GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Ekim 2013 Çarşamba

Aziz Başkan’ın kararsızlığı…

Ben de sizler gibi Gönül Soyoğul’un Aziz Kocaoğlu ile yaptığı uzun söyleşiyi okuduktan sonra ‘acabalarla’ dolanlardanım.
Partisinin belirlediği 2 Eylül tarihinde başvuru yapmayarak dikkatleri üzerine çeken, ‘Henüz karar vermedim, izliyorum. ‘Rakibi görmek lazım’ gibi cümlelerle soruları geçiştiren Başkan Kocaoğlu, ‘Ankara’dan sinyal bekliyor’ diyenlere de ‘Aday olmak istersem Genel Merkezin beni yüzde 100 aday göstermeyeceğini bilsem de başvurumu yaparım. Partim beni aday göstermezse gösterilen adayla çalışırım. Aday beni yanında istemezse arka sokaklarda partim için çalışırım’ diyordu.
Bu cümle öyle net öyle açıktı ki…
Aziz Başkan bu cümleye göre henüz adaylık kararı vermemişti.
Oysaki kulisler farklı iddialarla kaynıyordu bir süredir.
Kocaoğlu’nun kararsızlığını ‘siyasi bir taktik’ olarak gören mi ararsınız ‘aslında iş bitti açıklamayı sonraya bıraktılar’ diyen mi?
*
İki bölüm halinde yayınladığımız röportajın tamamını okuyunca karışık duygulara kapılıyorsunuz. Bir satırında ‘adaylık için kararını çoktan vermiş’ bir başkan profili görürken öteki satırda ‘Aslında 10 yıl kâfidir başkanlık için’ diyen ve ‘eve dönmeye hazır’ bir profille karşılaşıyorsunuz.
Röportajı baştan sona okuyan biri çok rahatlıkla Aziz Başkan’ın ‘git-geller’ yaşadığını, içinde bulunduğu psikolojinin ‘kararsızlık’ ibaresiyle açıklanamayacak kadar derin olduğunu düşünebilir pekala…
Çünkü bir bölümünde adaylık için kararını çoktan vermiş bir Başkan’ın 30 Mart’ı iple çektiğini görüyorsunuz.
Kendine ve kentine dönük siyasal muhasarayı kaldırmak ve hesaplaşmak için sandığı bir vesile görüyor sanki. Hatta sırf bu hesaplaşma için meydana iniyor.
Açılan davalar, yürütülen operasyonlar…
Parti içi ve dışı tuzaklar, yok etme planları, var olma savaşı…
Kıran kırana geçen, taraf olunan, kazanılan/kaybedilen kongreler…
Rakip takıma geçen arkadaşlar, hayal kırıklıkları, dava sürecinin Brütüstleri…
Kabaran, biriken hesaplar, hesaplaşmalar…
 
30 Mart 2014 tüm bu hesapların toptan kapanacağı bir gün olabilir Aziz Başkan için…
Tabi ki ağır ağır ve hesaplı/kitaplı konuşmasından ‘sırtındaki yumurta küfesini’ hissediyorsunuz. Kendisiyle birlikte yargılanan ve her geçen gün sırtına biraz daha yük bindiren 100’ü aşkın çalışanının da davası…
“Aslında 10 yıl kâfidir başkanlık için” derken aynı cümleyi daha farklı tonlarda birkaç yıldır tekrarlayan parti içi rakibi Hakan Tartan’a hak vermekten çok inandığı bir gerçeğin altını çizmeye çalışıyor.
Adaylık için yanıp tutuşan, ölüp biten biri değilim demeye…
Ve şartlar oluşursa ‘eve de dönebilir, zirvede bırakabilirim’i anlatmaya…
Şartlardan kasıt yürüyen davadır öncelikle…
Kasım’daki duruşmasında ‘çete yönüyle beraat’ çıkarsa Aziz Başkan adaylığı noktasında daha da özgürleşecektir. Aday olursa da olmazsa da buna daha özgürce karar verecektir.
 
Bana sorarsanız…
Ok yaydan çoktan çıkmıştır. Aziz Başkan adaylık kararını vermiştir.
Hem de Nisan 2012’de… Tarihi davanın ilk celsesinden sonra…
‘Yüzde 90 adayım’ derken o günkü koşullarda Büyükşehir’in kaygan bürokratik zeminini tutmaya çalışıyordu belki. Ama bir gerçeğin de altını çiziyordu.
 
Kararsızlığın ‘siyasal bir taktik’ olarak algılanması meselesine gelince…
Aziz Kocaoğlu kararsız kaldığı sürece parti içi rakipleri başta olmak üzere İzmir’de siyasal rota çizmek çok kolay değil.
Kocaoğlu gibi kenti yaklaşık 10 yıldır yöneten ve tüm eleştirilere rağmen ‘marka değeri’ olan bir ismin aday olup olmaması hem CHP’nin potansiyel adayları cephesinde hem de AK Parti’nin olası adayları noktasında önemlidir.
Ve eğer siyasal bir taktikse şu ana kadar maçı iyi idare etmiştir Sayın Kocaoğlu…
Lakin işler giderek çığırından çıkmakta, evdeki hesap çarşıya uymaz noktaya gelmiştir.
(Tabi ki kararsızlığı taktik icabı ise…)
Son süreçte yapılan kamuoyu yoklamalarını doğru okuduğumda;
Kararsızlığın Kocaoğlu’nu oransal olarak erittiğini söyleyebilirim.
Hem parti içi rakipleriyle olan yarışında hem de rakip cepheye karşı…
İzmir’e ilişkin yapılan analizlerin çoğunda 30 Mart’ta Aziz Kocaoğlu ile Binali Yıldırım’ın yarışması bekleniyor. Yıldırım’ın durumu ortada…
Gönülsüz!
Yalnız kararsızlıktan değil gönülsüzlüğü.
Seçimin sonucuna dair endişesinden… Sandıktan çıkacak sonucun onun siyasal kariyerine vuracağı sekteden ya da.
Aziz Başkan’ın durumu ortada…
İster taktik icabı olsun isterse gerçekten kafası karışık olsun.
Dışarıya verdiği enerji hiç de pozitif değil. Kararsızlığı içinde bulunduğu gemide delikler açıyor bir yandan… Rakip cepheyi büyütüyor, cesaretlendiriyor.
Kararı her neyse… Netleştirip çok da gecikmeden açıklamalı.
2009 öncesi Deniz Baykal’ın yarattığı ‘İzmir’in adayı kadın mı olacak yoksa erkek mi’ türünden sürüncemenin, belirsizlik ikliminin benzerini bu dönem Aziz Başkan kendi eliyle yaratıyor.
Kararını çok da gecikmeden açıklarsa hem Genel Başkanı’nı rahatlatmış olur hem örgütünü hem de İzmir’e ilişkin endişeli bir bekleyiş içine düşen seçmenlerini…  
Ve sadece adaylık kararını açıklamak yetmez artık.
İster gönüllü, ister zoraki olsun adaylığı...
Adaysa ‘yeni şeyler’ söylemeli…
Kenti heyecanlandıran, ‘evet, işte bu’ dedirten yeni şeyler…
Yeni bir anlayış, yeni bir kadro…
Değişim beklentisinin yarattığı boşluk ancak böyle doldurulabilir.

Dünle beraber gitti, düne ait ne varsa cancağızım…
Bugün yeni şeyler söylemek lazım
Diyen Mevlana misali…