GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Ocak 2013 Pazartesi

Centilmenliğin böylesi!

—Buyurun efendim.
—Hayır, siz buyurun efendim…
—Rica ederim, önden buyurun lütfen!
—İstirham ederim önce siz…
Bu diyaloglar siyah-beyaz bir Türk filminin ‘salon’ sahnesinden değil. Dolayısıyla da Ediz Hun’la Ayhan Işık’ın centilmenlik dersi veren bir repliği de değil konumuz.
Konumuz iktidar partisinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı…
Bu diyaloglar da AK Parti Gençlik Kolları Danışma Meclisi’nden…
2014’te partisinin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına en çok yakıştırılan isim olan Ulaştırma, Denizcilik-Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, adaylık topunu nazik ve usta bir şekilde mevkidaşı Ertuğrul Günay’a yuvarladı.
Son dönemde yaptığı açıklamalarla AK Partililerden çok öteki yüzde 50’den alkış alan ve ‘Nereye koşuyor’ sorusunun öznesi olan Günay’ın hararetli kürsü konuşmasından etkilenen Yıldırım, “Biraz önce dinlerken Ertuğrul Günay İzmir adayı olsa iyi olur” diye düşündüm. Ama o bunu düşünmüyor. Anılarını yazmak istiyor” diyordu.
Ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi 4-5 bakanlığa bedel bir koltuğun bir bakandan öbürüne nasıl ‘hediye’ edildiğine şahit olduk bir anda…
İzmir adaylığı/başkanlığı bir bakanın öbürüne rahatlıkla hediye/ikram edebileceği, cömertlik göstergesi yapılabilecek bir şey miydi?
Yahut söz konusu İstanbul adaylığı olsa Yıldırım ve Günay yine birbirlerine karşı aynı cömert tavrı sergiler miydi?
Kültür-Turizm Bakanı Günay’ın Gençlik Kolları toplantısındaki konuşması etkileyiciydi.  Ayakta alkışlandı. Manifesto gibiydi. Bir nevi Ertuğrul Günay’ın Gençliğe Hitabesi’ydi diyebilirim.
Bilhassa da 2009 yerel seçimlerinde yapılan elim hataların anlatıldığı bölümlere bayıldım.
“Biz Türkiye’yi yönetiyoruz da Antalya’yı, İzmir’i, Aydın’ı, Balıkesir’i yönetemeyecek miyiz? Türkiye’de bütün milliyetçi hareketler İzmir’den şekillendi. 27 Mayıs’a karşı tepki yine İzmir’de şekillendi. Özal hareketi de burada başarılı oldu. Şimdi AK Parti hareketi bu seçimde İzmir’i kazanamazsa bunu kime nasıl anlatacağız? 2007 ve 2011 seçimleri ortada. 2009 yerel seçimlerinde ise izah edilemez bir durum var. Bu seçimi içimize sindirmemiz ve özeleştiri yapmamamız, kabul edilemez. Bir yanlış var ve o yanlışı biz yaptık. Eşimizi dostumuzu öne yazmak için birbirimizin ayağına çelme takmayacağız. Küçük olsun benim olsun diye yetinmeyeceğiz, Böyle bir kenti iş yapmamaya odaklanmış bir yerel yönetime teslim edemeyiz. Bu İzmir’e saygısızlık olur.’
Hem eleştiri hem de özeleştiri… Daha çok da özeleştiri…
Günay’ın son dönemde en sık yaptığı şey... İzmir’in siyasi ağabeyi kabul edilen Bakan Yıldırım’ın belki de en büyük talihsizliği kürsüye iyi bir hatip olan Günay’dan sonra çıkması… İkisi de İzmir vekili olunca bu durum Yıldırım’ın başına sık gelmeye başladı. Ama yine de kendine has üslubuyla durumu toparlayabiliyor. Bu kez parti teşkilatının ve de İzmir kamuoyunun daha çok kendisine yakıştırdığı 2014 İzmir adaylığını Günay’a ‘ikram’ ederek yaptı yapacağını…
GerçiGünay önüne atılan adaylık topunu aynı hızla (yalnızca 5-10 dakika sonra) ‘İzmir’e Yıldırım gibi aday lazım’ diyerek iade etti etmesine de…
Bu kez de İzmir adaylığının iki bakan arasında tenis topu gibi gidip gelmesine şahit olduk. İzmir adaylığı üzerinden tarihi bir siyasi nezaket diyalogları oluştu bir anda, herkesin gözü önünde. Ve İzmir adaylığı kentin siyasi tarihinin hiçbir evresinde bu kadar az istenen, rakibe ikram edilen bir şey olmamıştır herhalde.
O diyalogdan çıkarılabilecek sonuçlara gelince…
Ulaştırma Bakanı Yıldırım İzmir adayı olmayı hala istemiyor. Hatta o kadar istemiyor ki yerine birini bulmaya çalışıyor. Ayrıca İzmir adaylığı konusunu daha önce mevkidaşı Günay’la konuştukları da ortada... Hatta o toplantıda Günay’ın sadece İzmir adaylığına değil siyasi geleceğine ilişkin de ipuçları verdiği aşikâr.
“Adaylığı düşünmüyor. Anılarını yazmak istiyor” diyen Yıldırım, Bakan Günay’ın son dönemdeki daha çok kendi burçlarını vuran bombardımanının altındaki nedeni de açıklıyordu bir yerde.
Ve o diyalogdan çıkarılabilecek bir sonuç daha…
AK Parti’nin acilen bir İzmir adayına ihtiyacı var.
Ve iyi bir aday bulunduğunda buna en çok Bakan Yıldırım sevinecek.
Peki, kim olabilir bu isim?
Adaylık iradesini şu ana kadar en net deklare eden ‘İstanbul Fatihi’ Milletvekili Rıfat Sait olabilir mi? Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ve de İzmir’de faaliyet gösteren 70 civarında Rumeli Derneği Başkanı’nın katıldığı ‘Balkan Zirvesi’nin organizatörü Milletvekili Sait olabilir mi Bakan Yıldırım’ı rahatlatacak olan isim?
Ya da son dönemde eleştiri ve muhalefet dozunu arttıran Milletvekili İlknur Denizli?
Konu CHP’li yerel yönetimini bilhassa da Aziz Kocaoğlu’nu eleştirmek olunca akla gelen ilk isim olan Aydın Şengül’e ne dersiniz? Şengül’ün bazı eleştirileri Bakan Yıldırım’dan tam not almışken yakışmaz mı adaylık?
Ya da EXPO sürecinin kahramanı (?) Vali Cahit Kıraç…
2009 öncesinin yıldızı sonrasının mağduru Buca Belediye Başkanı Şeboy?
Kulislere bakarsak isim çok. İl Başkanı Akay’dan İstanbul Emniyet Müdürü Çapkın’a kadar…
Peki, isim çoksa sorun ne o zaman?
Sorun İzmir’de her daim olan başarısızlık riski... Ülke genelinde kartların yeniden karıldığı hatta destelerin değiştirildiği bir süreçten geçerken… AK Parti hükümetinin en uzun soluklu ve en başarılı bakanı Yıldırım, İzmir adaylığı riski almıyor, alamıyor. Ama İzmir’in siyasi sorumluluğunun kendisinde olduğunu da biliyor. Aday olsa da olmasa da…
 Her ne kadar Bakan Yıldırım’a ‘anılarımı yazacağım’ demiş olsa da bana göre Antalya adaylığına bir adım daha yakın olan ve Antalya seçmenine şirin gelecek açıklamalar yapan Kültür Bakanı Günay da İzmir topundan uzak duruyor.
Milletvekilleri arasında gönüllü birkaç isim var. Kimileri bu konuda daha net…
Kimileri örtülü çalışıyor. Korkularını yenebilirse Şeboy’un da adı hala hafızalarda taze…
Vali Kıraç EXPO işinde zafere ulaşılırsa akla gelecek bir aday.
İl Başkanı Akay’ın da gönlünden (her il başkanı kadar) adaylık geçtiğinden eminim.
Gördüğünüz gibi bir çırpıda çözdük AK Parti’nin adaylık sorununu. Dahası çoktan seçmeli hale bile getirdik meseleyi. Gelelim hafta sonunun en kalıcı, en anlamlı, alkışı hak eden mesajına. O mesaj ne Günay’a ne de Yıldırım’a aitti. Alkışı hak eden isim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ydu…
EXPO 2020 yolundaki İzmir’e Büyükelçi konferansını taşıyarak ilk mesajını veren Davutoğlu, “EXPO için her kapıyı çalacağız. Kapıdan kovulsak bacadan girecek EXPO 2020’yi İzmir’e kazandıracağız’ dedi ve benden alkışı aldı.
Sizi bilmem ama ben bu EXPO’yu çok önemsiyorum. İzmir’in talihini de tarihini de değiştirecek devlet kuşu olarak görüyorum EXPO’yu…
Ve EXPO değirmenine su taşıyan herkesin alkışı hak ettiğini düşünüyorum. 11 ay sonra yapılacak oylamada güçlü rakiplerle yarışacak olsak da bu kez 2015’ten daha iyi çalışıldığını görüyorum. Yakın geçmişinden ders çıkaran İzmir en kısa sürede bu hedefe kilitlenmelidir. Bu süreçte tek tehlike EXPO’nun da yerel siyasete alet edilmesidir.
Verilen bazı mesajlarda bu tehlikenin kapıda olduğunu hissetsem de Kasım’daki oylamaya kadar çatlak ses çıkarmamak için olan biteni sessizce not etmeye çalışıyorum.
Ve buradan bir kez daha EXPO duasına herkesin yüksek sesle ‘âmin’ demesini diliyorum.