GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
15 Haziran 2013 Cumartesi

Çapulcular, Ayyaşlar Birleşin!.. RTE’den başka kaybedecek neyiniz var ki!..

“August içtiğinde bütün Polonya sarhoş olurdu.”
Üniversite yıllarımdan aklımda kalan bir dizedir bu. Tam olarak böyle olmayabilir. Ne ziyan!
Başbakan, içki içen insanların ayyaş, alkolik falan olduğunu söylediğinde bu dizeyi anımsadım.
Acaba “Büyük Usta” içseydi, bütün Türkiye sarhoş olur muydu?
Erdoğan içmediği için bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Kaldı ki halkın sadece %50’sinin Başbakanı olduğunu, ifadelerinden anlıyoruz.
Erdoğan, her içenin alkolik olduğuna inanıyor. Muhtemelen kendi %50’sinin içmediğine de inanıyor. İçki, bütün kötülüklerin anası...
Gelin görün ki Polonya halkı, liderinin toplum üzerindeki güçlü etkisini sarhoş metaforuyla betimlemekte beis görmemiş.
Ne tesadüf, Hitler de ağzına içki koymamış iflah olmaz bir alkol düşmanıydı.
 
Erdoğan, Modernitenin 1850-1945 döneminde ortaya çıkan devlet modelinin yetiştirdiği son otoriter lider tipidir. Bakmayın “yeni olmak” iddiasıyla yaptığı afraya tafraya. Yeni olduğunu söyleyen bir “Osmanlı mukallidi…”
Gençlik ile arasındaki uçurumun ve diyalogsuzluğun kaynağında da bu paradoks var. Yeniyi temsil ettiğini söyleyen Erdoğan’ın gerçekte neyi temsil ettiğini gençlik çok iyi biliyor ve bu yüzden Erdoğan’a öfke duyuyor.
 
Cumhuriyet’in bu yeni kuşağı, (onlara y kuşağı da diyorlar) katılımcı ve eşitlikçidir. Yatay toplumda, yatay süreçler “nedenselliğin” yerini almıştır. ‘Sonuca odaklanmak’ yerine ‘süreci yönetmeyi’ tercih ediyorlar.
Modern ötesinin, “kesinlikler yoktur, belirsizlikler vardır” ilkesine göre hareket eden y kuşağı, o bildiğimiz toplumsal standartları tanımıyor. Dolayısıyla bu kuşak dikey hiyerarşinin olmadığı katılımcı demokratik toplumu gerçekten bir yaşam tarzı olarak talep etmektedir.
Alanlara çıkan gençlik, kendisi adına kararlar veren buyurgan yönetici tipinden hoşlanmadığını yüksek sesle dile getiriyor; Erdoğan’ın şahsında ceberut devletin yönetici zümresine kafa tutuyor.
‘Şiddete başvurmadan karşı çıkmak’ adına etkili ve güzel örnekler veren gençlik, bu tutumuyla toplumu etkilemiştir.
Bu kuşağın çocuklarında özgüven çok yüksek ve etkili bir yaratıcılığa sahipler, koşulsuz itaati sevmiyorlar. Sistemin vaatlerini yerine getirmesini istiyorlar. İllaki katılım ilkesi işleyecek ve karar süreçlerinde söz sahibi olacaklar. Süregelen temsili sistemin iyi işlemediğini ve sorunlu olduğunu düşünüyorlar.
 
Kamusal alanda yaşam normlarını yeniden oluşturmak için yeni bir toplumsal mutabakat aradığımız kritik zamanlardayız; bu süreçte, gençliğin taleplerine kulak tıkamak artık olanaksız.
Yeni siyasetin öncü fikri, mutlaka gençlerin de önemli katkılarıyla oluşacaktır. Bu gerçeğe sırt çeviren veya görmezden gelen siyasal hareketlerle Türkiye’nin gideceği yol kalmadı.
 
Ey Çapulcular!.. Ey Ayyaşlar!..
Siz içerken bütün ülke sarhoş oldu...