
Bir zamanlar yapılan ‘İmamlar AKP’ye çalıştı’nın ötesinde rakibin içinde bulunduğu dezavantajlı duruma ve siyaseten CHP’nin yelkenini şişiren onlarca gelişmelere rağmen ‘Neden yüzde 27’lerde kalındığının, hatta 2011’e göre neden oy kaybı (mutlak oylarda) yaşandığının analiz edilmesi, acımasız gerçeklerle yüzleşilmesi gerekir.
Ve sorun genel başkandaysa bile gereğinin yapılması…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘boy aynasına’ bakıp bayrağı taşıyıp taşıyamayacağı konusunda sağlam bir muhasebe yapmaya ihtiyacı var. Ancak parti içi muhalefetin tazyiki buna izin vermiyor bence. Kendi haline bırakılsa süreç içinde sağlıklı bir değerlendirme yapması sanki daha kolaymış gibi görünüyor.
Ama CHP genel başkanının ‘kendi haline bırakılma’ ihtimali oldukça zayıf görünüyor.
Muhalefet için sahaya inecekler için ülke konjonktürü ciddi bir handikap.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri mesela…
Kılıçdaroğlu’ndan kurtulmak için onu Köşk adayı yapma planı yapanlar var.
Ama Cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi bir anlamda 30 Mart’ın rövanşı olacak seçimler öncesi yani CHP’de herkesin tek yumruk olması gereken bir süreçte muhalefet tarlasını sürmek hiç de akıl karıymış gibi görünmüyor.
Yani bu iş Ağustos’tan önce olmaz. Olursa çok zor olur.
Ya Ağustos sonrası…
O da çok zor.
CHP delegesini yakından tanıyanlar iyi bilir ki, ufukta bir seçim göründüğü zaman CHP’de genel başkana bayrak açmak akıllı bir adamın yapacağı iş değildir.
O bayrak elde kalır çünkü…
Ağustos’tan sonra genel seçim atmosferi başlar. Zaten şu sıralar kongre takviminin de cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle bir yıl ertelenmesi planlanıyor. Delegenin önemli bölümü milletvekili adayı yahut bir adayın destekçisi olacağından Ağustos sonrası da Kılıçdaroğlu ile hesaplaşmak, Yeni CHP’ye bayrak açmak kolay değil.
Kaldı ki 2015’in ilk yarısında yapılması muhtemel kongre de bireysel beklentilerin gölgesinde kalacaktır. Uzun lafın kısası şu… Tabi ki burası Türkiye’dir. Yarının ne getireceği belli olmaz. Ama Kılıçdaroğlu ile mücadele şıkkını tercih edeceklere naçizane tavsiyem şu.
Genel seçimlerden önce harekete geçmeyin…
O tarihten önce atılan her adım erkendir.
Tabi ki Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olup savaşarak ve onuruyla ayrılmak isterse başka…